Pembe Külotlu Çocuk

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
İlk defa bugün karşılaştım. Esmer, güzel yüzlü, kilolu bir çocuk. Durarak konuşuyor, konuşarak duruyor.

Annesi evdeki paraları ve altınları toplayıp, bir gece evden kaçıp gitmiş. Nereye gitmiş, kiminle gitmiş, neden gitmiş, bilen yok. Babasıyla baş başa kalmışlar. Baba da gece dörtte işe gidip, ancak akşam altıda eve dönüyormuş. “Ben yalnızım Tamer Amca.” diyor. Yalnız belli, çünkü hep uzaklara bakıyor.
Sabahları kendi başına kalkıyormuş. Kahvaltı etmeden evden çıkıyormuş. Yanına yağ sürdüğü iki dilim ekmek alıyormuş. Ayakkabıları çok eskimiş ama önemli değilmiş.
O anlattıkça, ben oturduğum sandalyede ufalıyorum sanki. Bu karşımda oturan ve bu çocuk yaşında hayata bir sıfır yenik başlayan çocuk sanki bir şeyler anlatmıyor da beni tokatlıyor. Tokat üstüne tokat yiyip susuyorum.
Susmayıp ne yapacağım...
“Bir gün düğüne gidecektik.” dedi. “Annem beni düğüne hazırlıyordu. İç çamaşırım yoktu. İç çamaşırı ne kadar pahalı olabilir ki Tamer Amca? O kadar söylemiştim alın diye ama almamışlardı. O gün annem düğüne giderken bana kendi külotlarından birini giydirdi. Pembe, dantelli bir kadın külodu...”
Yutkundu. Sustu. Ve yine uzaklara bakmaya başladı.
Sonra önündeki içecekten bir yudum aldı.
“Ben korkumdan itiraz edemedim. ‘Anne ben bu külodu giymek istemiyorum!’ diyemedim. Zaten çok sinirliydi ve sürekli beni dövüyordu. Ağlayamadım da Tamer Amca çünkü annem bana hep ‘erkekler ağlamaz,’ derdi. ‘Erkekler ağlamaz tamam ama pembe külot da giymezler demek isterdim,’ diyemedim. İçime içime ağlayarak o akşam düğüne gittim. Düğün boyunca canım çıktı, biri pantolonumun altından o pembe külodu görecek ya da fark edecek diye. ‘Allah’ım,’ dedim hep, ‘n’olur bir an önce bu düğün bitsin ve ben eve gideyim.’ Ben bu yüzden pembe rengi hiç sevmem biliyor musun Tamer Amca?!“
Başını öne eğdi. Nefes alıp verirken hırlar gibi sesler çıkarıyordu. Bronşiti varmış. Annesi gittikten sonra başlamış. Yani öyle olduğuna inanıyor. “Annem beni döverdi ama hasta olduğum zamanlarda bana ıhlamur da yapardı. Babam da ıhlamur yapar ama sanki anneminki farklıydı. Bir de gece ‘karnım ağrıyor,’ deyip kucağına girerdim. Hani beni itip kakıp küfür ederdi ama bu eziyetin sonunda o kucağa yaslanmak vardı, anneyi koklamak vardı. Benim annem çikolata kokardı Tamer Amca. Ben çikolatayı da hiç sevmem...”
O sırada dudaklarımdan hesapsız kitapsız, hiç düşünmeden,  “Keşke erkekler de ağlasalar da pembe külot giydirilseler de kendilerine kızmasalar kardeş. Hatta çikolata kokanlar gitseler bile çikolata yemeye devam edebilseler,” diye çıkıverdi.
Şaşkındı. Gözlerini iyice açmış bana bakıyordu. Güldü. “Tamer Amca alemsin ya. Olur mu hiç öyle şey?” dedi.
Dediklerime şaşırmakta haklıydı çünkü hepimiz ezberletilmiş hayatların dışına çıkmaktan korkan insanlardık. Birileri bize renkleri, eşyaları, insanları, inançları çoktan ezberletmiş ve o ezbere göre yaşıyorduk. “Erkekler ağlamaz!” diyenlerin çocuklarına “pembe dantelli külot” giydirdikleri dünyada sağlıklı bireyler bekliyorduk.
Hepimizin en az bir travması var. Hepimiz yaralıyız. Hepimiz öfkeli, hepimiz eksik, hepimiz üzgün, hepimiz sürgün, hepimiz yalnız, hepimiz anlaşılmamış, hepimiz sevilmemiş, hepimiz hayattan alacaklıyız.
Ve en kötüsü hepimizin bizi en az bu pembe dantelli kadın külodu kadar renklerden, insanlardan ve dünyadan soğutan bir hikâyemiz var.
Ah bir anlatmaya başlasak...
t a m e r d u r s u n
tamdur2002@yahoo.de

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...