Adil Okay’ın “Yolcu” adlı kitabı hakkında hapishaneden gelen bir eleştiri
Merhaba Adil Okay
her deniz önce kendini boğar
geçilmez sandığım tüm zamanlar için
geçtim…
uzağın ardı yalan kimse bilmez
bilmezdim ne gemiler geçer yalınayak
gemiler sessiz
gemiler alır beni kollarına çıplak
hayat varsa gök yalan
geçtim vakitsiz kalabalıklar
kapılar dar kapılar evsiz -deniz bu - odalara sığmaz
kaldım bir dalgınlık anı takvim
düş ağacımda kurt mevsimi
geçtim masum bir piçten ne farkı var
Takvim 27 Mayıs 2013 Pazartesi gününü gösterdiğinde gece on sıraları beklenmeyen bir şeyler oldu ülkemizde; her şeyin bir anda alabora olduğu bir deprem fırtınasıydı başlayan. Aslında hep beklenen ama gelişine hiç hazır olmadığımız ‘deprem ‘. Önce bir duvar yıkıldı. Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesine bakan yerde… Zincirin en zayıf halkası olmalıydı bu duvar. Ardından beş ulu ağaç köklerinden söküle söküle devrildiler; yıllardır dik durdukları parkın üstüne, yattılar boylu boyunca. Düşerken yer yarıldı, gök kubbe inim inim inledi. Yeditepe’de yankılandı sesleri.