Gerçekten Biz İnsan mıyız? -2-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Bilinç vasıtasıyla tüm hissel duygularını tam olarak sorgulayıp düzenli ve doğru eğitim uygulayan insanlar, gerçek insan olma yolunda ilerler.

 
His ve duygularını doğru, yeterli şekilde sorgulamayan insanın bilincinden çok, süperegosu gelişir. Çoğu insanın sürekli süperegonun arkasından gitmesinin bir diğer nedeni de, insanı daha çok maddi varlıklara sahip olma arsızlığının insana yüksek derece haz vermesidir
İnsan, Ego ve Yıkıcılık
İnsanlığın temel doğası olan ortak üretim ve ortak tüketim realitesinden uzak, ütopik, tapınmacı ve maddiyatçı kültürle her şeyin üstünlere layık görülmesi, gerçek insan doğasını inkar etmekten başka bir işe yaramamıştır. Böyle büyük bir ihanete insanın düşmesindeki en etkili neden, süperegonun yaratmış olduğu ihtiras ve de yüksek bencillikten başka bir şey değil. İnsandaki süperegoist bencillik, hem cahil kişide hem de eğitimli insanda en yüksek derecede görülen psikolojik bir bozukluktur. Ancak süperegonun ciddi bir psikolojik bozukluk olduğunu ne bireylerin çoğunluğu, ne de devletler bugüne kadar kabul etmiş değiller. Tam tersine devletlerden kişilere kadar herkes, her türlü şeytani cambazlıklarla çok para kazanma duygusunu yaratan süperegoyu, büyük bir iş adamlığı ve girişimcilik olarak topluma kabul ettirmişlerdir. Ve sonuç itibarıyla süperego hem meşrulaşmıştır, hem de buna zincir vurmak neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda.
 
Başta devlet yönetimleri olmak üzere topluma yön veren kişiler, insanın doğal yapısındaki birlikte üretim ve birlikte tüketim düşüncesine göre hareket etseydi, günümüzdeki anormal canavarlıklar kesinlikle yaşanamayacaktı. Maddi ve manevi varlıklara tapınmacılık, adeta yeni bir ilaha dönüşmüştür. Böylece en büyük ben, en zengin ben, en kutsal ben, en üstün ırk ben, en yüce inanç benimki, herkes bana secde etmeli mantığı, bütün canavarlıkların ana kaynağıdır. Yer, zaman, ortam, iş, konum, ve güce göre, istisna kişilerin dışında hepimizin eseridir bu canavarlık. Kimse kendisini asla suçsuz göremez. İnsan bilincindeki yıkıcı canavar yapının ortaya çıkışının bilimsel analizi ise kısaca şu şekildedir.
 
Psikolog, beyin uzmanları, felsefeci ve diğer bilim insanları, beyin hücrelerinin doğal çevresel tüm iletişime karşı nasıl tepki verdiğini, %85oranında inceleyip sonuçlandırmışlardır. Sadece %15'lik gibi oranda, beyin nöronlarının saniyede nasıl birbirleriyle uyum (Senkronize) içerisinde olup her türlü istem, edim, dürtü ve tavrı aynı anda ortaya koydukları noktası tamamen netleşmemiştir. Bunların dışında diğer tüm hücresel hareketlerin insanı nasıl yönlendirdiği çözülmüş durumda.
 
Psikoloji derslerinden hatırlanacağı gibi, insan beyin hücre yapısı üç bölüme ayrılmış şekilde hareket eder. Bunlar İd, Ego ve Süperegodur. Aynı zamanda Bilinç, Bilinç öncesi ve Bilinçaltı olarak her üç güdüyle birlikte komple bir çalışma yapısına sahiptir beynimiz. İnsandaki düşüncenin var olmasını sağlayan temel yapıysa Bilinç hücreleridir.
 
İnsanlarda dahil tüm canlılarda İd yaratılıştan itibaren mevcut olup canlıların benliğini temsil eder. Hayvanlar sadece açlık, üremek ve korku İd'ine göre anlık güdüyle hareket edip yaşarlar. Bunun nedeniyse hayvanların beyin yapısının küçük ve hücresel olarak çok az sayıda olmasıdır. Bazı hayvanların birtakım hareketleri tekrarlamaları bilinç dışı İd'sel o anlık güdü sonucudur. Örneğin hayvanlarda gelecek kaygısı ile ilgili en ufak bir hafıza güdüsü olmadığı gibi açlık egosu da karnını doyurana kadardır. Karnı doyduktan sonra önündeki yiyeceğe kolayca sahiplik yapmaz hayvanlar. Onun içindir ki, hayvan egosu hiçbir zaman Süperegoya dönüşmez dönüşmemiştir de. Bu yüzden hayvanların İd'i, bencillik olarak nitelendirilmez iken, İnsanların İd'leri ben ve bencillik olarak tanımlanmıştır. İd sayesinde Egonun insanda sürekli gelişip, Süperegoya dönüşmesindeki ana kaynaksa Bilinçtir. Bilinç geliştikçe düşünceye dönüşür. Ancak düşünce; insanın çevreyle hareket genişliğine ve görüp hissettiği şeyleri sorgulama niteliğine göre değişmektedir. Çevresindeki olaylarla kazandığı his ve duyguları doğru analiz etmeden, ütopik basit kalan bilinçte, düşüncenin sınırlı ve yetersizliği yüzünden, Süperego diğer tüm güdüleri yönlendirmektedir.
 
