İnsanın Süper Egoya Esir Oluşu

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
İnsanın beyni içerisinde bulunan duyu, his, güdü gibi ruhsal ve enerjik yapılar her ne kadar soyut şekilde düşünülse de, aslında bunların hepsi somut birer yaşamsal pratiklerdir. Beyin denilen yapı et, damar, sinir, kas, kan ve sıvıdan oluşan biyolojik duyu mekanizmasının adı Ego'dur.

 
İnsan yaklaşık olarak M.Ö. 5000 bin yıllarından bugüne kadar süper egonun esiri durumuna düşmüş bulunmaktadır. Ancak ego esareti ilk başlangıçtan son 50 yıla kadar, genelde belirli insan gruplarında görülen bir durumdu. Bu bakımdan toplumun çoğunluğu rahatsız olmadığından üzerinde fazlaca bir tartışma yürütülmemiştir.
Ancak günümüzde süper egoya esir düşmemiş insan kalmadığı için, sosyolojik ve psikolojik açıdan büyük huzursuzluklara neden olan bu hastalıklı yapı, bundan sonra her gün tartışma konusu olmaya devam edecektir.
Çünkü eskiden zengin kategoride olanlar ego esiri olurken, şimdi fakir ve orta sınıftan olanların hepsi aynı esaretin altında birbirini aldatarak ve yiyerek yaşamaya devam etmektedirler. Bu da yalan, hile, kavga, çatışma ve savaş demektir. Onun için insanlık ya savaşarak neslini yok edecektir veya tartışarak süper ego esaretinden kurtulmak zorundadır.
İnsanın beyini içerisinde bulunan duyu, his, güdü gibi ruhsal ve enerjik yapılar her ne kadar soyut şekilde düşünülse de, aslında bunların hepsi somut birer yaşamsal pratiklerdir. Beyin denilen yapı et, damar, sinir, kas, kan ve sıvıdan oluşan biyolojik duyu mekanizmasının adı Ego'dur.
Egonun etkisi ve hareketi olmadan yaşayan canlı duyarsızlaşacağı gibi bazen yaşaması dahi söz konusu olmayabilir. Bu yüzden Ego diğer tüm yaşam duygularımızı canlı tutan, ne yapmak istemesini organize eden temel güdülerimizdendir.
İnsan yaşamı için egonun bu kadar büyük bir önemi olduğu bilinciyle hareket edilip, nereye kadar gerekli olduğu çok iyi kavranmalıdır. Ego insanın sosyal ve ortak yaşam mantığına göre eğitilmeyip serbest bırakılması ya da aşırı derecede uyarılması durumunda, egonun aynı zamanda insanın düşmanı haline dönüştüğü unutulmaması gerekir…
Psikolojik bilimsel çalışmalarıyla dünya insanlığının bilinç yapısının nasıl hareket ettiğini en iyi şekilde incelemiş bilim adamlarından Sigmund Freud'un şu özdeyişi aslında her şeyi daha net bir şekilde açıklamakta.
Freud derki; Ego şahlanmış at üstünde bir Şövalye gibidir. Ve bunun formulasyonunu üç biçimde şematikleştirilmiştir. İD, EGO ve SÜPEREGO. Bu özdeyişte kısaca şuna dikkat çekilmektedir.
Eğer bir insan egosunu belirli bir seviyede tutmayıp, aşırı derecede uyarması durumunda, süper egoya dönüşmesiyle kolayca dizginlenemeyen ve son sürat giden bir savaşçı ya da canavardan başka bir şey değildir. Şimdi sırasıyla her üç bilinç yapısını kısaca incelemeye çalışalım.
İD; aynı zamanda kişideki bilinç (Ben) demektir. Ben ya da İd, işlevsel olarak bilinçli bir kontrol yapısıyla açlık ve cinsellik başta olmak üzere diğer temel güdülerimizi çalıştıran biyolojik sinir mekanizmasıdır.
Ego ise; koşmak, gezmek eğlenmek, sevinmek, korkmak, savunmak, yemek, içmek, öğrenmek gibi tüm duyularımızı canlı tutan ve sürekli hareketlendiren ikinci temel biyolojik güdüdür. İfade edilen bu doğal hareket ve temel ihtiyaçlara sahip olma güdüsü hayvanlarda da mevcut olan bir durumdur. Ancak insanın bu noktada büyük bir özelliğe sahip olduğu asla göz ardı edilemez.
İnsanın diğer canlılardan en büyük özelliği İd'e (Bilinç) sahip olmasıdır. İd her zaman ne nedir, nereye kadar, nasıl ve niçin yapıp yapmayacağını kontrol edebilen bir düşünceyle en büyük değeri taşımaktadır. Bunu kendisine yakışır şekilde kullanmayıp süper egoya esir olan insan, başta şahsi yaşamına düşmanlaşmaktadır.
Çoğu insan yaşamak için uyarılan egosunu normal seviyede tutmayı beceremediğinden ya da tutmak istememesi nedeniyle, süper egoya dönüşüp, hem kendi yaşamını hem de toplumun başına telafisi mümkün olmayan sorunlar çıkarmaktadır. Çünkü insanın doğal ego seviyesi olan İd ve Ego ile yetinemeyip, Süer egoyla daha iyi yaşayacağına inandırılmıştır.
Süper egonun devreye girmesiyle; normal insan anormalleşmiş demektir. Böylece her seferinde bir şeylerin en çoğuna sahip olmak isteyen insan, maddi ve manevi açıdan duymuş olduğu hazla, daha fazlasına kavuşmak için ne doğa ne ahlak ve de insani duyguyu tanımamaktadır.
