İÇİMDEKİ HASRET/ Saadet Erdoğan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
25 Temmuz, sabahın ilk ışıklarıyla önceden hazırladığımız eşyaları arabamıza bir güzel yerleştirdikten sonra kocamla birlikte Ankara’dan çıktık. İstikametimiz Elbistan. Yol boyunca çevreme hasretle bakıyordum. Aslında geçen sene de Elbistan’a uğramış, bir hafta kalmıştık. Pek bir değişiklik olmasa da yolculuk yapmayı hep sevmişimdir. Bir süre sonra dinlenmek için bir tesiste durduk.

İhtiyaçlarımızı gördükten sonra tekrar yola koyulduk. Yol boyunca Aşık Mahsuni Şerif‘i dinledik. Elbistan’a yolculuk yapılır da Mahsuni dinlenilmez mi? Yolculuğumuz rahattı, Elbistan’ın girişinde telefon çaldı; arayan kaynımdı. “Kahvaltı hazır, sizi bekliyoruz” dedi.  Birkaç kez aramış, ulaşamamış, merak etmiş işte. “Yakınız” dedik. Doğruca çarşıya gittik. Alış veriş yaptık, bazı siparişler verip ayrıldık.

Köyümüze gittik. İlk işimiz temizlik oldu. Sipariş verdiğimiz eşyaları bir güzel yerleştirdik. Bütün telaşımız geçen yıl diktiğimiz kayısılar içindi. Ağaçlara bakmak için orada bir düzen kurmalıydık. Köye, karşı yamaca konuşlanmış termik santralinin ışıkları farklı bir hava katsa da, gündüzki hava kirliliği o görkemi yok ediyordu. Evimize ziyaretçilerimiz geliyordu. Bu arada yeni tanıştıklarımız da oldu. İlk iki hafta yoğun geçti. Akraba düğünleri, piknikler, bayram ziyaretleri…

Temmuzun otuz birinde Pazarcık’ta gelin kınası vardı. Kınaya gittik, çok eğlendik. Pazarcık’a Nurhak üzeri gittik. Yolculuk esnasında aracın biri bozuldu. Konvoy halinde gittiğimiz için araçtaki yolcuları paylaştık. Pazarcık'ın çıkışında bir petrolde durduk. Gelin Maraş’ta oturuyormuş. Konvoy tekrar Maraş‘a hareket etti. Davul zurna eşliğinde gelini alıp Pazarcık‘ın girişindeki düğün salonuna götürdük. Gözlerim hep tanıdık birilerini arıyordu. Masaları bir bir taradım. İki masa önümde oturan biri gözüme çarptı, ama emin olamadım. Yolda eşime, “Pazarcıklı arkadaşımın telefonu olsaydı arardım” demiştim. Onunla arkadaşlığım ilk görev yerim olan Kamağara’da başlamıştı. Sanırım yıl 83‘tü. Bundan emin olamıyordum; zaman çok şey götürmüştü bizden. Onun piste çıktığını görünce hemen yanına gittim. İsmini söyleyince şok oldu âdeta. Afalladı. Sonra hasretle sarıldık birbirimize. Gelin kuzeniymiş, damatsa eşimin dayısının oğlu… Ablalarıyla tanıştım, gece boyunca sohbet ettik. Boşuna dememişler ‘dünya küçük’ diye. Vakit ilerlemiş ayrılık zamanı da yaklaşıyordu. Ağustosun ikisine, Elbistan’da yapılacak olan düğünde görüşmek üzere ayrıldık. Ama aynı tarihte bir yakının düğünü olduğundan görüşemedik. Birbirimize sık sık görüşeceğimize dair söz verdik.

2 Ağustos. Eşimle Antep’e doğru yola koyulduk. Gecenin bir buçuğunda Maraş’ta bir düğüne gittik. Düğün sonrası iki araçla Sakarat’a hareket ettik. Sakarat sevgilimdi, özelimdi, çocukluğumdu, gençliğimdi, hasretle andığım köyümdü. Birkaç gün köyde kalıp Antep’e gittik. Antep’ten tekrar Elbistan’a…Elbistan’dan da Ankara’ya…

Sonra ver elini Fransa…

 28 Ağustos 2014

Saadet Erdoğan

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...