Zeynep…

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi
Zeynep, Dilan’ın bir küçüğü, Nezo ile Nisa’nın iki büyüğü. Babasının Recep İvedik’i, annesinin deyimiyle, “karnımdayken erkek olmaktan son anda cayan birisi”

Zeynep beş yaşında,  yüzündeki tüyleri koyu renkli ve çok belirgin… Bıyık tüyleri bile var. İki kalın kaşı arasındaki boşluk da kıllı. Babası bu yüzden ona Recep İvedik lakabını takmıştı. Hatta bir seferinde yüzünün kalan yerlerini ayakkabı boyası ile boyayarak, onun Recep İvedik’e ne kadar benzediğini hepimize ispatlamıştı. Gerçekten de onun küçük bir versiyonuydu.

Önceleri kendisine yapılan bu yakıştırmalara sesini çıkarmıyordu. Kanıksamış hatta mutlu bile oluyordu. Ama ne zaman okula başladı, huyu suyu değişti birden. Süslü biri olup karşımıza çıkmıştı. Babasının elini tutarak kuaföre gidip saçını kestirdi. Büyümüştü. Üzerine giyeceği elbisenin rengini, ayakkabısının markalı olmasını kendisi belirliyordu artık.

Güzel giyiniyordu. Kendisini güzel ve alımlı görüyordu. Yüzündeki fazla tüyleri ve bıyık görünümündeki kılları kusur sayıyor, nefret ediyordu. Bundan ötürü son günlerde iyice içine kapanır gibi olmuştu. “Kıllı da olsam beni yine de sever misiniz?” diye sorular soruyor, ev halkının nabzını yokluyor gibiydi.

İstediği bir şey alınmadığı takdirde küsüyor, bir köşeye büzülüp saatlerce kimseyle konuşmadan, sessizce oturuyordu. Babası gidip onu kucağına almasa yerinden kalkacağı yok gibiydi.

Bazen içindeki sıkıntıyı atabilmek için kapımızın zilini çalıp “Ezgi aba evde mi?” diyerek bize damlıyor, Ezgi abasının yaptığı makyajla mutlu olarak odasına dönüyordu. Yüzündeki tüyleri sakladığı için seviyordu makyaj yaptırmayı.

Bir sabah üst kata kadar, Zeynep’in bağırtısı geldi. Onu o halde gören annesinin sesi de eklenince bu bağırtıya, yatağımızdan fırlayarak uyandık. Hemen alt kata indik. Zeynep sol eliyle ağzını kapatmış, sağ eliyle gözlerini ovuşturuyor ve katıla katıla ağlıyordu.  Babası gülerek, “Hacı abi” dedi, “Zeynep banyoda jiletle bıyıklarını tıraş etmeye kalkmış.”

“Kızım neden yüzünü gözünü kestin” diye kızıyordu annesi.

“Siz de bana ‘Recep İvedik’ demeyin o zaman” dedi burnunu çekerek.

Koşarak odasına kaçtı. Kapıyı arkasından kilitledi. Sesli sesli ağlamasını sürdürdü.

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...