İnsanlar Neden Kavga ve Münakaşa Yaparlar?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Sokrat'ın ifade ettiği gibi “Kendini Bil”. İnsanın kendini bilmesi demek, yaşamının nitelikli olup olmadığını anlamaktır. Toplumların çoğunluğu felsefenden uzak kendi gerçekliğini bilmedikleri için, içgüdüsel süperegoist bilgiyle sürekli kavga ve çatışma içerisinde insan olduğuna inanır. Bu en büyük kepazelik, arsızlık ve utanmazlıktır. Onun için en ufak bir kavga ve münakaşaya asla sıradan bakılmamalıdır.

 
Makalenin başlığını okuyan birçok insanın şu ifadeyi kullanacağından eminim. İnsanların kavga ve münakaşalarının sebebini bilmeyen mi var. Ancak biraz derin ve bilimsel çerçeveden bakıldığında, düşünme yeteneğine sahip insanın esasında kavga etmemesi gerekiyor.
Çünkü insanı diğer hayvan türlerinden ayıran en büyük özelliği düşünebilmesidir. Düşünmek demek neyin neden ve nasıl yapılıp yapılmamasını bilmektir. Kavga vb. olaylarının sonucunun kötü olduğunu bilen bir varlığın, bunu sürdürmesi demek ya insan olmadığını gösterir veya hayvandan daha aşağı bir varlıktır.
Düşünüp konuşarak anlaşma yeteneğinin olmasına rağmen, hâlâ büyük ve küçük çaplı sürekli kavgalar bitmiyorsa, demek ki çoğu insanın düşünme yeteneği güdük kalmıştır. O zaman suçu önce kendimizde sonra da bizi temsil eden sistemlerde arayıp, bu insanlık dışı yaşam anlayışından bir an evvel kurtulmak gerekmez mi?
Dünyada yaşayan sekiz milyar insanın en az %90'ının yaşama sadece içgüdüsel süperegoist duyguyla baktığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Bunun kanıtıysa, doğru ve gerçek şekilde düşünüp konuşan insanın, (Üst İnsan) kavga etmeyeceğini bütün bilim dallarının belirtmesidir. Üst İnsan; esas kavgasını bilimsel araştırmalarda yapıp, doğruyu ve güzelliği paylaşandır.
İnsanın güdük düşünce aşamasından kurtulup “Üst İnsan” olabilmesinin tek çözümü, felsefenin ne olduğunu bilmesine bağlıdır. Felsefe tüm bilimlerin anası ve anahtarıdır. İnsanın varoluştan günümüze kadar nasıl düşündüğünü, bundan sonra nasıl düşünmesi gerektiğini öğreten derslerin başında felsefe gelir. Felsefe bilmeden ya da öğrenmeden yaşamak, sadece hayvandan bir adım ileride olmaktır.
Hayvan örneği yanlış anlaşılmamalı, hayvanları aşağıladığımızdan değil. Hayvanlar sadece doğal içgüdüsel yeteneklerine göre hareket ettiklerinden örnek verilmekte. Aklı başında kendine insanım diyen herkesin, hayvani noktayı çoktan aşması gerekirdi.
Çağımız insanının hâlâ egoyu tatmin noktasında kalmasının en büyük sebebi, çoğu devlet sistemlerinin felsefeyi okullarda eğitim dersi olarak çocuklara öğretmemeleridir. Veya felsefe dersi veren çoğu ülkelerin, felsefeyi gerçek ana temasının dışında yüzeysel, kendi egoist duygularına uygun olacak biçimde öğretirler.
Felsefeden uzak durarak düşünmek, hayvani içgüdüsel duygunun aktifleşmiş şekliyle yarım düşünmektir. Bu yüzden eksik düşünen insan, doğal hayvani içgüdüselliğine sadece süperegoist duyguyu ekleyebilmiştir. Henüz bunun ötesine geçmiş değil.
