SANA BİR SIR VERİYORUM

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Bütün vakit gözlerine ayarlı. Gece uyukluyor, uykularım ayılıyor.
Ellerim şakağım da, döne döne başımın üstünde bir kentin iniltisi. Şükrederek bulanıyoruz rengine bu rast gitmeyişlere.
Günler hala dünlerin ikizi.
Gri çığlıkların içinde bir değişim dediğim yüzündür sana verdiğim sözüm.
Kuru çırpınışlar
Bulanık hayaller tayfalarının bulvarlarında çekiyoruz kürekleri...
Deniz çok uzak. Melanetin keneleri yapışıyor damarlarıma. Sana acılar vaat ediyorum istemeye istemeye. Hangi sözü sarf etsem canını bırakıyor imkânsızlıkların kucağına. Hangi bahara dokunsam hoyrat kırışıklıklar düşüyor çiçeklerin yaprağına. Bu yüzdendir belki gözlerine bakarak okuyorum sana yazdığım asi hüzün dizelerini. Islanınca kirpiklerin ve gözlerinde canı sıkkın bir kuş süzülünce, titreyince dudakların ağlamaklı rüzgârların nefesinde, ah bir bilsen o zaman nasıl dalarım çırılçıplak ateşin merhametine.
Yara bere içinde yaramaz çocukların mahcubiyetiyle çıkarım karşına ‘olmuyor’ diyorum. ‘Uyuşmuyorum, duyulmuyorum, anlaşılmıyorum’. Bütün arzular yabani bir talanın kanatlarında gizli. Ve ikimiz saydığım bana, bize müptela bu belalar sürüyor izimizi. Yapıştı yakama şu yakamı pençesinde bıraktığım, ardıma bakmadan yürüdüğüm bela. Bu bir kâbustu... Bu bir kâbustu ve hayatımın kabul edilmezlikten oluşan safhasına son rötuşu.
 
****
Bütün vakit gözlerine ayarlı.
Gece uyukluyor, uykularım ayılıyor.
Sessiz bir kalabalık sarmalamış dört bir yanımı.
Her yanın yıldız. Durmadan adını soruyorlar. Adım ‘değişiyor’ diyorsun ‘sabaha varmadan, ikindiyi kat etmeden ve gece yarısında örtmeden üşüyüşümüzü umutlarla’. Cevaplarının sırlarıyla emanet kaldığı kudret diye beni gösteriyorsun. Yetersizlik ve çaresiz bekleyişimle ertelenen bir dayanağım oysa.
Dünü unutuyoruz avuntularımızın esintisinde. Sen ve ben hariç yitikliğin aşamadığı bir zırhın ardında düne dair yitik bir belekle başlıyoruz güne.
Güne gözlerinin aynasından bakıyorum. Ebemkuşağı mavisinin tırnağıyla bir çizik atıp deşiyorum irin bağlamış bedduaları.
Beddualar yedi canlı, mantar gibi, tükenip çoğalarak boynumuza dolanıyor, şarkımızda bulanıyor. Sonra sesimiz kalır miadı geçmiş mektupları yazdığım masamda.
Adının hiç mühim olmadığı bu kentte, her oturduğum yerde kendimizden bir parça topluyorum. Hiçbir kavime mensup olmayan bir literatürle konuşmayı unutalım. Birbirimizin gözlerinde mahsur kalarak.
Sana bir sır veriyorum, ürkmen için değil, acılarını sevmen için. “gerçekten aşık olanlar kendilerini acının ayinlerine kurban edenlerdir, her an, yılmadan. Acını koru... Gözlerimde kendini. Kalbinde sevgini...”
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...