Zindanın ve Sürgünün Rahle-i Tedrisinden Geçmiş Çok Dilli Bir Serüvenci: Tuncay Akbaba

Adil Okay kullanıcısının resmi
“Dili yitik zaman Kime, neyi nasıl anlatsın…”

 
DİLİNİ YİTİRMİŞ ZAMAN *
 
Tüm dilleri bir fırçada bir kalemde topluyorum.
Bir yolcuyum, hep kendine çırak.
Biliyorum diyenler kirletiyordu dünyayı baktım.
Oysa sadece kimsin diye sormuşlardı…”  Tuncay Akbaba
 
***
Tuncay Akbaba, zindanın ve sürgünün rahle-i tedrisinden geçmiş çok dilli bir serüvenci. Sözel kültürün başat olduğu kadim topraklarda doğmuş. İnatla büyütmüş, korumuş yüreğindeki sevda korunu. Dilinin ucuna gelip söyleyemediği türküleri. Ve gün olmuş, mısra ile gün olmuş çizgi ile dışa vurmuş “sakıncalı” imgelerini. Düş ülkesini ararken yol boyunca, doğup büyüdüğü coğrafyanın on bin yıllık kederini işlemiş ak kâğıda.
 
“Harf tuzağında
Kuyunun dibine düşen cenneti çıkarıyoruz.
Meşalesi olmayan dünyaya
İnsandan ışık tutuyoruz...”
 
Zamanda yolculuk yaparken, sık sık çocukluğuna, ilk gençlik yıllarına dönmüş ama yaşanılanları temize çekmemiş cesurca sorgulamalar yapmış, yüzleşmiş. Şimdi iki sanat disiplinini, resimle şiiri bütünleştirdiği “Mavi B’adem” adlı kitabıyla bizi de yüzleşmeye zorluyor. “Neden” diyor,  “insanlar küreselleşen dünyadan söz edip, aynı zamanda sınırları mayınlıyor ve birbirlerine pasaport sormaya devam ediyorlar?”   
 
“Dili yitik bir zaman  
Kime, neyi nasıl anlatsın…”
 
Yol, Yolculuk, Sürgün, Zindan, Dil ve Aşk onda anahtar sözcükler.  Ama onun dizelerinde – desenlerinde “umut” da sık sık başını kaldırıyor gömütlüklerden.
 
“Ninni söyleyen yorgun dudaklardayız /
Kimliksizim, katledilen sokaklarda…”  diye yazarken,
Yağmurda dolup taşan yoksul sokaklar /
Baş başa verip türküler söyleyen gönül bostanları”ndan da söz edebiliyor.
 
Tuncay Akbaba’nın şiir ve resimlerinin hemen hepsinden başarılı metaforlar aktarmak – alıntılamak mümkün. Ama her okuyucu kendi feneriyle ruh haline yakın bölümü seçecektir okurken.
 
O ise heybesinde hazan renkli imgelerle hâlâ yollarda. 
 
Dilini yitirmiş zaman /
Coğrafyalar göç yollarına düşmüş.” diyerek yürüyor.
 
Yolun açık olsun Akbaba.
 
Adil Okay
 
*Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi s.93

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...