O yönlü bilgi edinmek isteyenler, internet üzerinden ya da kütüphanelere giderek pekâlâ öğrenebilirler. Sadece yaşamının bir kesitinden, Hildesheim’deki iki üç yıllık yaşamından bahsedeceğim. Beni böylesi bir yazıyı yazmaya iten sebebin başında, Bay Schindler'in de bir zamanlar Hildesheim'de yaşamış olmasıdır. Bu merakımdan ötürü birkaç kez Hildesheim'deki kütüphaneye uğradım. Hildesheim'deki yaşamıyla ilgili bir şeyler bulmanın umuduyla gittim birkaç kez. Sağ olsun görevli hanım bu konuda birkaç kitap getirip gösterdi. Uzun uzadıya olmasa da Hildesheim'deki yaşamıyla ilgili kısacık da olsa kısmi bilgiler edindim ve siz dostlarla bunu paylaşmak istedim. Dediğim gibi Oskar Schindler hakkında bayağı bir kitap yazılmış. Bu yazı bir biyografi yazısı değil, öyle bir iddia da taşımıyor zaten. Oskar Schindler hakkında yazılmış biyografik kitap Hildesheim Kütüphanesi’nde mevcuttur. Bu yazıya konu olması, ölümünden sonra da olsa dünyaca tanınmış bir insanın bir zamanlar yaşadığımız bu şehirde yaşamış olmasındandır. Kısacası ünlü bir hemşehrimizi (Hildesheim'de her ne kadar misafir gibi yaşadıysa da) anlamaya, anlatmaya çalışıyorum.
Belki de filmin ana teması Schindlerin Listesi, yani soykırımdan kurtarılan Yahudilerin isim listesi üzerinden bir insanlık dramının ustaca anlatılmak istenmesidir. Bay Schindler'in hayatı filmden önce de bir romanın konusu olmuştu zaten. Soykırımdan kurtulan Poldek Pfeffeberg'in anlatımlarından, Schindlerin Gemisi romanı yazılmıştı. Romanın temeli elbette Bay Pfeffeberg'in anlatımlarıydı. Romanın yazarı Tom Keneally'dir. Roman daha sonrasında Schindlerin Listesi olarak yeniden düzenlendi. Sonrasında ünlü yönetmen Steven Spielberg'in dikkatini çekti ve sinemaya uyarlandı. Film birçok dalda Oskar kazandı, çok ses getirdi. Hemen hemen her ülkede gösterildi. Televizyonlarda sayısız defa gösterildi. Filmin çok bilinir olması Schindler isminin tanınmasında etkili oldu. İnsanlar merak etti. Çokça yazılıp çizildi Schindler üzerine.
Film'de de bilindiği üzere savaşın bitiminde, fabrikasında bir konuşma yapar Oskar Schindler. Hatta orada Alman askerlere onurlu bir insan olarak evlerine dönmelerini salık verir. Kurtardığı Yahudi İşçiler de bir arkadaşlarının ağzından söktükleri altın dişten yüzük yaparlar ve yüzüğü Schindler'e hediye ederler. Savaşın bitiminden birkaç yıl sonra, yani 1948'de Arjantin'e yerleşir. Ekonomik açıdan durumu pek de iyi değildir. Hatta denilir ki Arjantin'e göç ettiğinde zaten iflas etmiştir. Tüm servetini savaş koşullarında yitirmiştir. Gerek rüşvet vererek işçileri için alımlar yapması gerekse karaborsada kaybetmesi servetinin sonunu getirmiştir. Yardım alabilecek kadar kötüydü maddi açıdan. Yahudi organizasyonlarının yardımıyla yaşayabildi uzun bir zaman.
1958 yılında Almanya'ya yerleşti. Frakfurt'ta Am Hauptbahnhof caddesinde küçük bir apartmana taşındı. Birkaç iş kurma girişimi oldu. Çoğu başarısızlıkla sonuçlandı. Yine Yahudi organizasyonların yardımıyla bir çimento fabrikası kurdu. Ne yazık ki bu iş de başarısızlıkla sonuçlandı. Yıl 1961'di.
1967'de İsrail'de Yahudi Soykırımı kurbanlarına adanmış, YAD VASHEM anıtında ismi belirtildi.
Hildesheim'e gelişi Dr. Staehr çifti sayesinde oldu. 1970 yılının sıcak bir yazında, Tel Aviv yakınlarındaki bir kumsalda tanıştılar. Dr. Staehr çiftinin daveti üzerine Hildesheim'e geldi Oskar Schindler. Dr. Staehr çiftinin Götting Sokağındaki evinde bir oda Oskar Schindler'e ayrıldı. Zamanla Dr. Annemarie Staehr ile aralarında sevgi oluştu. Birbirlerinden hoşlandılar, hatta sevgili oldular. Arkadaş çevrelerinde Annemarie'nin adı kısaca Ami idi. Heinrich Staehr durumu bilmesine karşın, yine de Schindleri arkadaş çevresine aldı ve arkadaşlarıyla tanıştırdı. Oskar Schindler, Dr. Staehr çiftinin arkadaşı, hastası ve sonrasında Annemarie Staehr'in sevgilisi oldu. Bu duygu fırtınası içinde günler, aylar, yıllar geçti. Hildesheim'de hiç ikametgâhı olmadı Oskar Schindler'in. Hep bir misafir gibi yaşadı, gitti geldi. Frankfurt ile Hildesheim arasında mekik dokudu. Hildesheim'e gelişleri daha çok Annemarie içindi. Arkadaş çevresinin yardımlarıyla birkaç kez, çeşitli yerlerde panel ve seminerlere katıldı. Bu panel ve seminerlerde elbette Annemarie Staehr hep eşlik etti. Ölümden çok sayıda insan kurtarmış olan Schindler, yaşadığı dönemin tanıklarının ve çeşitli çevrelerin dikkatini zaten çekmişti. Çeşitli medya organların ilgisini de çekti. Katıldığı ortamlarda çok içki ve sigara içiyor, bu da sağlığını ciddi oranda bozuyordu. Öyle ki günde iki ya da dört konyak, bir paketten fazla sigara içtiği söyleniyor. Kalp krizi, felç ve şeker gibi hastalıklarla boğuştu...Ama Annemarie hep yanında oldu. Yardım etti bir arkadaş gibi, çoğunlukla bir sevgili gibi... Sevdi. Kocası Heinrich Staehr ile araları açıldı. Oskar Schindlerin ölümünden sonra tekrar yan yana geldikleri, Annemarie’nin ölümüne (1988) kadar mutlu bir çift olarak yaşadıkları söyleniyor.
