14 Nisan 1987’deki büyük öğrenci yürüyüşü 80 sonrası askeri darbenin yıkıntıları üzerinden yeniden doğuşun habercisiydi.
Eylem herhangi bir siyasi gruba mal edilemeyecek genişlikte bir örgütlenme modelinin sonucuydu aynı zamanda.
Katılımın yoğunluğu düşünüldüğünde eylemi örgütlenmek için harcanan çaba da kolektif iradenin değeri de daha iyi anlaşılabilir.
Öğrenci dernekleri toplantısında Aksaray’dan başlayacak olan yürüyüşün kaldırımdan mı yoksa yolun kapatılarak mı başlayacağı yoğun tartışma konusu olmuştu.
Yarın dergisi ve çevresi kaldırımdan yürünerek trafik akışının engellenmemesi konusunda ısrarcı davranmış diğer gruplarsa trafik akışının kesilmesini eylemin ancak böyle etkili olacağını savunmuştu.
Varılan anlaşmaya göre yarı yoldan yarı kaldırımdan yürümek gibi bir durum ortaya çıkmıştı.
Aksaray’da başlayan yürüyüşün hemen sonrasında kalabalığın verdiği güvenle yol tamamen trafiğe kapatılmıştı.
Zülfü Livaneli’nin “Kardeşin Duymaz” şarkısı eşliğinde kenetlelenen kitle Beyazıt’a doğru yol alıyordu.
Bu arada yürüyüşte ilk sıralarda olma kavgası da başlamıştı.
Edebiyat Fakültesinin önünde şimdiki Sol Parti başkanı Alper Taş ile kortejde öne geçme meselesi yüzünden aramızda itişme yaşanmıştı.
Yolumuz polis barikatını dayandığında polis şefi dağılın çağrısında bulunmuş ön kortejde kolumdaki yoldaşım Erdal Ön: “Önce siz dağılın!” diye seslenmisti polis şefine.
Bunun üzerine polisler ilk kez onu kortejden koparmaya çalışmış, sonra beni, ardından da Nurcan Balcı’yı polis otobüsüne zorla bindirmişti.
Polis otobüsünde ayaküstü başlayan darp ve işkenceye çevrede toplanan turistler bile tepki göstermişti.
Sonrası malum Gayrettepe’de işkence dayak, mahkeme ve cezaevi…
14 Nisan bugün bile göğsümüzü kabartan ve sol açısından ders alınması gereken bir eylem.
14 Nisan’da dar grupçuluk dayatılmadığı zaman kitleselleşme ve eylem pratiğinin geliştiğine tanık olduk.
Selam olsun o günleri yaşatanlara ve güzel günler düşüyle yollara düşenlere…
NOT: Gazete kupürü, 14 Nisan 1987 tarihli Milliyet Gazetesi’nden alınmıştır.