Müslümanlar Demokrasiye Neden Düşmandır?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Arapların İslam’la şekillenen karakterlerini ve Müslümanları tam anlayabilmek için, kardeşleri İbrani, (Yahudi) Arami (Asuri-Süryan-Keldani) halklarla, neler yaşadığına bakılarak net ifade edilebilir. Diğer bilimsel yöntemse, Arapların yaşamak zorunda kaldıkları coğrafyanın, iklim ve ekonomik yapısının İslam’ı neden radikal, bağnaz kıldığı anlaşılmadıkça, İslam’ın gerçek adaletten yoksun, gerici, bağnaz düşünce olduğuna insanları inandırmak zorlaşmaktadır.

 
Müslümanların, demokrasiye düşman olduklarını ifade etmek, toptancı bir anlayış gibi gelse de kültürlü kültürsüz, her Müslümanın aile ve çevreyle olan ilişkileri detaylı incelenirse, demokrasiyi kolayca kabul etmeyeceği görülecektir. Örneğin Demokrasi; her koşulda evrensel ve bireysel temel insan haklarını tanıyıp, her türlü ırkçılıktan uzak, kadın erkek eşit yaşam olduğunu, kadını erkekten aşağı gören İslam’a inananlara bu nasıl kabul ettirilebilir?
 
Müslümanlar; din ve etnik yapılarının herkesten üstün olduğuna inanıp, kendinden olmayanları aşağı, hakir, akılsız, lanetli görmeleri, demokrasiye düşmanlık değilse nedir? İslami toplumların yaşam, insan ilişkilerine baktığımızda, demokrasiye düşmanlıkları bir kenera, inandıkları İslam’a dahi çoğu zaman sadakatsiz yaşarlar.  Her türlü yalan, hile, iltimas, adamına ve güce göre yaşadıklarını, tüm dünya biliyor. Bir devlet, toplum, grup ve kişi, ileri ya da geri kendi koyduğu yasa, kanun, düzene uymayıp sürekli ihlal ediyorsa, orada derin kişilik, düşünce sorunu olduğu aşikârdır. Bunun bilimsel nedenleri rahatlıkla açıklanabilir.
 
Demokrasi; M.Ö.4.Yy Yunan şehir devletlerinde ortaya çıkan yönetim ve yaşam şeklidir.  Yunanca Dimos; halk, toplum demektir. Kratos ise; yönetim biçimidir. Her iki kelimenin birleşik ifadesi demokrasi olarak telefuz edilir. Demokrasi kelimesini Avrupa ülkeleri, kendi dil yapısına uygun bir iki harf değişikliği ile yazıp okusalar da genel olarak, aynı anlam ve söyleme sahiptir. Bilindiği gibi modern demokrasi 1848’den itibaren, Avrupa ülkelerinde gerçekleşti. Aynı şekilde Kanada ve Avusturalya’da demokrasiye sahiptir. Amerika’da bazı olumsuzluklar görülse de demokrasinin varlığı bir gerçektir. Hıristiyan ülkelerin çoğunda dolaylı demokrasinin izine rastlamak mümkün. Müslüman ülkelerin hiçbirinde, dolaylı da olsa demokrasiye rastlanmaz.
 
Müslüman ülkelerde demokrasinin olmadığını ve demokrasiye düşmanlıklarının, somut örnekleri şunlardır. Kendi dinin dışında, diğer inanç ve kültürleri geçersiz saymaları. Allah’ın insanları Arapça dille sorgulayacağı, bu yüzden herkesin Arapça bilmesinin şart olduğu ırkçılığı. Hz. Muhammed’in Arap olması ve buna yakın olanların, kutsal soylu olduğuna inanmak. İslam ülkelerinin hepsinde kadını geri, erkeği azdıran dişi şeytan gösterilmesi. Kadının kendi başına dışarı çıkmasını yasaklayıp, evin içinde hizmetçi ve seks kölesi görmek. Birden fazla kadınla evlilik ya da birlikteliğin Allah, Kuran emri olması. Her Müslümanın Mekke ve Arabistan topraklarının kutsallığına inanması. Cinsel egoizmin erkeğe hak, kadınınkini ahlaksızlık olduğunu, Allah ve İslam emri görmek. Hac adıyla Arabistan ziyaretini kutsayıp, tüccarlığı Allah emri olarak dayatmak. Sürekli Müslümanların kendi içlerinde birbirini aşağı, hakir görmeleri. Müslüman ülkelerde din, mezhep, tarikat, ırk, makam, ekonomik, siyasal, çatışmaların yaşanması, demokrasi ve insanlıktan uzak olmak değil midir?
 