1972'de Hildesheim'de Bernward Krankenhaus'a tedavi edilmek için yattı. Hastane masrafı üç bini geçkin mark tutarındaydı. Hastane, tedavi masraflarını Frankfurt’taki adresinden talep etti.
Tedavi ve ilaç masraflarının çoğu Dr. Staehr çifti tarafından karşılandı. Oskar Schindler 8 Aralık 1973'de ikinci kez bir felç geçirdi. Sağlığı giderek kötüleşti. Her ne kadar Dr. Staehr çifti Götting Sokağındaki evlerinde bir oda ayırdılarsa da tam olarak yerleşemedi. Çoğu zaman sağlığı elvermedi buna. Ara ara Frankfurt'a gidip geldi. Çünkü ikametgâhı Frankfurt'taydı. 1974'ün ortalarında sağlığı giderek bozuldu. 1974 Ağustos ayında Dr. Staehr çiftinin Götting Sokağındaki evine yerleşti. Bakımı ve tedavisi için Dr. Staehr çifti ilgilendi. 12 Eylül 1974'de Bernward Hastanesine yatırıldı. Geçirdiği bir ameliyat sonucunda komaya girdi ve uyanamadı. Ekim'in dokuzunda hayata gözlerini yumdu... Öldüğünde altmış altı yaşındaydı.
Hildesheim'de bir sokağa ismi verilmek istendiyse de şehir idaresi tarafından yapılan oylamada takılıp kaldı, uygulamaya geçmedi. Ne yazık ki günümüz itibari ile Hildesheim'de böyle bir sokak ismi yok. Ama Götting Sokağının Alfelder Caddesiyle kesiştiği yerde Oskar Schindler adına bir heykel dikildi. Marienburger Höhe semtinde Oskar Schindler ismi ile bir karma okul açıldı.
“Schindler'in Listesi” filmine konu olan 1200 kişilik isim listesi, 1999'da Hildesheim'de Schindlerin arkadaşlarına (Dr. Staehr çiftinin evi) ait bir evin tavan arasında bir bavulda bulundu. Yedi binin üzerinde doküman, fotoğraf ve orijinal belgeler vardı. Schindler'in ölümünden sonra Dr. Staehr çifti, Schindler'e ait bu tahta bavulu tavan arasına kaldırdı. Dr. Heinrich Staehr'in ölümünden sonra, Dr. Staehr’in oğlu ve amcası (Bay Staehrin kardeşi) babasına ait eşyaları ayırırlarken, tavan arasında böyle bir bavula denk geldiler. Dr. Henrich Staehr'in kardeşinin ilgisini çekmedi bavul, oralı da olmadı zaten. Ama oğlu içindekilere baktı ve bunların önemli doküman olduğu ayırdına vardı. Sonrasında da bunu Medya ile paylaştı. Bu belgelerin orijinalleri YAD VASHEM, İsrail'deki Holocaust Müzesine verildi. Bu belgeler içinde, Oskar Schindler'in kurtardığı Yahudilerin isim listesi de vardı.
Savaş sonrasında Schindler'e hep soruldu.
“Neden böylesi bir şeyi yaptın?” sorusuna karşılık olarak; “Benim için çalışan insanları tanıdım... İnsanları tanıdığınızda, onlara karşı insan gibi davranırsınız,” dediyse de tam olarak neden böylesi bir şeyi yaptığını anlatmadı. Ama yaptıkları insanlığın ortak vicdanında yer edindi.
Film hep konuşuldu, daha da çok konuşulacaktır.
Vicdanına danışan insanların çoğalması insanlık için daha da büyük önem arz eder. Hildesheim’de kısa bir süre yaşamış olsa da büyük bir iz bırakmıştır Oskar Schindler. İnsanlığın ortak mirası böylesi vicdanlı insanlar sayesindedir. O soykırımın artakalanlarının anlatımlarından çok roman yazıldı, çok film yapıldı ve tiyatrolarda oyunlar sahnelendi. İnsanlık suçlarının bir daha olmaması için, tarihin bu canlı tanıklara ihtiyacı vardır hep.
Duydunuz mu, Hildesheim'den Oskar Schindler geçti.
Akman Gedik
Hildesheim’den Oskar Schindler Geçti
Oskar Schindler ismi daha çok “Schindler'in Listesi” filminden sonra bilinir oldu dersek abartmış sayılmayız sanırım. Size sanayici, işveren Schindler'i anlatmayacağım bu yazıda. Nerede doğduğunu, gençliğini, okul ve iş hayatını anlatmayacağım.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...