Süperegoist insanın tek düşüncesi, çevresinde herkesten üstün olup hükmetmek için para, rütbe ve makam hastalığıyla, hem kendi kendine hem de çevresiyle sürekli çatışarak yaşamaktan başka bir karakter özelliği taşımaz..
Bütün bunlara sebep olansa, başta devlet yönetimleri olmak üzere her düşünce ve kültürden insanların, büyük ya da küçük egoist çıkar duyguların açık veya gizli esiri olmalarıdır. O zaman şu soru akıllara gelmektedir.
Bütün bunlar bilindiği halde, insanlar neden gerçek insanileşmeyi öğrenmez de menfaatinin arkasında koşup, kavga ve çatışmalar içerisinde mutlulu olmaya çalışırlar? Sorunun birden çok cevabı mümkün, ancak biz özetleyerek ifade etmeye çalışacağız.
Çocukluktan itibaren kültür olarak hepimize aşılanan duygu, bilgi ve düşünce, insanın hiçbir sınır tanımadan maddi varlıklara sahip olma emridir. Bunu gerçekleştirebilmek için de güç, din, ırk, dil ve kültür milliyetçiliği yapılmadan asla mümkün olmayacağı...
Doğar doğmaz genlerimize enjekte edilen sahip olma egosu, öyle bir derin çirkeflik taşıyor ki, herkes elinin uzandığı kadar çıkarının peşinde koşup, yeri geldiğinde öz kardeşini öldürmekten asla çekinmemiştir.
Bunu din vb. safsatalarla kutsallaştırıp tanrı emriymiş gibi çıkarcı davranmadan yaşayamayacağına inanılması, insanın canavarlığını göstermeye yetiyor. İşte bu aptalca bağlanma ve düşünce, içgüdüsel süperegoist seviyenin bir eseridir.
Çoğu insanın eğitim ve bilgisi bu aşamada kaldığından, birçok kişinin insanlıktan, demokrasi ve insan hakkından dem vurması dahi, bir şeyler elde edinceye kadardır. İstediğine ulaştığı zaman her şey çok çabuk unutulur.
Halbuki mütevazi ve sınırlı yaşamak temel kültür olarak görülse, dünyadaki birçok olumsuzluk kendiliğinden bitecektir. Ama maalesef mütevazilik ve sınırlı yaşam, devleti yönetenler başta olmak üzere çoğu demokrasi savunucularının aklının ucundan bile geçmez..
Örneğin mevcut düzenlerin süperegoist uygulamalarından rahatsız olan her insan, mütevazi ve sınırlı yaşamla büyük bir örnek uygulama gösterse, kaybedecekleri hiçbir şey olmaz. Şunu rahatlıkla belirtmek gerekir ki, bugüne kadar mevcut sistemler kimseye neden mütevazi yaşıyorsun diye sorup rahatsız ettiği duyulmamıştır.
Onun için kavgasız, çatışmasız, daha huzurlu ve insancıl bir dünyada yaşamak için, her insanın çok kolay bir şekilde yapacağı tek şey mütevazi ve sınırlı yaşamayı bilmektir. Bunun gerçekleşmesi için biraz irade ve felsefi bilgi yeterlidir. Mütevazi ve sınırlı yaşamanın önünde ne maddi ne de manevi herhangi bir engel söz konusu değil.
Sokrat'ın ifade ettiği gibi “Kendini Bil”. İnsanın kendini bilmesi demek, yaşamının nitelikli olup olmadığını anlamaktır. Toplumların çoğunluğu felsefenden uzak kendi gerçekliğini bilmedikleri için, içgüdüsel süperegoist bilgiyle sürekli kavga ve çatışma içerisinde insan olduğuna inanır. Bu en büyük kepazelik, arsızlık ve utanmazlıktır. Onun için en ufak bir kavga ve münakaşaya asla sıradan bakılmamalıdır.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...