İnsan beynindeki İd, Bilinç, Ego ve Süperegonun sürekli gelişmesi, nöronların sayısız varlığı ve de biyoenerjik hareket sayesinde gerçekleşir. Böylece tüm canlıların hareketsel yönelimleri DNA yapısı ve kandaki kimyasal enerjik tepkimelerin bir sonucudur. İnsan bu sayede çevresindeki varlıklara doğru yönelip yer, içer, korunup, ürerken, bilinçte büyük bir görgü, his, duygu ve bilgisel düşünce hazinesi (Hafıza) oluşturur. İnsanın duygu, his ve buna bağlı hareketleri çoğalıp çeşitlendikçe, Egonun güdüsel edimlere cevap vermekte yetersizleşmesiyle Süperego devreye girer. Süperegonun devreye girip ölçüsüz gelişmesi, bilinçteki düşüncenin niteliksiz ve sınırlı kalmasından kaynaklıdır. İşte tam bu noktada süperegoist yarım ve sakat düşünen canavar insan ile, gerçek şekilde düşünen insanı birbirinden ayıran temel yapının ne olduğu karşımıza çıkıyor.
 
Bilinç vasıtasıyla tüm hissel duygularını tam olarak sorgulayıp düzenli ve doğru eğitim uygulayan insanlar, gerçek insan olma yolunda ilerler. His ve duygularını doğru, yeterli şekilde sorgulamayan insanın bilincinden çok, süperegosu gelişir. Çoğu insanın sürekli süperegonun arkasından gitmesinin bir diğer nedeni de, insanı daha çok maddi varlıklara sahip olma arsızlığının insana yüksek derece haz vermesidir. Süperego böylece bilinci kullanarak hazırcı ve kolay yöntemleri tercih eden ana güdü görevini almış oluyor. Tatmin olmasının tek yoluysa, maddi varlıklara sınırsız şekilde sahip olmak, ya da olunmasa dahi onu hayal ederek yaşamaktır. Süperegoya göre hareket eden kişi ve devletsel oluşumlar, sadece elde edecekleri maddi varlıkların kendilerine ulaşmasıyla ilgili bazı hukuki kuralları tanırlar. Onun haricinde hiçbir insani kural ve ahlakı tanımazlar. Bu da insan olmaktan uzak canavara dönüşmektir.
İnsan bilincinin gelişip gerçek insan düşüncesine dönüşmesini sağlayan diğer etkenlerse, çevredeki tüm hareket ve değişimlerden edindiği duygu ve hisleri doğru, mantıklı, yılmadan sorgusal araştırma ve eğitim niteliğine bağlılıktır. Bu bakımdan bugüne kadar evren, dünya ve insan üzerinde araştırma yapıp insan yaşamını şekillendiren temel düşüncelerden, Metafizik ve Materyalizmdeki anormalliklerse kısaca şunlardır.
 
Metafizik; tapınmacı kul kültürüyle en çok basit ve yüzeyselliğe düşen bir düşüncedir. Kendisini yormadan var olan tüm gerçekleri çarpıtıp kolaycı, aşağılık oyunlarla güçlü ve kudretliden yana olup, diğer insanları köleciliğe layık gören çirkef bir anlayışa sahiptir.
 
Materyalizm ise, bilimsellik adına benzer hataya düşmüştür. Materyalizmin basitliği, bilimsel her türlü üretim veya icatta hiçbir sınır ve kontrol tanımaması. Materyalizm bu mantığını somut olgu ve icatlara dayandırarak, doğa ve insan katliamını önemsememektedir. İki temel düşünce yapısı direkt dolaylı şekilde, doğa ve insanlığın sonuna oynadığını herkesin bilmesi gerekiyor.
 
Hep demez miyiz? İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal varlık olmak, birlikte ortak üretip ortak tüketen, birbirini rencide etmeden dostça yaşamaktır. Bunun tamamen tersine kutsal tanrı adıyla her şeyi erkek egemenlik adına kendine layık görerek yaşamak adaletse, batsın o adalet. Diğer taraftan gelişim ve modernlik adıyla doğal her şeyi yok eden kültürde aynı şekilde büyük suçludur. Doğa, insanlık ve dostluk duygusunun öldüğü dünyada, tüm gezegenlere hükmetmenin ne anlamı var? Çünkü insan dostlukla toplumsallaştığı zaman insan olmanın bir anlamı vardır. Birbirine soğuk, birbirini aşağı gören, sürekli diğerini yok edip aşağılamak için olmadık hileleri düşünmek canavar insan demektir. Sırf yemek içmek ve her şeye sahip olup yalnız başına yaşamak insansa, yerin dibine girsin o insanlık. İnsanın giderek yalnız başına canavarca yaşamı hayvanlarda dahi görülmeyen bir anormalliktir. Onun için biz henüz gerçekten insan olamadık.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...