Yüzyıl Önce Osmanlı, Yüzyıl Sonra Türkiye Benzerliği

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Arap'ın dilini ve dinini kendi kültürü olarak sahiplenip, kardeşlerini katleden Osmanlı anlayışı ile, günümüzde Kürtler bizim kardeşimiz deyip katliam uygulayanlar arasında hiçbir fark bulunmuyor.

 
Sıralanacak olaylar Türkiye'de çoğunluğun hoşuna gitmese de ne yazık ki, gerçekler böyle. Bugüne kadar anormalliklerin üzeri bilinçli şekilde kapatıldığı için, yeniden yok oluşa doğru gidişin kimse farkında değil. Son güne kadar Osmanlı Padişahları da hep Cihan İmparatoru olduklarını söylerlerdi. Ancak 1918'de cehenneme nasıl gittiğine kimse inanamadı. Cumhuriyetin biyolojik ve kültürel genlerinin Osmanlı ile aynı olduğunu sıralanan tarihsel kronoloji net olarak ifade ediyor.
 
1- Osmanlı Türkçe etimolojik kökenden geldiği halde, kendine has bir dil ve ulusal kimliğe sahip değildi. Bu yüzden midesiyle düşünen kişiliksiz ve kimliksiz İslam ümmetçisidir.
2- Arap'ın dilini ve dinini kendi kültürü olarak sahiplenip, kardeşlerini katleden Osmanlı anlayışı ile, günümüzde Kürtler bizim kardeşimiz deyip katliam uygulayanlar arasında hiçbir fark bulunmuyor.
3- Osmanlı'nın ekonomik, eğitim ve sağlık gibi bilimsel hiçbir çalışması yoktu. Buna rağmen 1453'te Bizans varlıklarına el koyup kendisini her şeye muktedir görmesi sonucunda, yaptığı bütün işler ahlak dışı olmuştur. Balkanların kültürel genlerinin bozması da bu yüzden.
4- 1500 ile 1700'ler arası Gayri Müslim ve Kızılbaşlar üzerinde uyguladığı katliamlar, dünyanın en acımasız alçak faşist karakterin, Selçuklulardan sonra Anadolu'daki ikinci örneğidir.
5- 1839 Tanzimat Fermanıyla çöküşü önlemeye çalışırken, Arap İslam yozlaşmasından vazgeçmediği için hiçbir işe yaramamıştır. Kendisiyle birlikte Araplarda dahil tüm halklar soysuzlaştı.
6- 1876'da Birinci Meşrutiyet olarak ilan edilen kanuni esasiyeler, aslında Osmanlı'nın çakallar imparatorluğu olduğunun resmi ilanıydı. Mantık ve bilinç değişmeden, yönetimin değişeceğini düşünmek cahil ve embesillerin işidir.
7-1908'de tekrar uygulamaya konulan İkinci Meşrutiyet, Osmanlı'nın uçuruma doğru hızla yol aldığını gösteriyordu. Bu çöküşün korkusuyla 1.5 milyon Ermeni halkını katliam ve sürgünle imha etmiştir.
8- Osmanlı her zaman umut kapısı olarak gördüğü savaş mantığıyla, elinin uzandığı her yerde talan, aşar, öşür, cizye şeklinde halkın çocuklarına ve malına el koyardı. Birinci Dünya Savaşı'nda Almanların yanında yer alarak kendi sonunu getirmiş oldu.
9-1915 – 1918'de Osmanlı ile Almanlar birçok ülkeyle savaşıp yenik düştükleri halde, Almanya sapa sağlam ayakta kalmıştır. Osmanlı yok olduğu gibi arkasında yozlaşmış kocaman bir Arap İslam enkazı bıraktı. Anadolu toplumu çaresizce ne yana gideceğini bilemeden, sürekli birilerinin elinden tutmasını bekliyordu. Altı yüzyıllık insanlık düşmanı Osmanlı bu şekilde kapanmış oldu. Gelelim ikinci perdeye.
 
