
Kasım ayının içimi titrettiği günlerde sıcak bir sevdaya tanık olmak ne güzel... Ve ne güzeldir yaşadıkları sevdayı cümle âlemle hiç korkmadan, onca mesafeye ve özleme rağmen paylaşabilmeleri... Telefonların hiç çalmayacağı olasılığı olmadan, hüzünlü bir şarkıya iki ayrı ülkede olmalarına rağmen birlikte ağlayabilen, sessizliği sese, kimsesizliği kalabalığa dönüştürebilen, yürekleri iyileştiren bir sevdaya kocaman bir merhaba diyebilen iki kızıl gülü tanımak ne güzel...
Aynı sokakta onca acıya, katliama rağmen bir dilim ekmeği bölüşebildiğim ve bugün aynı haksızlıklara aynı kulvarda haykırdığım çocukluğumun perisi Şaziye ve onun mert yürekli sevdiceği Alişer'dir benim masal kahramanlarım. Bir insanı tanımak için ne görmeye ne de yıllarca birlikte olmaya gerek olmadığını düşünürüm hep…
Ben Alişer' i Şaziye' nin sevdasında tanıdım. Bir limanı gördüm onda, koruyan kollayan, dost, kardeş, abi... Sol gözündeki ateşi gördüm, tanıdım. Bir adam, aysız gecelerde böyle mi yazar sevdiceğine... Sesi böyle mi yankılanır sessizliklerde, böyle mi atlar uçurumlardan kadını için, böyle mi susar uzak bir ülkeden çok sesli bir ülkeye, böyle mi heceler aşk vurgularında, böyle mi okur sevdayı harf harf, böyle mi gözyaşı döker ülkesine. Bu nasıl köprü kurmaktır hayata ve sevdaya. Bu nasıl bir inançtır Aşk'a... Herkesin elinin tutulamayacağı, üç günlük aşkların kol gezdiği günümüzde bu nasıl bir el veriştir aydınlığa ve geleceğe...
Kadınının bir bakışında nasıl erir insan? Ve o kadın 'canım'ı nasıl da içten söyler içli bir ezgi gibi. Nasıl da bekler adamını tüm kılcal damarlarıyla gözlerini uzaklara yatırıp. Ve bu nasıl bir umuttur ki, yaşanacak güzel şeylerin varlığına inanmak. Ve birlikte yaşayabilme ve birlikte yaşlanabilme umuduyla yürekleri buluşturabilmek. Var olun siz emi, sağ olun... Sizler benim masal kahramanımsınız, umuda ve geleceğe olan inancımsınız. Sevdaya ve insana olan güvenim, bu dünyada sevmeye değer insanlar da var diyebildiğim...
AŞK' la kalın...
16 Kasım 2011
GÜLER KAPAN