Dünyanın her yerinde, insanların karakterlerini belirli ölçülerde ilk şekillendiren etken, yaşanılan bölgenin iklim ve coğrafi yapısıdır. Buna bağlı olarak işlenen toprağın üretime sağladığı verimin yeterli olup olmadığı. Sıcak veya soğuktan kaynaklı üretim ve icatlara bakış açısı. Çevre topluluklarla hangi temel düşünce doğrultusunda, ilişkilerin kurulup kurulmadığı. Hepsinden önemli, İslam dinini icat eden Arap toplumunun neden bağnaz, tutucu, bencil, ukala, feodalist, yalancı, savaşa bağımlı yaşadıklarını anlamaktır. Çünkü dünyanın çoğu toplumları yaşadıkları ülkelerde, bazı şeylere sahipken, birçok şeyden yoksun oldukları halde, yaşamlarını yalan ve savaş üzerine organize etmekten, mümkün olduğunca uzak durmaya çalışırlar. İslami topluluklar biraz güç elde ettiklerinde, saldırganlaşmadan yaşayamazlar.
 
Arapların çoğunluğu çöllerle kaplı bölgelerde yaşayan halktır. Tarımsal ve hayvancılığa elverişli topraklar düşünülenden daha az. 1800’lere kadar Araplar deve ticareti ve savaş ganimetine dayanan ekonomiyle yaşıyorlardı. Bu da belirli Aşiret Ağalarının elinde olup, Arap yoksulların Ağa ve Şeyhlere köle olmaları büyük bir şans görülmekteydi. 1800’lerde Avrupalıların, Arap çöllerinde petrolü bulmaları çoğu Arap ülkesini zengin yaptı. Buna rağmen İslami feodalist, gerici bağnazlık katlanarak büyüdü. Arapların bu noktaya gelmelerinin ilk tarihçesi şöyledir.
 
İbrani, (Yahudi) Akad (Asuri-Süryani-Keldani) ve Araplar, Hami-Sami ata kültürleriyle, M.Ö.2350 yıllarında, Kral Sargon tarafından kurulan Akad Krallığı’nda uzun süre birlikte yaşadılar. Bölgenin adı Bereketli Hilal olarak bilinen Dicle-Fırat Nehirleri arasından başlayıp, Mezopotamya’nın içlerine kadar uzanır. Yaşanan taht kavgaları, ekonomik, siyasal hükümranlıklar neticesinde, Kürt Krallığı Gutiler, Akad Krallığını yıktı. Giderek birbirinden ayrılan bu üç kardeş toplum, kendi yaşam kaderlerini belirlemeye başladılar. Yahudiler ilk tek tanrılı dini icat etmenin yanında, ticaret, felsefi çalışmaları sürdüren toplulardan birisidir. Asurilerse ikinci tek tanrılı din Hıristiyanlığı icat ederken, el işlemeciliği ve mimaride dünyanın önde gelen topluluğu oldular.
 
Araplar binlerce yıl her iki dine bağlı yaşadıkları halde, feodalist aşiretçilik yüzünden sürekli kendilerini yalıtıyordu. Kızışan çatışmalar sonucunda Arapların çoğu merkezi yerlerden, Arabistan çöllerine sürüldüler. Bir daha verimli topraklara yerleşme imkân ve gücünü bulamayan Araplar, doğal olarak yakın Afrika topluluklarıyla kervan ticaretiyle yaşamaya çalıştılar. Yahudilik ve Hıristiyanlığın baskısı, kervan ticaretiyle yaşamanın mümkün olmadığını düşünen Araplar, tek çare yeni bir dini icat etmekte gördüler.
 
