HOŞ BİR SADA / Saadet Erdoğan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
79-80… 0rtaokul bitti, iki kardeşimle liseye başlayacağız. Babam, çiftçilikle uğraşıyor. Bizi okutabilmek için Gaziantep’te ev tutmak zorunda kaldı. Ailenin zorluklarını az çok anlayabilecek yaştayız. Bundan ötürü hemşirelik sınavına girdim.

Arkadaşlarım, “Matematiğin iyi, muhakkak liseye gitmelisin” dedilerse de aldırmadım. Diyeceksiniz ki; “babanız sizi okutmaz mıydı?” Okutmasına okuturdu kuşkusuz. O bizi nasıl düşünüyorsa biz de onu aynı oranda düşünmek zorundaydık.
 
Bitirdiğim ortaokul Gaziantep'in en iyi okuluydu. Mesela Fen Lisesi, sadece Gazi Ortaokulu'ndan öğrenci alırdı. Sınavdan sonra köyde sonucu beklemeye başladım. Gelen mektubu heyecanla açtım ki, kazanmışım. Ablam ve dayımın kızı da...
Temel eğitim hemşirelik göreviydi. 12 Eylül'den hemen sonra kolej hayatımız başladı. Ajanslar, okula ramak kala darbe haberini geçtiler. O sabah herkes birbirine aynı soruyu sordu.
“İhtilal olmuş, sıkıyönetim ilan edilmiş, haberiniz oldu mu?”
 
Dersler başladı, her şey rutin bir havada ilerliyordu. Müdür erkek, yardımcısı bayandı. Meslek dersimize giren müdür, ufak tefek, çatık kaşlı, sertti. Onun dersindeyken çıt çıkarmaz, korkudan gözlerimizi, yana bile kaydıramazdık. Koridorda bile onu gördüğümüzde yolumuzu değiştirmek zorunda kalırdık. Kısa boylu, erkek bir de edebiyat öğretmenimiz vardı. Gözlerinde hafif bir kayma vardı. Dilbilgisi derslerinde hep kompozisyon yazdırırdı bize. Konularını hatırlamasam da verdiği ödevleri önce araştırır biraz da duygu ve düşüncelerimi katar öyle yazardık. Kâğıtlarımız okur, eksiklerimizi söyler, sonra da notunu verirdi. Sıra bana geldiğinde, gözlerini gözlerime diker, “İyi not aldın ama biraz siyaset kokuyor." derdi. Dikkat et, ilerde zor durumda kalabilirsin!” Derken tayini çıktı edebiyatçımızın. Ders boş geçmesin diye yerine vekil bir öğretmen atadılar. Vekil, 12 Eylül mağduru Pazarcıklıydı. Okulumuz trafiğin yoğun olduğu ana caddeye bakardı. Derste pürdikkat vekil öğretmeni dinliyoruz. Birden bir patlama oldu. Oralı olmadık.
‘Yine bir egzoz patlaması!’
Duruşumuz bile bozmadık. Aynı anda da öğretmenimizi aradık. Garip, yerinde yoktu. Patlama sesini duyar duymaz masanın altına saklanmış. Durur muyuz? Aldı bizi bir gülme... Ablam nispeten olgun ya, gözlerini ağartarak frenlemeye çalıştı beni. Umurumdaydı sanki... Öğretmen utanmış olmalı ki, “Çıkarın kâğıtlarınızı, yazılı yapıcam!” dedi. Zil imdadımıza yetişti de kurtulduk.
 
Gırgır şamata geçiyordu günler. Bir gün "Çıkarın kâğıtlarınızı" dedi öğretmen. "Sınav yapacağım!" Ama hiç birimiz hazırlıklı değildik. Sınavı ertelemesini istedikse de kabul ettiremedik. Sınıfça anlaştık, ya kâğıtlarımız boş verecek, ya da alakasız şeyler yazacaktık. Öyle de yaptık. Kâğıtlarımız toplayan öğretmen hırsından neredeyse kuduruyordu.
“Bu yaptığınız suçtur, sizi müdüre şikâyet edeyim de görün!”
Gitti müdüre şikâyet etti bizi. Neyse ki müdür fırçasını basıp da, nasihatini çektikten sonra “Sınavınızı başka bir tarihe aldık” dedi.
 
Yine böylesi bir gündü. "Öğretmenimize bir nisan şakası yapalım" dedik. Sıralarımızı ters çevirip oturduk. Sınıfa giren öğretmen, kimsenin istifini bozmadığını görünce, söylene söylene gitti. Bizi şikâyet edeceğini biliyorduk. İstifimizi bozmadan bekledik. Müdür gelince dönmesine döndük ya sıra dayağından da kurtulamadık. Ama ne o gün ne de sonra haylazlığımızdan en küçük bir taviz vermedik.
 

Yıl 2014, aradan tam otuz dört yıl geçti. Bazen düşünürüm de o "Hababam" ayarındaki sınıftan kim kaldı kim öldü? Saçlarımız ağardı, belimiz büküldü. Bir ömür boyu, ev, araba, servet peşinde koşturup durduk. Yorgun bir günün ardında yastığımıza baş koyup da düşündüğümüz de ne gelir aklımıza? Arabamız mı, taksit taksit aldığımız katlarımız mı, boğazımızdan kısarak bir kenara attığımız üç beş kuruş mu? Hiç biri. Sadece sadece ve sadece, yaşadığımıza tanıklık eden, duvarları çınlatan o şen kahkahalarımız. Hoş bir sada...
 
21.09.2014, Ankara
 Çakıl Taşı

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...