Antakya Şiirinin Dört Ustası...
Antakya Şiirinin Dört Ustası:
SÜLEYMAN EL-İSA, ALI YÜCE, SÜLEYMAN OKAY, SABAHATTİN YALKIN
Antakya Şiirinin Dört Ustası:
SÜLEYMAN EL-İSA, ALI YÜCE, SÜLEYMAN OKAY, SABAHATTİN YALKIN
Yılmaz Güney ölüm döşeğindeyken, yaşananların ve bunların yaşandığı yılları yazamayacak olmanın da acısındadır: “Yılmaz kemikten ibaret kalmış parmaklarıyla elimi tuttu. "Senden bir şey isteyeceğim mavi kuş. Söz ver bana, eğer ben yapamazsam mutlaka sen yapmalısın!"
"Neyi ben yapmalıyım Yılmaz'ım?"
"Yazmalısın, mutlaka yazmalısın! Yazacaksın değil mi? Anlatacaksın beni, kendini, yaşadıklarımızı, direncimizi, zor günleri..."
‘Tuhaf Buluşmalar Metrosu’ adını verdiğim bu oyuna, metinde aşk ve insan ilişkileri de sorgulandığından ‘Sıra dışı bir aşkın doğuşu’ gibi daha iddialı bir isim de verebilirdim. Ancak yarattığım oyun karakterleri içinde bulunduğumuz toplumdan çok da bağımsız olamayacağından, aşk da her halükârda sorgulanacaktı. Paradoks gibi gelebilir ama kapitalizmin toplumsallığı, yalnızlık duygusunu arttıran bir toplumsallıktır. 21. yüzyıl insanı, kalabalıklarda yalnız yaşamaya başlamıştır. Bu koşullarda, aşk da yara almıştır.
Deniz’ler yargılı infazla, Mahir’ler yargısız infazla katledilirken İbrahim Kaypakkaya sağdı ve tereddütsüz yepyeni bir örgütlenme çabasını başlatmıştı kırsalda. Dersim’de, Siverek’te... Oruçoğlu’nun başlığa taşıdığı şekilde Akıl ve Aksiyon Duygusu ile...
Muzaffer Oruçoğlu Çapa’da başlayan bu uzun yürüyüşün adım adım bir parçası, tanığı. Roman yazma eylemliliğini uzun yürüyüşlerinin daha ilk başlangıcında başlatmıştı. Devrimci hafızayı bu edebiyatçı ruhuyla canlı tutuyor. İbrahim Kaypakkaya’yı anlatıyor. An be an, capcanlı...” -Ragıp Zarakolu-
Dinin yanında tabii ki ona eşlik eden ırkçılık arayışlarını da unutmamak gerekir. Her ülke, “kendi milletine” uygun bir din anlayışını savunmaya koyulmuştu kısacası. Zaten kapitalist sermayedarların istediği de bu değil miydi? Doğrusu, tam da buydu! Gerisi… Bol hamaset, bol ibadet… Bal kazanç, bol sömürü…
Amerika’nın “yeşil kuşak” adı altında “siyasal İslam” ve “komünizmle mücadele” adı altında da “çete-mafya” oluşumlarını destekleme çalışmalarını burada anlatmaya gerek yok sanırım. Bu bakış açısı ile tekrardan yeşertilmişti işte; ırkçı-dinci gruplar, tarikatlar...