Hâlbuki her şeyin sınırı olduğu bir dünyada, sürekli daha fazlasına sahip olma üzerine düşünmek, hem kendi doğasına aykırı hareket etmektir hem de dünyanın koşullarına ters yaşamaktadır.
Süper egonun vermiş olduğu bilinç ve düşünce hazzıyla (Hedonist) hareket eden insanlar, içerisinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda, dünya toplumlarının çok büyük bir oranını oluşturmaktadır. İnsanlığa tamamen hâkim olmuş bu düşünce ve yaşam, hem doğal insan yaşamını hem de doğal zevk ve haz duygusunun özünü bitirmiş durumdadır.
Bunun sonucunda büyütülmüş olan mekanik robotumsu yarı insan anlayışı, sürekli en çoğuna ve en büyüğüne hâkim olmak istemesiyle zevksiz, düşüncesiz maddi bir yaşamla insanlıktan tamamen çıkarmanın sınırına dayanmıştır.
İnsanı; ifade edilen duruma düşüren en büyük etkense, süper egonun hareketlendirme cazibesine kapılıp, daha çok parasal maddi değerlere teslim olmuş kapitalistlerden başkası değildir.
Bilindiği üzere kapital; anamal demektir. Anamal ise parayla alınıp satılan ürün olduğundan, burada temel güç olarak para devreye girmektedir. Paranın devreye girmesi ve gücünün büyütülmesi demek, tanrısal güç kadar etkin olması anlamına gelmiştir.
Parasal tanrı gücünü elinde bulunduranlar her şeyi kendilerinin belirleyeceğine inanıp, tüm insanlığı bu mantık doğrultusunda yönlendirmektedirler. Tek yaşam dayanağı olarak tercih edilmiş olunan maddiyatçı yapıyı, her yerde hayata geçirmek için para, asker ve savaş mantığını devreye sokarak başarmaktadırlar.
Anamal, Para, Askeri Güç ve Siyaseti birleştiren süper egonun yaratıkları, insanlığı tamamen esir almış durumdadırlar. Bu yüzdendir ki, dünya insanlığı süper ego sayesinde insanlıktan çıkmıştır. Aklı başında insanca yaşamak isteyenler, bu çirkinliğe alet olmamak ya da buna dur demek için, yapılması gereken tek bir yol kalmıştır, o da şudur.
Modernizm ve teknolojinin çok fazla olmadığı çağlarda, insanlar nasıl ki lüks yaşam ve konforlu hayat olmadan mutlu, mesut yaşamışlarsa, günümüzde bu daha kolayca yapılabilir. Örneğin eskiden insanlar aile, akraba, arkadaş, dost ve tanıdıklarla bir araya gelmek için adeta can atarlardı.
Ve bu insanlar birbirlerine yapmış oldukları ziyaretlerde küçük sürprizlerle, sanki dünyaları vermiş gibi anlatılmayacak bir sevgi, bağlılık ve mutluluktan uçarlardı. Belki de çoğunun karnını doyuracağı günlük ekmeği ya vardı ya da yoktu.
Fakat herkes aşırı derece mutlu, neşeli, moralli ve birliktelik içerisinde hayatlarını sürdürürlerdi. Şimdi ise üst düzey zenginlerden orta ve alt katmandakilerde dâhil hepsi, birçok imkâna sahip olduğu halde, en yakın aile, akraba arkadaş ve dostunu ne görmek istemektedir ne de bu duyguyu yaşatmak için bir çabaları söz konusu değildir.
Günümüzde çevresiyle görüşenlerse yüksek çıkarlarını hesap ederek menfaat doğrultusunda buluşup konuşmaktadırlar. Büyük küçük aşırı derecede menfaat ve çıkarın hesap edilmesi, ne insanidir, ne ahlakidir ne de düşünce yapısıyla ifade edilmesi mümkün değildir. Tamamen süper egoya dayanan ahlaksızlıktır ki bunun tek bir anlamı vardır, o da mekanik yarı akıllı robotlaşmış insanlar demektir.
İfade edilen bu ahlak dışı yarı robotumsu insandan uzak durmak isteyen her birey, tüm bunlara sebep olan süper egonun ana kaynağını derin bir felsefi incelemeyle açığa çıkarıp deşifre etmesi gerekir.
Böylece hem insanlığı yok olma noktasına getiren süper egocu kapitalizm hem de bunun doyumsuzluk yaşam anlayışı itibarsızlaştırıp, toplum yaşamından tamamen atılmalıdır. Mevcut bu yaşama dur denilmediği sürece, şu örneğe benzer bir durumu yaşamak artık kaçınılmaz olmuştur.
Nasıl ki bundan 200 veya 150 milyon yıl önce Dinazorlar gereğinden fazla beslenmeleri neticesinde, anormal vücut ve mide yapısına sahip olup, sonunda yiyecek bulamayınca birbirlerini yiyip sonlarını getirmişlerdir. İnsanlığı da böyle bir tehlike beklemektedir. Aynı şekilde süper egoyla sınırsız zenginleşip büyümek isteyen insan da, sonunda doğada sahip olacağı maddi ve içeceği temiz su bulamayıp birbirini öldürerek sonunu getirecektir. Bu düşünce ne bir hayaldir, ne de ütopya.
Dünya insanlığı bu tarz süper ego mantığıyla hareket ettiği sürece, kısa zaman içerisinde belirtilen kötü sonun yanacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Egoyla ilgili böyle bir gerçekliğin mevcut olduğunu herkes bilmelidir. Marksizm’in mimarı olan Karl Marks'ın şu ifadesi paranın ne olduğunu çok güzel bir şekilde özetlemektedir. İhtiyaçtan az olan para da kıymetsizdir, fazla olan para da.

