Ormanlarında en vahşi ve en uysal hayvanlar hep birlikte neşeyle oynaşıyordu. Çobanlar koyunları otlatırken, kurtlar kuzulara eşlik ediyordu. Sokaklarına sevinç hâkimdi, rüzgârı barış kokardı bu ülkenin.
Ölüm yaşlılıkta, hastalıksa bir insan bir insanı üzdüğünde, üzüntüden ortaya çıkıyordu. Anneler çocuklarıyla mutlu yaşarken, çocukların gözleri bir yıldız kadar parlak, yürekleri güneş kadar sıcaktı. İnsanlar renkleri, dilleri, kültürleri ve farklı düşünceleriyle yeryüzünü kır çiçekleri gibi süslüyordu. Ülke zengin ve refahtı. Herkes bolluk içinde yaşıyor kimse açlıktan ölmüyordu.
Kaygı, korku yoktu. Korku, ''acaba ben bilmeden, bu gün birinin kalbini kırmış olabilir miyim?'' diye düşünüldüğünde ortaya çıkıyordu. Herkes farklılığıyla ülkeye zenginlik katıyor, ÖTEKİ denen bir kavram yoktu.
Toplumlar arası bir sorun çıktığında, savaşarak sorunu çözme yoluna gidilmiyordu, tarafsız heyetler, kimin daha çok insanlığa, bilime ve sanata faydası olduğunu tespit ediyor ve onu onurlandırıyordu. Kimse barışmamak için direnmiyordu.
Herkes hatasını kabul ediyor, böylelikle sorunlar da kolayca çözülüveriyordu. Gördüğüm rüyanın sarhoşluğu içindeyken, televizyonda haber sunan spikerin gürleyen sesiyle uyandım.
Bütün haber kanalları, Cumartesi Anneleri’nin, bilmem kaçıncı kez Galatasaray da bir araya geldiğinden söz ediyordu. Oysa hiçbir kitap yazmıyordu, onları bir araya getiren nedeni.
Kısa bir duraksamadan sonra gördüğüm rüyanın yüreğimde bıraktığı heyecan, yerini korku ve endişeye bıraktı. Tekrar gerçek dünyaya dönmüştüm. Ölümün acının ve gözyaşının olduğu dünyaya.
Aslında insanların barış içinde yaşadıkları, bir dünyaya ulaşmak o kadar da zor değil, yeter ki insanı kirleten bütün duygulardan kendimizi arındıralım. Kim bilir, belki de barış kapımızdadır. Bir sabah kapımızı açtığımızda bize gülümsüyor olacak. O gün çocuklar gibi neşeli olacağız,
yüreğimiz kabına sığmayacak.
Seller gibi sokaklara akacağız, kadın, çocuk, genç, yaşlı, dilimizde kardeşlik türküleriyle. Birbirimize taş değil, gül atacağız. Kol kola girip halaylar çekeceğiz, Kürt, Türk, Çerkez, Gürcü Laz ve bütün renklerimizle. Dünya gül bahçesine dönecek.
Yazıma başlık ararken YANNİS RİTSOS’ UN ‘’Barış’’ isimli şiiri aklıma geldi. Yazımın başlığında barışın bir dizesini kulandım. Şimdide RİTSOS’UN aynı şiirinden bir kaç dizeyle yazımı bitirmek istiyorum.
''Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde,
kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.''