DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI VII
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
VI
Madde 51: Stefan Zweig yazdığı biyografik eserlerde Freud, Jung ve Adler’in psikolojik, psikoanalitik yöntemlerinden çokça yararlanmıştır. Montaigne, Fouché, Erasmus, Marie Antoinette gibi biyografik metinlerdeki psikolojik çözümlemeler derinlikli ve başarılıdır. Novellaları güncelliğini korumaktadır. Zweig savaşa karşıydı. 2. Dünya Savaşından ne kadar kaçsa da açığa çıkan kaotik ortam onu nefessiz bırakır. İçselleştirdiği kozmopolit kültürün yıkıldığını ve bir daha inşa edilemeyeceğinin veisindeydi.
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI V
Madde 41: İskender ve bir korsan arasında geçen hikayede, Korsan İskender’e, “Küçük bir gemi kullandığım için bana haydut; kocaman bir filo kullandığın için de sana İmparator deniyor!” der.
Charlie Chaplin’in “Mösyö Verdoux” filmindeki mahkeme savunması da korsanın İskender’e söylediğini çağrıştırır:
“Bir cinayet seni katil yapar, milyonlarcası ise kahraman!”
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
IV
Madde 31: Birikim Dergisi’nin bir sayısında Adonis ile yapılan bir röportajı okumuştum. Adonis şöyle diyordu: “Sanat yaşamında ilk adımlarını atmak isteyen genç bir şair, ünlü bir şaire gidip şiirlerini eleştirmesini, kendisini yönlendirmesini istiyor. Büyük şair “Git 10.000.000 beyit ezberle öyle gel” diyor. Genç şair ezberini tamamlayıp tekrar geliyor. “Şimdi” diyor ünlü şair, “eğer şair olmak istiyorsan bütün ezberlediklerini unut!”
HAVA DÖNDÜ… 1 MAYIS GELDİ!
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI III
Madde 21: Muriel Barbery’nin “Kirpinin Zarafeti” romanında, “… sanat bizim ne işimize yarar? Duygularımızı şekillendirir ve görünür kılar. Bunu yaparken de özel bir biçim dolayısıyla insani duyguların evrenselliğinin somut örneği olan bütün eserlerin taşıdığı sonsuzluk damgasını duygularımıza basar…” (s. 173) pasajı geçer. Edebiyat da sanatın en incelikli dallarından biridir. Şiirler, romanlar, öyküler ve denemelerle sonsuzluk damgasını duygularımıza basar.
DUVAR YAZISI, EDEBİYAT KAYINTISI II
Madde 11: Don Kişot’un yazılmasından çok sonra, M.S. 1650’lere doğru edebiyat, güzel yazı yazma anlamında kullanılageldi. Belagatı kuvvetli imgesel yazılar dominant hale geldi. Neticede edebiyat dilin biçimselliği ve verili sosyal aura içerisinde kalınmış yazımsal kompozisyonlar olarak algılandı. Bu durum 17. yüzyılın sonunda etkisini kaybetse de sanat ve edebiyatta damgasını vuran klasik değerler olacaktı.
Örneklerine çokça karşılaşılsa da kişiye has özellikler/özgünlükler barındırdığından kaç zamandır ben de bir şeyler yazmaya başladım. Okumalardan ve kitaplardan devşirdiğim kimi anekdotları maddeler halinde yazmaya koyuldum. Kim bilir dipnotlarda kalan edebi pasajları bu vesileyle sizlere ulaştırmak istedim. Dilerim ilginizi çeker…
Madde 1: Yazı ve edebiyatın Ana Tanrıça ile ilişkili olduğunun izleri Dünya Mitolojisinde çokça yer kaplar. Hint mitolojisinde Tanrıça Sarasvati’nin alfabeyi bulan olduğu yazılır.