Mendil Sen Kokuyordu-Necmettin Yalçınkaya-

Hilal Üçer kullanıcısının resmi
“Gözyaşı musluklarını sonuna kadar açmışlardı. Sofradakiler de bu ağlama kervanına katılmakta gecikmediler…Halil’in annesi kendi dışında nelerin döndüğünü anlamış değildi hala. Gözleri son günlerde iyice bozulmuş, hiçbir şeyi seçemez olmuştu. “Ana” diyordu bir erkek. ‘Sana söylüyorum. Abim Halil bu!”…

Ağlamalar, bağırtılar, sevinç naraları bahçeden dışarıya taşmıştı… Halil babasından koptu, anasına doğru olanca tüm hızıyla koştu, anasının ellerine sıkıca sarıldı; kana kana öptü, öptü… birden Halil’den sıyrıldı kurtardı kendini, eve doğru koşup girdi içeriye. Halil şaşkındı.
Sandığı açtı… Bir şeyler aradığı her halinden belliydi. İlk bakışta sararmış olduğu her haliyle belli olan, buruşmuş bez bir mendili bulunca rahatladığını hissetti… Mendiliyle Halil’in yüzünde birikmiş boncuk boncuk terleri sildi. Mendili burnuna götürerek tekrar kokladı, olmadı bir kez daha kokladı… Birden bağırıp çağırmaya başladı:”
“Halom!” diyordu. “Anan sana kurban olsun! Demek sen geldin ha? Yiğidim, aslanım!”
“Ah Halom… Senin yokluğunda, seni ne çok özledim bir bilsen! Seni her hatırladığımda hep bu mendildeki terini kokladım. Mendil sen kokuyordu. ”
Hasret öyle bir duyguydu ki ister bir insana olsun ister bir toprak parçasına ister birkaç metre kareden oluşan tek göz toprak evine olsun, buğulu bir gözle baktırırdı hayata. Bir yanı hep yarım. Bir yanı ayazda kalmış, bir yanı çöl sıcağını yemiş yangın yeri. Hem öfke hem şefkat. Hem özgürlüktü hem de esaret. Hem körkütük sarhoş gezdirendi zindanlarında hem de kanat çırptıran mavi bulutlara. Bütün zıtlıkların aynı anda ritim tutmasıydı.
“Oğlu odadan ayrılınca sessizce kalktı yatağından. Kızı uyansın, abisiyle göz göze gelsin istemiyordu… Kendisini göstermeden, oğlunun gidişini gizlice izlemek istiyordu. ‘Belki bir daha göremem’ diye düşünüyordu… Arızalı sokak lambasına kızdı, onu tamir etmeye yanaşmayan belediye görevlilerine kızdı,… Sokak lambalarını sapanlarıyla vurup kıran çocuklara lanet yağdırdı. Geceye, karanlığa kızdı, küfretti… Kızmadığı, küfretmediği hiçbir şey kalmamış gibiydi. Oğlunun siluetini zar zor seçebiliyordu. Sonra göremez oldu. Gitmişti oğlu. Valizin tekerlerinin çıkardığı ses, gecenin yüreğine, yalnızlığına karışıp yitip gittikten sonra…”
Necmettin Yalçınkaya’nın kaleminden dökülen bu alıntılarla sizlere sunduğum öykülerden oluşan bir kitaptır; Mendil Sen Kokuyordu. Anadolu insanının doğallığı karşısında biz betonarme hayatlar içindeki betonarme insanların anlayamayacağı bir doğallıkla can bulmuş öyküler kâh yüzünüzü güldürecek “İmar Gelmiş Neyime”, “Dinsizin Hakkından…” başlıklı öyküleriyle kâh düşündürtecek “Çocukların Andı…” ile kah Tavkirar Şiir ve Hikaye yarışmasından birincilikle çıkan öyküsü “Bir Gün Mutlaka” ile sizleri onurlandıracak.
“Necmettin Yalçınkaya, kurgusal devrimci öyküler yazıyor gibi gelebilir çoğunuza, ama o içinden geçtiği hayatın hikâyesini yazıyor. Bazen bir darağacı görülür, bazen bir balıkçı kız, bir de bakarsınız Çingene çadırları içinde dolanıyorsunuzdur.” Yazar Haydar Karataş’ın dilinden okuyucuya bu şekilde özetlenecekti bu kitap.
Daha fazlası vardı hiç kuşkusuz, rutubet kokusu sinmiş insanlığın dramı karşısında yanaklarınızın alev alev kızardığını fark edecek yazarın da dediği gibi “yarın bakışlı, özlemleri deniz, hasretleri okyanus” kokan zamanlara bir yolculuk yapmış olmanın ve yüreğinizin bir kısmını da o zamanlarda bırakmış olmanın acısını taşıyacaksınız.
2011 Anadolu Ofset yayıncılıktan çıkan “Anamdan İnciler” ile 2012 Ozan Yayıncılıktan çıkan “12 Eylül’de de Çok Güldük Nitekim!” adlı kitaplarının da edebiyat alanında bir ilk olduğunu, farklı edebi eserler okumaktan keyif alanlara öneririm.
Ve 2015 yılı yazarımızın bir kitabını daha bizlerle buluşturmanın çanlarını çalıyor. İsviçre'de yaşayan yazarımızın “ON ÇOCUKTUK” adını verdiği birkaç ay içinde kitapçılarda bulabileceğiniz kitabı, makyaj sanatının en usta ellerinde, Ozan Yayıncılıkta, siz okurlara kendini beğendirtmenin ve 18-26 Nisan 2015 tarihlerinde, 20. İzmir Kitap Fuarı’nda görücüye çıkacak olmanın heyecanında.
Rafta temizlenmiş, süslenmiş bir kitabın heyecanını hissetmeden geçemeyeceğiniz bir hayatınızın olması dileğimle. Hilal Üçer
http://www.edebiyatkokaneller.com/mendil-sen-kokuyordu-necmettin-yalcink...

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...