Kemalist Alevilerin Düşünce Yapılarının Analizi

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Kemalizm diktatör ve faşistliği nedeniyle hiç kimseye konuşma hakkı tanımaması. Kendinden başka tüm düşünce, kültür ve anlayışlara asla yaşam hakkı vermediği gibi, en ufak eleştiri veya alternatif oluşumları acımasızca imha etmesi. Kemalizm farklı her kıpırdamayı gördüğü anda, topluma derin bir korku salacak şekilde katliam uygulaması, Alevileri düşünülenden daha derin bir korku psikoloji içerisine düşürmüştür.

 
Kemalist Alevilerin düşüncelerini anlayabilmek için, Kemalizm ve Cumhuriyetin ilkelerinden (Atatürkçülük) altı oku genişçe incelemekle mümkündür.
Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini inceleyip anlamak isteyen kişiler, çok derin bir kültür bilgisine sahip olması gerekir. Çünkü dar düşüncelerle Kemalist ilkelerin hem birbiriyle nasıl çeliştiğini, hem de temel bilimsel felsefelerden uzak ve karmaşıklığını çözmek mümkün değildir.
Bu yüzden Alevilerin geneli gerek yaşadıkları katliam ve travmalardan, gerekse Cumhuriyetin çarpıklığına bağlı kalmaları, Kemalizmi çözmelerinin önünde en büyük engeldir. Türkiye'de insanların eleştirme, alternatif oluşturma imkanlarının bulunmaması, Cumhuriyetin modern ve ileri bir devlet sistemi olduğuna inanılmasına sebep olmaktadır.
Bir kişi ya da topluluk, bilimsel temel felsefi düşünceye dayanıp, kendi kültürel yapısını bununla sentezlemediği sürece, öz kültür değerleriyle yaşaması hiçbir zaman mümkün olamaz. Böyle toplum ve kişiler sürekli başkalarının arkasından giden veya onları taklit etmeye mecburdurlar.
Örneğin Kemalizmin temel ilkesi, İslam Dini ve Devşirme Yapay Türkik Irkçılığa dayanır. Ve bu ilke doğrultusunda devlet kurup toplumu buna göre şekillendirmeyi sürdürmesi.
Mustafa Kemal'in sahip olduğu kültür, içerisinden geldiği Müslüman Osmanlı'nın kültürüyle aynı olması işini daha da kolaylaştırmıştır. Bu yapı her şeyi bozup kendisine benzeten kültür katliamcılığıdır.
Bozulan siyasi kültürlerden sosyal demokratlık, laiklik, halkçılık, modernizim ve demokrasi gerçek özünden boşaltılmış olup, İslamcı devşirme yapay Türkik ırkçılığa dönüştürülmüştür. Bu yüzden değil midir? Türkiye'de solculuk hep Kemalizmle karıştırılmaktadır.
Kemalist Aleviler yaşadıkları katliam ve baskılar sonucunda, kendilerini ifade edemedikleri gibi, kendi içlerinden bir lider de çıkaramamışlardır. Yaşatmaya çalıştıkları Kemalizmi genişçe düşünme, tartışma, araştırma ve alternatif sunama gibi imkan ve olanaklarının olmayışı, öz kültür değerlerinden ve bilimsel temel felsefeden uzaklaştıklarını görüyoruz.
Kemalist Alevilerin düşüncelerine bakıldığında ne sağcı, ne solcu, ne dinci, ne dinsiz, ne liberal, ne demokrat ne de sosyalisttirler. Biraz sıkıştırıldıklarında bir numaralı İslam ve devşirme yapay Türkik milliyetçi kesilirler. Tüm bu noktalar; Cumhuriyet yönetimi ve savunucuları tarafından bazen açık bazen kapalı faşizm şeklinde yaşatılır.
Cumhuriyetin ilkelerine bağlı hareket eden Aleviler de, üstü örtülü İslam gericiliği ve devşirme yapay Türkik ırk milliyetçisi olduklarını henüz anlayacak seviyede bir kültürel aşamaya gelmemişlerdir. Ve bu yapının en büyük çarpıklığı şu şekildedir.
Atatürkçülük veya Cumhuriyetin ilkelerinden Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Devletçilik ve Milliyetçiliğe sahip olmak dinci, sağcı ve liberal düşüncelerin savunduğu faşist bir siyasi yapı demektir.
Diğer taraftan Laiklik ve İnkılapçılık özünde pozitif bilimlere dayanan, gerçek demokrasiye inanıp uygulayan ileri toplumların düşünce ve yaşam şeklidir. Kemalizmin Laiklik ve İnkılapçılıktan anladığıysa, şal ve şalvarcılıkla devrim yapıldığına inanılıp, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi İslam'ı resmi devlet dini yapması, akıllara zıyan iştir.
Bir taraftan devşirme yapay Türkik ırk milliyetçiliğinin yüceltilmesi, diğer taraftan laik olduğunu ileri sürüp, İslam'ın resmileştirilmesi tam bir aldatma ve karmaşalar yumağıdır. İfade edilenlerden anlaşılacağı gibi Kemalizm, farklı felsefe ve kültürleri dejenerasyona uğratan katliamcılıktır.