Miladi 610 yılında Hz. Muhammed tarafından icat edilen İslam Dini, Arapların yeni bir kültür etrafında toplanmalarını sağladı. Böylece hem maddi (Ganimet) elde etmek hem de diğer dinleri zayıflatıp, bölgeye egemen olmaktı amaçları. İnsanları buna ikna etmenin yolunu ise, masalsı yalan hikayeleri uydurup anlatabilen kişilere, peygamberin sahabeleri adıyla maddi manevi üstünlük kisvesi sağlandı. Kuran Ayetleri denilen masallar böyle icat edildi. Bunlara inanmayıp eleştiri, alternatif oluşturan kişilerin kelleri kesilmiştir. Yahudi, Asuri ve Perslerin dini, sanatsal, felsefi kültürleri altında ezilme korkusu çeken İslam Arap toplumu, çareyi şu şekilde buldular. İslam’ın tüm dertlere tek, kutsal, en yüce çare olduğunu, buna itiraz edenlere taviz vermeden bağnaz, radikal, saldırgan karakter en büyük sığınakları oldu.
 
İslam’ın dışındaki her icat edilen dil, kültür, sanat, bilim vb. buluşları böylece haram, zındıklık, şeytan işi göstermek, en büyük İslam şartı yaptılar. Müslümanlar korkutularak diğer din ve kültürlere inanmamaları sağlandı. Herkesi İslam’a inanmaya mecbur görüp, inanmayanların köle veya öldürülmeleri, Allah yolunda kutsal İslami siyasal emir saydılar.
 
Arap İslam’ın bu mantığı, sözde çağdaş ve demokrasiye inanmış Türkiye toplumunun en az %95’inin bilinçaltında temel kültür olarak yaşatılmakta. Onun içindir ki, Türkiye’de ırkçılık, düşmanlık, ayrımcılık ve çatışmalar bitmediği gibi, demokrasinin adı var kendisi yoktur. Türkiye’de bırakalım İslam’a bağnaz, gerici, ırkçı şekilde inanıp demokrasiye düşmanlığı, laik ve solcuların çoğu demokrasiyi özümsemedikleri gibi sürekli uzak ve şaşı bakmaktadırlar. İslam mevcut yapısıyla hiçbir zaman demokrasiyi bir kültür olarak görmez. İslam’da reform yapılmadıkça hem İslam hem demokratım diyenler, ya İslam’a ihanet ediyor ya da demokrasiye.
 
Kaynaklar:
Ali Şeriatı- Dinler Tarihi. Seçkin Yay.
İ. Zeki Eyüpoğlu- Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi. Der Yay.
İhsan D. Dağı-Ortadoğu’da İslam ve Siyaset. Boyut Yay.
Kitabı Mukaddes Şirketi- Orhan Matbaacılık. 
E. Hamdi Yazır- Kur’an-ı Kerim ve Yüce İlmi Hali. Huzur Yay. 
 Felicien Challeye-Dinler Tarihi. Varlık Yay.
Yaşar Nuri Öztürk- İslam’ı Anlamaya Doğru. Yeni Boyut Yay.
Charles Keiht Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.
Willian M.  Mc Neil-Dünya Tarihi. İmge Yay.  
Alaeddin Şenel- İlkel Toplumdan Uygar Topluma. Birey Toplum Yay.
İlhan Arsel- Şeriat ve Kadın. İstanbul 1995.
Faik Bulut- Alisiz Alevilik. Doruk Yay.
M. İlin- E. Segal-İnsan Nasıl İnsan oldu. Say Yay.
Misea Eliade-Şamanizm. İmge Yay.
Sigmund Freud- Günlük Yaşamın Psikolojisi. Payel Yay.
Eugene Enriguez-Sürüden Devlete. Ayrıntı Yay.
Turan Dursun- Kuran Ansiklopedisi 8 Cilt.
Turan Dursun-Din Bu 1.2. Cilt. Kaynak Yay.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...