Arap Kenan/ Mehmet Güzelay
Yolumuzun üstündeki Cevdet Amca’nın manavından artık hangi meyve varsa paramızı denkleştirir, elma, armut, ayva, muşmula, mandalina ve portakal alır, paylaşırdık. Hem sohbet eder hem de meyve yiye yiye yürürdük. Ama Arap Kenan nedense meyvesini yemez, çantasına kordu. Ne zamanki Fakirhanenin üstündeki dik merdivenlerin başına geldik, o zaman çantasından çıkarır, başlardı yemeye. Oysa biz meyvemizi çoktan yiyip bitirmiş olurduk. Kenan, okula varıncaya kadar ağzını şapırdatarak yiyordu. Hepimiz ona gıcık oluyorduk.