Elma Çiçeği

İsmail Cömertoğlu kullanıcısının resmi
Elma Çiçeği Yazar Necmettin Yalçınkaya’nın Ozan yayıncılıktan çıkan altıncı kitabı ve ilk romanıdır. Roman 12 bölümden oluşuyor. Usta bir öykücü olan Necmettin Yalçınkaya bu romanıyla iyi bir roman yazarı olduğunu da müjdeliyor okuyucuya.

Kitabı okurken Fırat’la birlikte devrimci eylemlerle, cezaevi ve iltica kampı yaşamıyla birlikte hayatın geçekleriyle tanışacaksınız. Fırat’la birlikte mitinglere katılacak, gözaltına alınacak, cezaevine düşecek ve geçmişi sorgulayacaksınız. 12 Eylül darbesinin kimi devrimcileri yerlerinden, yurtlarından ettiğini, sevdiklerinden ayırdığını, kimilerinin Avrupa’da nasıl yozlaştıklarını, devrimcilikten, insanlıktan nasıl uzaklaştıklarını görerek kahrolacaksınız. Her şeye rağmen Mazlum gibi insanların devrimcilikten ve ilkelerinden taviz vermediklerini de okuyarak gurur duyacaksınız.
Mahalle baskısı ve korku imparatorluğunun etkisiyle cezaevinden çıkan devrimcilere halkın nasıl yaklaştığını, devrimcilerin neden ve nasıl yurt dışına çıkmak zorunda kalışlarını okuyacaksınız. Yazar, Fırat ve arkadaşlarının cezaevi yaşamından sonra içine düştüğü belirsizliği, yalnızlığı ve umutsuzluğu yalın, akıcı ve etkileyici bir üslupla anlatmaktadır.
“Yalnızdı Fırat. Birkaç ay önce hapisten çıkmıştı. Kör bir kuyunun dibinde hissediyordu kendini. Annesi dışında kimse ona yardım eli uzatmıyordu; sanki birileri kuyunun dibinde onu cezalandırmak için bir başına bırakmıştı.”
Bu kitabı okuduğunuzda “Git oğul git gözüm görmese de hasretin başımda tütse de uzakta ol ama güvende ol.” diyen bir annenin evladının güvenliği için katlandığı acının çekilmezliğini yüreğinizde hissedeceksiniz.
Romanda Fırat ve arkadaşlarının daha iyi bir yaşam uğruna ülkeden kaçış serüvenleri, Avrupa’daki özgür yaşama rağmen çektikleri aile ve memleket özlemi yüreğinizi burkacak, onların kederlerine ve sevinçlerine ortak olacaksınız.
Fırat, Mustafa ve Ali Haydar’ın tutsaklıktan kurtuluşlarına sevinecek, umuda yolculuklarıyla yarına umutla bakacak, daha iyi bir yaşama ve özgürlüğe koşarken memleket özlemi yüreğinizi yakacak, alev alev kor olacaksınız.
Ailesi sırf kocası Alevi olduğu kızları Gönül’ü ve kocasını dışlamalarına lanet okuyacak, herkesin inancına saygılı olmanın önemini kavrayarak her şeyden önce insan olmak gerektiğine inanacaksınız.
Fırat, Mustafa ve Ali Haydar’ın doğup büyüdükleri, anılarla, acılarla dolu olan toprağını, anne ve babalarını, kardeşlerini, tüm sevdiklerini geride bırakıp hasretle yürekleri yanarak Almanya’ya gidiş serüvenlerini okuyacak,  onlarla birlikte hayata küsecek, yeniden hayata başlamak için çıkış yolları arayacak, onlarla üzülüp kederlenerek yine onlarla mutlu olacaksınız. 
Romanı okurken Mustafa gibi sadık dostlarınız olduğu için sevinecek, kapitalist sisteme entegre olarak çöküntüye düşen devrimcileri düşünerek kahrolacaksınız. Başka bir ülkede özgür ve daha iyi yaşarken bile memleket özlemini iliklerinizde hissedeceksiniz.
Bu romanı okurken yarın bakışlı gençler olacaksınız. Haksızlığa karşı çıkacak ve halk için haksızlığa karşı savaşacaksınız.
Romandan aldığım aşağıdaki alıntılar Yazar Necmettin Yalçınkaya’nın ustalığını anlamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum:
“Güneşin batışı bile çok farklıydı; serinlercesine denizi yalar ve dağlara sarılarak batardı.”
“Bir güvercin havalandı yüreğinden güneşe uçtu.”
“Yaşadıklarından ötürü içine kapanmıştı Fırat. Derin acılar yaşamış, dönüşü olmayan kayıplar yaşamıştı.”
“Irmaklar akıyordu içindeki acı boşluğa, Gözyaşları bu ırmağa katılıyor, içindeki boşluk derinleştikçe bu acı ırmaklar koca bir göl oluyor ve bu göl gitgide büyüyor ve acılar denizine dönüşüyordu.”
“Belirsizlik onu gün be gün kendi içinde patlayacak ve yine zararı sadece kendisine olacak bir yanardağa dönüştürmüştü.”
“Ben ölürsem eğer gamzene göm beni.”
“Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Yine de heyecandan deli gibi çarpan kalbinin sesini duyabiliyordu.”
“Bakışları yarındı. Yarın bakışlı gençlerdi bunlar.”
“Çocuklar büyüyordu; onlar büyüdükçe dünya daralıyordu. Rıza Ağa’nın havuzu küçük gelmeye başlamıştı.”
“Stresli bir anımda doktora gittim. Doktor beni iyice muayene ettikten sonra; ‘stresini alır’ diye reçeteme Fatoş yazdı.”
“Kapana kısılmış fareler gibi hissediyorlardı kendilerini. Cezaevini aratmayan bir kampın içinde, özgürlük arayışında gönüllü olarak yitirmişlerdi özgürlüklerini.”
“Yazmak devrimci bir eylemdir. Yazmak arındırıyor insanı.”
“Hiç sorma bu ülke içimi kuruttu benim, her yanım çöl kavruluyorum.”
“Başladılar gevrek gevrek gülmeye. Gülüşleri baklava, börek tadındaydı.”
“Eve gitmek istemiyordu, eve sığmıyordu sanki yüreği.”
“Onları geri alma ihtimali olsa kanının son damlasına kadar mücadele eder, savaşırdı yoldaşları için Fırat.”
“Ceren’den sonra Mazlum’un acısı aynı yerden kurşun gibiydi. Eski acının üstüne aynı yerden daha çok acıtarak…”
Böyle değerli bir eseri bize sunduğu için Necmettin Yalçınkaya’ya teşekkür ediyorum. Kendisini yürekten kutluyor başarılarının devamını diliyorum.
İsmail Cömertoğlu 20 Ağustos 2020
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...