susarım,konuşamam bugün
bu gün dilim lal
aklım firar dağlarda
yürek param parça
gözlerimden kanlı yaşlar
munzur suyuna karışır
öfkemi katarım munzura
yıkıp götürsün bu gün
oysun götürsün
bişey kalmasın benden geriye
dayanamam
bizki çocuklarımız zarar görmesin diye
nelere katlandık
kaç kıyımı seyrettik
gözlerimizi kanatarak
kaç yaraya merhem olamadık
kaç kez deşildi bağrımız
kanımız akardı oluk oluk
munzura karışırdı
munzurda yıkanıp arınmak isterdik
arındık sanırdık
her zulmün bir sonu var sanırdık
sabah olur güneş parlak açınca yeniden
dağlara vurunca
çiçekler uzanınca güneşe
her nesne yavrusunu alınca koynuna
göğsüne dayayıp emzirince yeniden
doğum sancılarında direnen analar
yavrusu serpilip boy verende yeniden
umutlar ayaklanırdı yeniden
yeni bir gün başladı sanırdık
güneşin alnında selama dururduk
munzur suyu her derde deva
her acıyı yıkar götürür sanırdık
cümle dünyayı kalbimiz gibi bilirdik
sandık
inandık
kandık
gafil avlandık.
ey dersim bu neyin cezası
engel olamadığımız
boğazlanmış mazlum ermeninin
koçgirinin,zilanın
birbirimize ettiğimizin ahımı
düzgün babayı
munzur anayı küstürdük mü
bağrında yeşerdiğimiz bin yıllardır
kutsal anamız ey dersim
seni incittikmi,
çiğnedikmi kutsallarını
bize sunduğun kutsal hayata layık olamadık mı
söyle dersim bu neyin cezası
kerametini esirgedin mi bizden
munzur üzerimize yıkılsın gayri
altında fosil olalım
bu güzel doğamızın bağrında
başımıza gelen bu felaketlere
kimse inanmasın
masal desinler
munzur yıkılsın üstümüze
kapatsın üzerimizi
bin metrelerce altında kalalım
yerin yedi kat altında
dünyanın çekirdek mağmasında
özümüzle
sözümüzle
derinliklerindeki volkana karışalım
bir gün yeniden çıkarsak yer yüzüne
bu başka bir dünya olsun
küllerimizden yeniden yarat bizi ey dersim.