Doğa, Çevre ve İnsanlığın Kirlenmesinde Şahsımızın Payı

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Doğa ve insanlık için tek yapmamız gereken şey, hangi şartta olunursa olunsun doğa, çevre ve insanlık dostu kültür ve pratiğe sahip olup, bunu temel bir düşünce şeklinde örgütlediğimizde birey olarak o toplumda yerimiz olacaktır. Kendisinin nasıl yaşadığından, doğanın nasıl korunması gerektiğinin bilincinde olmadan, egoist çıkarcı vb. güçlerin arkasından bilinçsizce gidenler birey, topluluk değil canlı sürülerdir. Bu yapıdaki insan toplulukları, sırf mide ve göz doyumuna göre hareket ettiklerinden, dünyanın yaşanamayacak noktaya gelmesi umurlarında değil hiçbir zaman. Her toplumda söylem ve eylemler birbirine derin zıtlıklar taşıyorsa, insanlığın kirlemesinde hepimiz suçluyuz demektir.

             
Doğa, çevre, insanlık; dinsel uydurma hikayeler, yalancı politik kültür, doyumsuzluk, görgüsüzlük, sınırsızlık, lükse düşkünlük ve gereksiz araç gereçlerle, yaşam düşünülenden daha fazla kirletilmiştir. Sıralanan kirlilikleri çoğu bireyler kabul etse de günlük yaşamda bunlardan uzak durulmaması, samimiyetsizlik ve iradesizliğin en açık göstergesidir.
 
Doğal yapıya sahip doğa olmadan, canlı ve insan yaşamından bahsedilemeyeceğini her birey biliyor. Buna rağmen doğanın kirlenmesinde kendisinin ne kadar payı olduğunu bilip, bazı şeylerden bilinçli olarak uzak yaşayanların sayısının çok düşük olması, dünya toplumlarının sürü kültürle yaşatıldığı gerçeğini ortaya çıkıyor. Doğanın paha biçilmez değeri olduğunu Mezolitik ve Neolitik Çağ insanları, gelişmemiş bilinç yapılarıyla Paganist şekilde kutsayıp, doğaya büyük bir saygı, sevgi göstermişlerdir.  Çağımız modern insanı ise sözde gelişmiş bilinç yapısıyla, sayısız bilimsel gelişmeler icat ederken, doğa ve canlı yaşamına gerçekçi özeni göstermeden, ganimet bulmuşçasına süperegoist kültürü tüm dünyaya hâkim kılmıştır. İlkel ile modern insan arasında değerlendirme yaptığımızda, ilkel insanların doğaya daha saygılı yaklaştıklarını görüyoruz. Modern insanların çoğunluğu, her zaman kapitalist ve emperyal güçlerin çıkarları doğrultusunda düşünüp hareket etmesi yüzünden, adeta doğa, çevre ve insanlığı yok etmek tek ve en büyük amaç olmuştur.
 
Her çağın özgün koşullarında icat edilen araç ve kültürler, kendi doğallığı içerisinde fayda ve de zararları barındırır. Bundan doğa ve insanlığın yüksek fayda, minimum zararla yaşayabilmesi için, karar verici öncü iradeler, faydası yüksek icatların var olmasına azami dikkat etmek gibi insani bir sorumlulukları olduğunu bilmelidirler. Ve bu temel bir kültür olarak, her bireyin bilincine eğitimle işlenmesi gereken en büyük görev olmalıydı. Sözde gelişmiş modern insan, tarihten bu zamana kadar sürekli düşmanı alt edeceğim diyerek, her çağa göre ağır silah vb. araçlara sarılarak, hayvanlıktan daha aşağı bir kültürü geliştirdiğini bugünlerde daha net görüyoruz. Halbuki mevcut caydırıcı tüm araçları yalnızca barış için kullanmış olsaydı, dünyamız daha temiz kalacaktı. Olumsuz iklim değişiklikleri, artan salgınlar, hırsızlık ve yalancılık, modern insanın süperegoist çıkarcı kültüre köle olduğunun kanıtıdır. Bireysel her alanda kullanılan sınırsız teknolojik araç ve gereçler insanlığın, doğanın ölümü olduğunu her bireyin bilmesi gereken önemli bir konudur.
 
Dünya insanlığının mantıksal gerçekliği bu noktada iken, sınırsız tehlikeli nükleer vb. teknolojik araç gereçlerden, bir tülü vazgeçmek gibi bir düşünce henüz oluşmuş değil. Demek ki bilinç yapısı gelişen modern insan, sürekli süperegoist hayvani özelliğini yükseltmekten büyük haz alan, bozuk bir psikolojik karaktere sahip. Mevcut psikolojik bozukluklar her sınıf, katman, topluluk, grup ve bireyde farklı şekillerde gerçekleşse de çevreye olumsuzlukları aynı derecededir. Kimse kendisini temize çıkarmaya kalkmamalı. Doğa, çevre ve insanlığın kirlenerek yok olmasında, nasıl bir ihanet içerisinde olduğumuzu somutlarsak, kendimize düşen suçun derecesini daha net anlamış oluruz.
 