Bunlara bağlı yapılan Anayasa da, temel ilke olarak İslamcılık ve devşirme yapay Türkçülüğü yücelten ikame çarpık bir laik modernite hakim kılınmıştır. Bugüne kadar devletin tüm uygulamalarına bakıldığında sahiplenilen her ilke, birbirini sürekli yalanlayan, boşa çıkaran, uygulanmasına engel ya da tartışılmasına neden olan derin bir Nihilistlik taşır.
Kemalizm; modernlik ve çağdaşlığı sadece insanların saçını başını açıp, etek, pantolon, takım elbise ve makyaj kullanılmakta anlaması. Diğer taraftan Sosyal hukuk devlet olmanın temelini ise, devleti tanrı kadar büyütüp kutsayan, İslam Dinini devletin temeli yapması.
Sözde Laikliği sahiplenen, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Arap İslam gericiliğini resmileştirip ilerici düşüncelerin yasaklaması, insanı aptallaştırmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Aynı zamanda Laikliği kişilerin giyim ve kuşamına göre anlamlandırması gibi anormallikler, temel bilimsel felsefe ve siyasi yapılardan tamamen uzaktır.
Kemalizm; bu faşist düşünce yapısının üzerini kapatıp insanların bir şey anlamamaları için, entelektüel gevezelik niteliği taşıyan sözde sosyal demokrat, laik, halkçı ve modern devlet yaygarasıyla, insanların bilinçlerini tamamen dumura etmiştir. İfade edilen İslam ve devşirme yapay Türkik ırkçılık ilkesi, Anayasada yer alan sosyal hukuk devlet ve laiklik gibi tüm maddeleri boşa çıkarıp hiçbir işe yaramayan çöpe çevirmektedir.
Böylece neye benzediği belli olmayan, sadece elde edilmiş toprak bütünlüğü ve devlet olmanın sağladığı maddi varlıkları korumak için, kendinden olmayan herkesi katleden veya yok sayan gerici faşist bir anlayıştır.
Kemalizmin böyle açık bir faşist yapısı olduğu halde, tarihte Osmanlı gibi Arap İslam gericiliğine karşı savaşmış Kızılbaş Aleviler, bu faşist düşünceyi neden ve nasıl anlayamadıkları önemli soru olarak karşımıza çıkmakta. Bu soruya şu cevapları verebiliriz.
Daha öncekilerle birlikte 1570 yıllarında Kızılbaş Alevi Piri ve Lideri Pir Sultan Abdal, Osmanlı tarafından idam edildikten sonra, Aleviler tekrar bu ağır yenilginin vermiş olduğu korku psikolojiyle yeraltına çekildiklerini görüyoruz. Da sonra 1915 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı'nın yaratmış olduğu boşluktan yararlanarak yeniden harekete geçereler.
Hareketin öncülerinden Sivaslı Kürt Alevi Piri Ali Şer, Dr. Nuri Dersimi, Erzincan Alevi Dedesi Ali Şan Bey ve Dersim Alevi Dedesi Seyid Rızalar'dır. Diğer taraftan Türkiye'nin farklı bölgelerinde Türk veya farklı etnik yapılardan olan Alevi lider ve ileri gelenlerin çabalarını da anmak gerekir.
Bunlardan Demirci Efe, Torlak Kemal, Mustafa Börklüce gibi kişiler kendi bölgelerinde direnerek, yeniden Osmanlı gibi gerici bir anlayışın egemenlik kurmasına engel olmaya çalışmışlardır.
Osmanlı'nın dağılmasıyla Mustafa Kemal, Enver Paşa, Talat Paşa, Rauf Orbay gibi şahıslar, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) adıyla bir araya gelip, sözde yeni bir Türk dünyası yaratmak için çalışırlar. Ancak neden kaynaklandığı çok net bilinmese de, şu noktalar bir gerçekliğe işaret eder.
Belki Talat ve Enver Paşaların izlediği yolun çıkış getirmeyeceğinden, belki Sarıkamış dağlarında yaşanan hüsrandan ya da Avrupa'nın galip devlerinin yönlendirmesi sonucunda, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının İttihat ve Terakki Cemiyeti'nden ayrıldıkları görülür.
Böylece Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin yönlendirmesiyle, Mustafa Kemal öncülüğünde Anadolu'da yeni bir oluşum için harekete geçirilmiştir.
Mustafa Kemal'e verilen planlar doğrultusunda önce Samsun ve Amasya (Karadeniz) bölgesindeki muhalif topluluklardan Rum ve Kızılbaş Alevileri ziyaret edilir. Kendisine yardımcı olmaları halinde, kurulacak devlette her türlü haklarının verileceğini söylemesi.
Arkasından İç Anadolu Bölgesinde Osmanlı'nın etkisiyle Bektaşileşen Hacıbektaş Tekkesini ziyaretiyle,Tekkenin Dedesi (Postnişin) Mehmet Cemalettin Çelebi'den (Ulusoylar) destek alarak birlikte hareket ederler.
