Zalimin Zulmüne Ortak Olmayacağız

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
Ülke sınırları içinde, dışında ve özellikle de Kuzey Kürdistan’da sürmekte olan kirli savaşın sona ermesini, çocukların ölmemesini, toplumsal barışın gerçekleşmesini “biz bu suça ortak olmayacağız” şiarıyla deklarasyona dönüştüren ve kendilerine “Barış İçin Akademisyenler” diyen 1128 aydının bildirgesi, gerçek bir savaş sevdalısı, ölü sevicisi olan firavunu çok kızdırmış.

O kadar çok kızdırmış olmalı ki, bildiriye imza koyan akademisyenlere televizyon ekranlarından dakikalarca tehditler savuruyor, emri altındaki savcılara soruşturma ve dava açmaları için göreve çağırıyor. Akademisyenleri seviyesizce “aydın müsveddeleri” şeklinde suçlayıp “sizler aydın değil karanlıksınız” diyerek aşağılamaya çalıştı. Öfkesi firavunun sesine, sözlerine, bakışlarına da çok belirgin olarak yansıdı.
 
Oysa daha dün yıllardır AKP’nin emperyalistlerle birlikte besleyip büyüttüğü, siyasi, askeri, mali, lojistik her türlü desteği verip palazlandırdığı ve özellikle Ortadoğu Halkları ve Dünya Halklarının başına bela ettiği IŞİD çetesi, İstanbul’un göbeğinde bomba patlatıyor ve tümü başka ülkelerin yurttaşı 10 kişiyi katlediyor, onlarcasını da yaralıyordu. Firavun terörist saldırıyla ilgili yüzeysel birkaç sözcük ediyor, konuşmasının büyük kısmını aydınlara saldırmakla sürdürüyordu.
 
 
Dahası AKP adına mitingler yapan, kaçak sarayın gönüllü tetikçiliğine soyunan kimi mafya artıkları da, aydınları, akademisyenleri ve iktidara muhalif tüm kesimleri “oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” diye tehdit ediyor. Firavunla hükümet yetkilileri, en temel demokratik düşünce ve eyleme soruşturma açan, sözde adalet temsilcisi savcılar da bu tehditleri aymazca, ellerini ovuşturarak seyrediyor.
 
 
Bu arada mizah dergilerine konu olabilecek bir durum da kamuoyunca gözlemlendi. “Türkiye için Akademisyenler” adı altında bir imza deklarasyonu yayınlanınca, görüldü ki, kendisinin üniversite öğrenciliği ve  mezuniyeti dahil, yaşamında onlarca soru işareti ve belirsizlik olan firavunun oğlu da, Rabia Üniversitesinde “Profesör” etiketiyle öğretim üyesi oluvermiş..  
 
 
Firavun sadece tehdit edip savcıları soruşturmalar açmakla da yetinmedi. Ayrıca 12 Eylül faşizmi ürünü YÖK’e de direktifler verdi ve emrindeki YÖK yöneticileri de derhal görevlerini yapmaya başlayıp kimi akademisyenler hakkında soruşturmalar başlattılar. Bildirgeye imza atanları istifaya davet edip, zorladılar. Kimi şehirlerde yerel gazete ve televizyonlardan linç kampanyaları ve mahalle baskısı oluşturulmaya başlandı.
 
 
Bu durum 12 Eylüldeki “Aydınlar Dilekçesi” olayına o kadar benziyor ki.. Anımsarsak,  12 Eylülün hukuk dışı uygulamalarını protesto etmek üzere 1383 aydın bir dilekçe hazırlar ve Çankaya’nın kapısına bırakırlar. Kenan Evren faşisti de dilekçeyi yazanları “vatan hainliği” ile suçlar ve aydınlar aleyhine davalar açtırır. Görülüyor ki, emperyalizmin işbirlikçileri, Hitler faşizmin temsilcileri, yaşamın her alanında ve tüm toplumsal dinamikler üzerinde, asker, polis, adalet, yargı kurumlarını, yani yasal ve yasa dışı tüm mekanizmaları kullanarak terör estirmeye, kitleleri baskı altına almaya, sindirmeye, karşı çıkanları yargılayıp içeri tıktırma girişimlerine hız veriyor. Böylece de yıllardır gerçekleştirmek istedikleri “Korku İmparatorluğunu” kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar. 
 
 
Faşizmin bu saldırılarına, bu kirli savaşa karşı yapmamız gereken şey, özgürlüklerden, demokrasiden, adalet ve eşitlikten yana tüm kesimler olarak, bu faşist-gerici baskı, sindirme ve biat ettirmeye yönelik çabalara, cesaretle, korkmadan hep birlikte, örgütlü olarak karşı çıkmalı, mücadeleyi yükseltmeli ve haykırmalıyız: “Savaşlar Olmasın, Çocuklar Ölmesin.”  
 
 
Bizler zalimlerin bu insanlık suçuna asla ortak olmamalıyız. Bu duyduğumuz büyük ozanın dediği gibi “çakalların ulumasıdır!” Bunlar bizleri korkutacaklarını, sindireceklerini, kendilerine biat edeceğimizi sanıyorlarsa, yanılıyorlar. Tam da bu nedenle safları sıklaştırmanın, faşizme karşı Hallac-ı Mansur, Nesimi, Şeyh Bedreddin, Pir Sultan, Alişer ile Zarife, Seyit Rıza gibi, Deniz, Mahir, Mazlum ve İbrahim misali bedel ödemeye hazır olmanın zamanıdır.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...