İnsan yaşamındaki her başlangıç, önce bireyin şahsi duygu, düşünce ve kültürel karakter yapısına bağlı olarak var olmaya başlar. Bu noktada icat edilen çoğu şeylerin mevcudiyetinde direkt dolaylı hepimiz birer sorumluyuz demektir. Daha sonra insanın sosyal topluluk olma gerçeğinden hareketle duygular, düşünceler ve hayaller birleştirilmeye başlanır. Devamında aile, grup, topluluk, köy, kasaba, ilçe ve şehirlerdeki sosyal, siyasal yapılarla devam eder. Tüm bunlar gerçekleşirken, bireysel duygu düşünceleri parlak olanlar öne çıkarak, asgari seviyede konsensüsle karar alıcı konuma gelirler. Dünyanın her yerinde insan toplulukları, özet olarak bu şekilde katmanlara ayrışarak, basitten karmaşığa doğru çevreyi kirletmede yarışırcasına her türlü vahşiliği sürdürmektedir.
 
Bu yüzden her katman kendi konumuna göre insanlığı, çevreyi, doğayı korumak adına sorumluluk bilinciyle hareket edip, toplumsal görgü, ahlak ve yasal kültürün oluşmasını sağlamalı. Kişisel olarak duyarlı ve bilinçli hareket etmek önemli olsa da toplumdaki genel kirli yapıyı, değiştirmeye hiçbir zaman yetmemiştir. Bireysel insani anlayışların gerçek hedefine ulaşmasının tek yolu, siyasal bir düşünce gibi örgütlenmekten geçtiğini bilmeliyiz. Bireyler ve katmanlar olarak, çevremizin kirletilmesindeki yerimiz kısaca şu şekildedir.
 
1-Dünyanın her toplumunda doğa, çevre ve insanlığın kirlenmesinde, birinci derecede en büyük suçlu devlet yönetimleridir. Çünkü bireylerin duygu ve düşüncelerinden güç alarak, en üst düzeylerde irade belirleme yetkisi olandır.
2-Devletin yönlendirip destek verdiği birey, grup, şirket vb. faaliyetlerde bulunanlar, ikinci sırada ancak devletten daha çok suçlu olanlardır. Bunlar devletten aldıkları maddi, siyasi, askeri destek ve güçle, şahsi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen her türlü kötülüğün sorumlusudurlar.
3-Devlet başta olmak üzere özel ve kamu organlarının ortaya koydukları tüm faaliyetleri doğru görüp, göz yumarak bundan kendi konumuna göre çıkar sağlayanlar da diğerleri kadar doğa, çevre ve insanlığa düşmandır.  
4-En geniş kitleyi oluşturan halk kesimi, devlet ve tüzel oluşumların her faaliyetinden direkt olumsuz şekilde etkilendikleri halde, buna sessiz kalıp kendilerinin hiçbir payı yokmuş gibi hareket etmeleri, daha büyük suçluluk ve sorumsuzluktur.
5-Devlete ve yönlendirdiği unsurların faaliyetine lafta karşı olup, alternatif olduğunu ileri sürenlerin gerçek yaşamlarındaysa, bir kapitalistden daha doyumsuz, sorumsuz hareket etmeleri, diğerleriyle aynı derecede suçluluktur. Bu anlayıştakiler, karşı oldukları yapıların ürettiği her türlü araç ve imkânları görgüsüzce kullanmaktan, kendilerini alabilmiş değiller. İfade edilen maddelere benzerlerini ekleyerek çoğaltmak mümkün.
 
Doğa ve insanlık için tek yapmamız gereken şey, hangi şartta olunursa olunsun doğa, çevre ve insanlık dostu kültür ve pratiğe sahip olup, bunu temel bir düşünce şeklinde örgütlediğimizde birey olarak o toplumda yerimiz olacaktır. Kendisinin nasıl yaşadığından, doğanın nasıl korunması gerektiğinin bilincinde olmadan, egoist çıkarcı vb. güçlerin arkasından bilinçsizce gidenler birey, topluluk değil canlı sürülerdir. Bu yapıdaki insan toplulukları, sırf mide ve göz doyumuna göre hareket ettiklerinden, dünyanın yaşanamayacak noktaya gelmesi umurlarında değil hiçbir zaman. Her toplumda söylem ve eylemler birbirine derin zıtlıklar taşıyorsa, insanlığın kirlemesinde hepimiz suçluyuz demektir. Suçluyu bulmak için başka nedenler aramaya gerek yok. Sözün özü hepimiz aynı derecede doğa, çevre ve insanlık suçu işlemeye devam ediyoruz. Lafta gelecek kuşakları düşünüyoruz yalanının arkasına artık kimse saklanmamalı, çünkü kötü gidişat herkesi can damarında hızlı şekilde vurmaya çoktan başlamıştır. 
 
 

Kategori: 

Yorumlar

Aydın Can kullanıcısının resmi

Aydın Can (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Elinize sağlık.sözünün ve zamanın eyleminin sahibi olmayanlar inandırıcı olmuyorlar..

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...