1-1919'dan itibaren Anadolu'nun coğrafi stratejik önemini bilen Avrupa ve Batılılar, çıkarları gereği Anadolu'yu kendi kaderiyle baş başa bırakamazlardı. Ve nihayet ileride Milli Başkan yapılacak Mustafa Kemal'i yanlarına alarak işe koyuldular.
2-1919'la milim milim alt yapısı oluşturulan Cumhuriyet, Arap İslam dil ve din (Ümmetçilik) üzerine yeniden inşa edildi. Sadece bilim ve akıl dışı Balkan Türkik İslam Milliyetçiliği eklenerek Kürt, Alevi, Demokrat, Ermeni, Süryani, Türkmen, Tahtacı ve Yörükler yeniden yok sayıldılar.
3- Cumhuriyetçi ırkçılar 1919- 1920- 1925- 1927 ve 1938'e kadar Kürt, Alevi ve Ermeni katliamına ara vermeden devam ettiler. Bunun resmi belgesi 1924'te oluşturulan Anayasanın tek dil, tek din, tek ırk ve tek düşünceye dayanan faşizan ilkelerdir.
4- Cumhuriyetçiler 1928'de harf değişimi yapmasına rağmen, İslam geleneklerinden ve Arapça kelimelerden arınmadığı için toplum cahil, kültürsüz, sakat düşünceyle yaşama mahkum edildi.
5- Cumhuriyet Yönetimi; okumuş entelektüel insan bulamadığı için, 1930'ların ortasında tamamen tıkanıp kaldı. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç gibi birtakım demokrat insanlar, Köy Enstitüleri ve Kooperatifleşme projeleriyle bu tıkanıklığı aşmayı başaranlardır. Cumhuriyet tarihinin tek başarısıdır bu proje.
6- 1940'ta faaliyete geçen Köy Enstitüleri önemli başarılar sağlamasına rağmen, Arap İslam sevdalısı yobazlar ve Balkan Türkik İslam Sentezcileri, 1954 yılında bu yapıyı kapatarak gerçek niyetlerini göstermiş oldular. Cumhuriyet yönetimi içerisinde yer alan bazı çağdaş demokrat insanlar, çaresizlik içerisinde sahte laik ve Beyaz Türkik Milliyetçi ideolojiyi kabul etmek zorunda kaldılar.
7-1940'larda dünya yeniden kaynıyordu. İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte sınıf ve uluslaşma hareketleri iyice hız kazanmıştı. Köy Enstitüleri mantalitesini savunanların da hareketlenmesine neden oldu bu olaylar.
8- Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sırada kurucu ve savunucularından Kemalistler, bir taraftan kendi içlerinden çıkan İslamcı muhalefetten rahatsızlık duyarken, aynı şekilde özgülük ve demokrasiden yana Köy Enstitüleri anlayışını da düşman saydılar.
9- Cumhuriyetçiler; din elden gidiyor diyerek Rum ve Ermeni mahallelerine ırkçıları saldırtıp, 1961 Askeri Darbenin yapılmasına zemin sağladılar. Bunda hızını alamayan Beyaz Türkik Irkçılar, 1971 Askeri Muhtırayla daha da sağlama aldılar kendilerini.
10-1.Mayıs1978 taksim, Maraş, Malatya, Tokat, Çorum, Erzincan ve Amasya gibi Alevilerin yoğun olduğu bölgelerde gerçekleşen katliamlar, devlet eliyle düzenlendi ve bir tek katil cezalandırılmış değil. Ve bu olayları bahane eden devlet, 1980 Askeri Darbeyle, kendisine ters ve düşman olan herkesi bir daha ayağa kalmayacak şekilde yok etmeye çalıştı.
11-Eskisinden daha katı kurallarla devlet ve özel kurumlarda Alevi, Kürt, Ermeni, Rum, Süryani ve sosyalist düşünceden olan herkesi, devletin ırkçı ve dinci faşist yapısını kabul etmeye zorladı. Etmeyenlere hiçbir yaşam hakkı tanımamıştır.
12-1984'den itibaren faşizan baskılara dayanamayan Kürt gençleri, düzenli gerilla ordulaşmasıyla devleti hareket edemez duruma getirmişti. Geri adım atmayan devlet iyice zıvanadan çıkıp ne insanlık, ne uluslararası yasa, ne de vicdan dinlemeden, Kürt ve Alevi köy, kasaba ve de ilçelerini yerle bir etti. Gündüz öğlen vakitleri sokak ortasında insanlar faili meçhul (Faili Belli) olaylarda öldürüldü.
13-2011'de faşizanlıkta sınır tanımayan devlet, Suriye'ye savaş ilan ederek sadist karakterini bir kez daha tüm dünyaya kanıtlamış oldu. Ve her çırpındığında bataklığa saplanışın çaresizliğini, kendine muhalefet gördüğü herkesi öldürerek veya cezaevine koyarak bulmuştur.
14-Cumhuriyetin sahip olduğu İslam dini, sahte laiklik ve sahte çağdaşlık üzerine, bu defa yeniden Arap İslam Ümmetçiliği eklenerek, bataklığın en derinlerine doğru hızla yol almaktadır.
15-Cübbeli ve kravatlı çeteler iyice zıvanadan çıkarak kadın cinayetleri, hırsızlık, fuhuş, mafya, talan, yalan, sokak kavgası ve her türlü ahlaksızlıkta hiçbir engel tanımıyorlar. Bu yapıya şöyle bir örnek vermek yerinde olacaktır.
 
Herhangi bir köy, kasaba, ilçe veya şehir merkezinden üzeri açık her tarafa pislik, mikrop ve koku saçarak geçen dereyi düşünelim. Derenin geçtiği her yerde hastalık yaratan mikroplar, koku ve pislik tüm canlılar için ölüm demektir. Bu kokudan rahatsız olmadığını söyleyen birisi çıksa, onun insan olduğundan herkes şüpheye düşer. O zaman Osmanlı'da dahil, Türkiye Cumhuriyeti var oldukları günden bu zamana kadar siyaset, ekonomi, dil, din, düşünce, kültür, namus ve ahlaki açıdan dere pisliğinden daha fazla kokuştuğu halde, neden kimse buna dur demiyor? Bu suskunluğun iki yanıtı var; ya insanlarda beyin ve düşünce diye bir şey kalmadı veya onur, şeref namus, haysiyet ve ahlaki duygu tamamen çökmüştür. Kimse kusura bakmasın..! ana muhalefet olan CHP'nin iktidarda iken herkesten ırkçı ve dindar, muhalefette demokrat kesilme anlayışıyla bu ülkenin kurtulacağına inanmak cahillik, embesillik ve geri zekalılıktan başka bir şey değildir. Yüzyıldır yaşanalar bunun en büyük kanıttır.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...