Bir çivi de ben mi desem yoksa demesem mi?
Tanrının yarattığı ee mükemmel canlının sen olduğuna inansam mı, inanmasam mı?
Seni mi inkâr etsem yoksa seni yaratanı mı?
Ya da, ikinizi de yok sayıp kurtulsam mı? Nereden tutsam bilemiyorum. “Bu bir rüya olmalı“ desem değil. “Bu gerçek diyorum“ dayanamıyorum. İstemediğiniz bir nefes alışın ve o yaşamın saray efendilerini ayakta tutan direklere çivi olmak nasıl bir duygu? Ve sizi çakan çekicin sapını tutan elin size ait olması ne acı değil mi?
Yaşam boyunca kendi bedenine çivi çakan bir canlı olarak yaşamak anlaşılır olabilinir mi?
Çak kardeşim çak bu can senin, kim karışabilir ki! Kimseyi suçlamana gerek yok sanırım, kendisini kırbaçlayan bir canlı olmak tercihinse ne denile bilinir ki? Can senin, kan senin, bu memleket senin…
Çak kardeşim çak… Kendi ellerinin altında inleyene kim ne diyebilir. Vur gitsin tüm hızınla. Akan kanını içmek yakışıyorsa sana, ırmakların ne anlamı var. Kabil'in ilk akıttığı kanın temsilcisi olmak sana yakışıyorsa, Habil'in mağdur hakkından kime ne?
Çak kardeşim bir sana bir yanında durana, öyle ya kölenin acısı ortak, kölece yaşam ortak, bu ortaklıkta her biriniz bir hortlak. Hortlaklıktan kurtulmakta neyin nesi?
Çakın kardeşim, çakın... Siz nasıl bir yaratıksınız böyle? Soyulmaktan utanmıyorsunuz ama çıplaklıktan utanıyorsunuz. Bacak arasında çıkıp, yine aynı yere saldırıyorsunuz. Madem değişmeyeceksiniz, değiştirmeyeceksiniz, bir amip gibi yaşamayı kendinize laik görüyorsunuz, yaşayın kardeşim yaşayın, hep birlikte, kölelik size ne kadar da yakışıyor. Bu resim bizim. Bu resmi yapan eller de bizim. Bu çekiç onların, tutan el bizim.
Çakın kardeşim çakın, kanayan el sizin, kim karışabilir ki.
Çakın kardeşim önce kendinize, sonra komşunuza, akrabalarınıza, bu çiviler bitmez. Sakın ha sakın bir tek, çekice zarar vermeyin yeter. Çekicin sahipleri kutsal ve dokunulmaz. Aman ha ama çekice dikkat! Yansın, gerisin ne önemi var!
Çakın kardeşim çakın. Çakmak büyük sanat, ille de kendin kendine çakarsan…