Kategori: 

Yorumlar

Nihal kullanıcısının resmi

Nihal (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Okuyunca havale gecirdim.. superego oyle bir sey degil..?? Menfaat pesinde kosmak ahlaktan yoksunluk vs????? Aksine arastiriniz lutfen bilmediginiz konuda kac satır makale yazmissiniz..

Ayşe kullanıcısının resmi

Ayşe (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Çok yanlış bilgilendirmişsiniz bu yazıyı kaldırsanız daha iyi olur. Superego tam tersi vicdan ve ahlaki yanımızı temsil eder. Her yeri ayrı yanlış yazının!

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

Cemal Zöngür tarafından tarihinde gönderildi

Sayın Nihal, siz insandaki Ahlak, düşünce ve bilincin hangi temel içgüdülere göre şekillendiğini anlamadan böyle bir yorumu yapmışsınız. İnsanın karakter oluşumu, her zaman birinci derecede ego ve süperegonun etkisiyle şekillenir ki bu insanla hayvanın ortak özelliğidir.  Ancak doğru gerçek ve bilimsel eğitim verilirse, insandaki bu hayvani yapı biraz olsun insanileşir. Gerici sahtekar, sözde modern ve çağdaş devletlerde ne yazık ki, bilimsel eğitimden bahsedilemediğine göre, söz konusu ülke ve toplumlar her zaman ego ve süperegonun esiri hayvani güdülerle yaşamaktadırlar.. Bunları göremiyorsanız başka diyecek söze gerek yok. Psikoloji kitaplarını geniş incelmenizi öneririm. Cemal Zöngür

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

Cemal Zöngür tarafından tarihinde gönderildi

Sayın Ayşe; siz insandaki Ahlak, düşünce ve bilincin hangi temel içgüdülere göre şekillendiğini anlamadan böyle bir yorumu yapmışsınız. İnsanın karakter oluşumu, her zaman birinci derecede ego ve süperegonun etkisiyle şekillenir. Ki bu insanla hayvanın ortak özelliğidir.  Ancak doğru gerçek ve bilimsel eğitim verilirse, insandaki bu hayvani yapı biraz olsun insanileşir. Gerici sahtekâr, sözde modern ve çağdaş devletlerde ne yazık ki bilimsel eğitimden bahsedilemediğine göre, söz konusu ülke ve toplumlar her zaman ego ve süperegonun esiri hayvani güdülerle yaşamaktadırlar.. Bunları göremiyorsanız başka diyecek söze gerek yok. Psikoloji kitaplarını geniş incelmenizi öneririm. Cemal Zöngür

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...