Salkım Taneli Kadınlar/ Cengiz Yeziz

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Saçaklı bir üzüm asmasının altına sıkışmış oturuyorlardı. Elif, on beş yaşında bir kız, Fadime, koca dayanmayan bir dul, Ayşe ise üç aylık taze gelin... Kocaman bir karpuz iriliğinde, sarı taneli üzüm salkımları küpe gibi sarkıyordu tepelerinden. Üzümler ha bugün ha yarın toplanacaktı. Elif iri bir salkımı eliyle öteye iterek incecik tişörtünü alttan yukarı doğru sıyırdı. Henüz yumruk kadar olan sağ memesini avuçlarının içine aldı:

“Bak işte Fadime Abla senin oğlanın yaptığına bak!” dedi,  meme uçlarındaki diş izlerini göstererek. “Dişleri etime kadar battı. Kanadı bile, bu izler geçer mi abla?” diye sordu.  “Annem görürse öldürür beni!”
“Ay ay ay kör olma sen e mi! El kadar çocuğun ağzına memeni mi verdin? Sende hiç akıl yok mu?”
“Ne bileyim abla! Hani çocukları emzirirler ya bende ‘nasıl bir şeymiş bu, diyerekten şey ettim.”
“Nerdeyse üç yaşına girdi, meme mi verilir çocuğun ağzına?”
 Taze gelin birden atladı:
“Geçer kız geçer korkma ben biliyom o izleri.”
Fadime:
“He ya bir şey olmaz geçer, geçer emme bir daha böyle şeyler yapma.”
“Tövbe abla bir daha yapar mıyım?”
Ortalık vızır vızır arı kaynıyordu. Üzüm tanelerine konuyor tekrar kalkıyorlardı.
Sesleri işiten köpek havlaya havlaya hışımla yanlarına geldi. Kuyruğunu sağa sola salladı, sevindi. O da usulca kuytularına sokulup gölgeliğe sığındı. Şimdi kımıldayacak yer kalmamıştı. Dili bir karış dışarıda lehleye lehleye arada bir kadınlara bakıyor, mırıldanıyor sonra başını ön ayaklarının üzerine koyup gözlerini kapatıyordu. Bir ara kuyruğu Elif’in yüzüne değdi. Elif yüzünü ekşitince, köpek bunun rahatsız edici bir şey olduğunu anladı. Küçük bir mırıltıyla tekrar kafasını ön bacaklarının arasına gömdü. Güneş tam tepede ortalığı cayır cayır yakıyordu.
Üçü de bir gün önceden gelmişti bağa; temizlik yapmış, eksik alet edevatları tespit edip Hasan Ağa’ya bildirmişlerdi. Yarın, öbür gün buraları amele kaynardı. O zaman vakit bulamazlardı haylazlığa. Hasan Ağa’nın tembihlediği gibi mazot bidonunu güneşte bırakmadılar. Tabii bütün bu işleri İdris Kâhya yapmıştı. İdris Kâhya yirmi yıldır yanlarındaydı. Kâhya dediğime bakmayın;  bazen ırgat, bazen maraba, bazen bekçi... ne iş olsa yapardı.
Gediz Irmağı; durgun, sessizce akıp gidiyordu yanı başlarından. Cırcır böcekleri tam kadro, koro halinde ötmeye başlamış, sıcakla karışan sesler insanı mest ediyor, rüzgâr küçük sazlık kümelere girip, ince ıslıklar çalarak uzaklaşıp gidiyordu.
Uzaklarda suya giren çocukların sesleri duyuldu.
Bir keresinde balık tutmaya gelen adamlar çantalarını unutmuş; Elif de geri döndüklerinde bulsunlar diye, çantayı iğde dalına asmıştı. İşte o zaman görmüştü Bekir’i.
Bahar geldi mi iğde ağaçları çok güzel kokardı buralarda; koku Gediz’in karşı kıyılarına ulaşır,  bir yılan gibi kıvrılarak üzüm bağlarına yayılır, salkımları bir bir yalar, sanki lezzete lezzet katardı. Belki de üzüm tanelerine sihirli bir iksir zerk ederdi. Belki de o yüzdendi, Gediz kıyılarında yetişen üzümlerin bu kadar lezzetli olması.
Fadime el aynasını cımbızını çıkardı kaşlarını yoldu. Ayşe gevşemiş donunun lastiğini biraz daha sıktı, Elif pür dikkat onları seyrediyordu:
Fadime:
“Hiç öyle bakma kız! Senin kaşların doğuştan kalem gibi, sakın şeytana uyup dokunma kaşlarına.” dedi.
“Yok be abla meraktan bakıyorum. Acımıyor mu öyle tek tek yoluyonuz!”
“Acımaz olur mu?”
Başını bacaklarının arasına almış, yarı uykulu köpek birden kulaklarını dikti, koca gövdesini çevik bir hamleyle dışarı attı. Ortalık toza bulandı. Barakaya doğru hem koşuyor hem havlıyordu.
“Kör olmayasıcası köpek, toza boğdu bizi! Ne oldu ki buna böyle birden alevlendi?” dedi Fadime.
Üçü birden asma ağacının altından başlarını uzatıp, barakaya doğru koşan köpeğe baktılar...
Cengiz Yeziz

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...