Necat'ın Böreği!

Necat Orhan kullanıcısının resmi
Yorgun bir günün tatile rastlayan Pazar akşamı karanlığında evine onlarca edebi tartışmadan sonra, sırtladığı bir yığın kitapla dönen Necat aç bir kurt gibi midesinde hissettiği stresli açlığı gidermek için ekmek sepetine yöneldi.

Bir dilim ekmeği ile katık edeceği dolabını açıp baktığında maalesef hafta sonu alışveriş etmediğinden ne peynir ne de başka bir şey bulabildi. Yıllarca dolabında sakladığı -kendi ürettiği- zeytinlerden birkaçı ile de akşamı atlatacağını düşünmüş olacak ki, zeytinleri çıkardı, yanına bir de domates doğrayarak masaya yerleştirdi, sonra ekmek sepetinden plastik torbaya sarılı ekmeğini çıkardı, çiçeklendiğini görünce, “neyse” deyip, “ben de ekmeğim yoksa börek yapar yerim” diye mırıldandı.

Dolaptaki yufka gözüne ilişti, hemen buzluktan kıymasını çıkarıp, torbasıyla sıcak suya koydu. Bu arada börek içi için soğan, yine dondurucudan maydanoz, biber çıkarıp tavaya doğradı. Arkasından henüz dipfrizdeki donu üzerinden atamamış kıymayı da tavaya boşaltarak kavurmaya başladı. Ancak kıyma öyle donmuştu ki, sanki kart bir tavuğun göğsü gibi bir türlü didiklenmiyordu. Hayli uğraşı sonunda çözülmüştü ama o top top olan kıyma İnegöl köftesi gibi topalaklar halinde dağılmamıştı. Bu arada üç yumurta ve yarım litre kadar sütü de gayet güzel çırptı. Fırın tavasını zeytinyağıyla güzelce yağladı. ‘Hazırlığı bitmiş’ diye düşünürken, içine baharatını tuzunu da ekmeyi ihmal etmedi. Ve sıra yufkayı açmaya gelmişti. Naylonundan sıyırınca kötü bir kokuyla irkildi. Bir de ne görsün! Tüm katmanlar sararmış ve tüylenip küflenmeye başlamış. “Vay halime!” deyip hemen onu da tekrar sarıp çöp tenekesine attı. Maalesef yapılacak bir şey yoktu; o saatte de zaten alışveriş yapacağı hiçbir yer yoktu. Çünkü oturduğu yer Almanya’nın küçük nezih bir köyüydü. Ya aç yatacak, karın gurultusunu sabaha kadar dinleyecek veya başka bir çözüm bulmalıydı, başka da çaresi de yoktu maalesef. Bu defa en rahat yolu seçerek, çarçabuk tencereyi çıkarıp, iki çay bardağı su, tuz, yağ koyduktan sonra bir ölçü de bulgur katarak pilavını pişirdi ama böreğe çok içerlemişti. Sabah eder etmez yeni açılmış olan köyün tek Türk bakkalına giderek ilk işi yufka ve diğer gerekli malzemeleri alıp dönmek oldu. Malzemeler bozulmadan böreği kurtarmaktı niyeti. Dün akşamdan hazır olan malzemelerini de çıkardıktan sonra yufkayı özenle tepsiye yerleştirdi, ama bu yeni bakkalın yufkası da biraz fazlaydı alışılmıştan. “Neyse” deyip tepsiyi fırına sürdü. Bir gariplik vardı. Derecesini ayarlayıp, çalıştırdı fırını. Bir süre sonra böreğin suya girmiş çarşaflı kadın çarşafı gibi kabardığını fark etti. “Allah Allah” deyip telaşla tepsiyi dışarı çıkarıp, güzelce ıslattı üzerini. Tekrar sürdü fırına. “Nasılsa bir on dakika sonra pişer. Hadi bir sigara içeyim” diye mutfaktan dışarı açılan kapıdan balkona çıkıp sigarasını keyifle yaktı. Necat sigarayı en fazla üç dakikada içer, içip döndüğünde ne görsün, bizim börek efendinin yüzü bir benzin istasyonunun yanışı gibi alevlenmiş, hemen fırını kapattı ve tepsiyi dışarı çıkardı. Börek yarım yanmış bir orman ağacı gibi sırıtıyordu. “Ne olursa olsun ben bu böreği yiyecem” diye tutturan Necat o üst katmanı tamamen kaldırıp attı, biraz süt dökerek tekrar fırına sürdü.

O sırada bir arkadaşı onu telefonla aradı, telefona koştu, ‘’azizim bazı adamlar da ne yapıyorsun, elin yağda mı balda mı yoksa börek mi pişiriyorsun diye sormaz ki?’’ Benim şu derdim var deyince, Necat dalmış konuşmaya döndüğünde ne görsün: Evi simsiyah bir duman bulutu kaplamış mutfakta havayı makasla kessen girilmez bir uçukluk var işte bu kadar tesadüfe siz ne derseniz deyin Necat’ın o böreği yiyip , yemediğine siz karar verin!

29.10.2014

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...