Atatürk; Mehmet Cemalettin Çelebi'yi, Kürt Kızılbaş Alevileri ikna etmek için diyalog kurması amacıyla kullanır. Ancak Kızılbaş Kürt Aleviler, Osmanlı ve Osmanlı'nın kültürüyle yetişmiş Mustafa Kemal ve Osmanlı'nın Bektaşilik anlayışındaki Cemalettin Çelebi'ye inanmayarak direnişlerini sürdürmüşlerdir.
Gerek Türkiye'nin Ege, Karadeniz, Güney, İç Anadolu bölgesindeki Kızılbaşlar, gerekse Doğu Anadolu'daki Alevi Kızılbaşlar son güçlerine kadar direnirler. Bilindiği gibi en son 1938 tarihinde Seyid Rıza ve arkadaşlarının idamıyla Osmanlı'nın gerici faşist zihniyeti, Mustafa Kemal'in Cumhuriyetin'de bir kez daha yeniden tekrarlanmıştır.
Yenilgi ve idamların etkisiyle Kızılbaşların bir kısmı yeraltına çekilerek intikamlarını başka bir tarihe ertelemek zorunda kalırlar. Diğer çoğunluk Kızılbaş Alevilerse, yalnızlık ve korku psikolojiyle, Cumhuriyetin ilkelerine Atatürk'ten daha fazla sahiplenmişlerdir. Korkudan devletin laik ve modern olduğuna inanıp, Kemalizmin en sadık savunucuları olurlar.
Yenik düşen Aleviler içerisinden yüksek eğitim görmüş, devletin önemli mercilerinde yer alan kişiler, Kemalizmin karmaşalar yumağı olan İslam ve Devşirme Yapay Türkik Irkçı faşist yapıyı neden görememişlerdir?
Kemalizm diktatör ve faşistliği nedeniyle hiç kimseye konuşma hakkı tanımaması. Kendinden başka tüm düşünce, kültür ve anlayışlara asla yaşam hakkı vermediği gibi, en ufak eleştiri veya alternatif oluşumları acımasızca imha etmesidir. Kemalizm farklı her kıpırdamayı gördüğü anda, topluma derin bir korku salacak şekilde katliam uygulaması, Alevileri düşünülenden daha derin bir korku psikoloji içerisine düşürmüştür.
Faşist katliamları iliklerine kadar yaşayan Alevilerin çoğunluğu ciddi anlamda sinmiştir. Korkunun vermiş olduğu psikolojiyle, gerek kendi canı ve işini, gerekse ailesinin bir daha aşağılık şekilde katliama uğramaması için tüm bildiklerini unutup, Kemalizmin verdikleriyle yetinmeyi tek yaşama şansı görmüşlerdir.
Derin travmaların kurbanı olan Kemalist Aleviler, aile veya çevrelerinden Kemalizme alternatif ve eleştiri yapan tüm düşüncelere şiddetle karşı çıkarak, devletin sahiplerine kendilerini ancak bu şekilde kanıtlayacaklarına inanmışları.
Diğer taraftan kendi gerçek kültür ve kişiliklerini nasıl kaybettiklerini hâlâ akıl edememektedirler. Onun için Aleviler, Anadolu'da Kemalist anlayıştan başka bir düşünceye asla sıcak bakmazlar.
Korku psikolojisi ve derin travmalar yüzünden, Aleviler geçmişte Osmanlı ve Kemalizme karşı savaşmış atalarının tarihlerini mümkün olduğunca yaşanmamış veya yanlış tercih olarak görürler.
Aynı şekilde Osmanlı'nın Aleviliği İslamlaştırmasında olduğu gibi, Kemalizm de işine geldiği dönemlerde Alevilerin Müslüman olduklarını savunmuştur. Devşirme Bektaşiliğe benzeyen Alevi dernek ve tarikatları maddi ve manevi destekleyerek, Kızılbaş ve Sosyalistlerin örgütlenmesini engeller.
Aleviliği daha anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz duruma sokmak için de, Şii İslam'la birlikte yapay Türkik Irkçılığı yüceltmesi. Genelde Alevi Derneklerinin başına derin bir korku psikolojisine sahip, kendi gerçek kimlik ve kültürünü inkar eden, Şiiliği ve Kemalizmi tartışmasız kabul etmiş kişileri koyması.
Kemalist Alevilerin düşünce ve yaşamlarının bu çerçevelerde oluşması demek, Alevilerin düşünemez ve alternatifsiz bırakılmaları anlamına gelmektedir.
Kısacası derin bir korku psikolojisine yakalanmış; Kemalizm ve Şii İslam'ı tartışmasız kabul eden, dar, ufuksuz bir topluluktur Aleviler. Ve bu topluluk, Kemalizmin dışındaki tüm düşüncelere kendilerini kapatan tek düze, ikame yarı modern çarpık bir laik kültüre sahiptirler.
Bu kitlenin ağırlıkta olduğu siyasi yapılar asla başarılı olamazlar. Çünkü artık Cumhuriyetin tüm imkan ve olanakları çoktan bitmiş durumdadır. Çarpık laiklik bir düşünceyle olumlu yönde değişmeleri asla mümkün değildir.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...