BİR BAŞKA Hrant Dink - Cem Duman

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Hrant Dink, 2006 yılında Hollanda’nın uluslararası yardım kuruluşu Oxfa Novib’in her yıl dünyanın değişik ülkelerinde baskı ve sansür altında kalan yazar ve sanatçılara verdiği Pen Award ödülüne layık görülmüştü ve ödülünü almak için Den-Haag’a gelecekti.

Türkiye’de insan hakları alanındaki çalışmalarıyla bilinen bir arkadaşım, “Cem, yarın Hrant Dink Den-Haag’a gelecek. Ev sahipliği yapar mısın?” diye mail gönderdi. Hrant Dink’i memnuniyetle karşılayacağımı ve ev sahipliği yapacağımı kendisine bildirmesini istedim.
Yanıma Agop Yıldız’ı da alarak sabah saat 10.00 sıralarında kaldığı otele gittik. Onu ilk gördüğümde çok tedirgindi. Salonda oturmuş, otele giren çıkan insanlara bakıyordu. Yanına yaklaşıp kendimi ve arkadaşımı tanıttığımda çok mutlu oldu. Biraz sonra sekiz-on kişilik bir grup daha geldi yanımıza. Tedirginliği kısmen geçmişti.
*
Ödül, 18 Kasım 2006’da Den-Haag (Lahey) Spui Meydanı’nda kurulan bir çadırda, Den-Haag Belediye Başkanı Wim Deetman tarafından verildi. Tören boyunca yan yana oturduk. Tedirginliği sürüyordu hâlâ. Sağını solunu kontrol ettikten sonra kulağıma fısıldadı: “Arka tarafta oturanları tanıyor musun?” dedi. Ben de tedirgin oldum, dışarı çıkıp görevlilere sordum. Durumu öğrendikten sonra Hrant’ın kulağına eğilerek: “Arkamızdaki bu iki kişi Pen Award ödülü alacak olan İranlı Roya Toloui’nin arkadaşlarıymış,” dedim, rahatladı.
Hrant Dink törende yaptığı konuşmada dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in söylediği bir cümleyi aktardı: “Eğer bizim yasak yasalarımız olmasaydı, siz bu ödülü alamazdınız.” Bu söze çoğu katılımcı güldü.
*
Hrant Dink ile ödül töreninden sonra da bir restoranda akşam 23.00’e kadar oturduk, uzun uzun sohbet ettik. Ermeni Sorunu hakkında epeyce kitap okumuştum ama konuyu onun kadar kısa ve öz ifade eden ne bir kitaba ne de birine rastlamıştım. Tüm sorulara samimiyetle cevap verdi.
*
Hrant Dink’i çok geç tanımış ve sadece on üç saat aynı ortamda birlikte olmuştum. Onu yazmaya başlamadan önce uzun uzun düşündüm ve kendime şu soruyu sordum: yirmi yıldır, otuz yıldır tanıdıklarımı değil de neden on üç saat aynı ortamda bulunduğum birini yazıyorum? Yanıt açıktı: Çünkü Hrant bende derin bir iz bırakmıştı. Kendisini sanki kırk yıldır tanıyormuşum gibi geldi bana. Oldukça samimi, birikimli, ne söylediğini bilen, dinamik ama “güvercin tedirginliğinde” bir ürkekliği vardı yine de.
Den-Haag’taki törenden sonra kendisini ileriki bir tarihte Hollanda’ya davet ettim. Kabul etti. Maalesef bu davet gerçekleşemedi. Çünkü Hrant, Türkiye’ye döndükten iki ay sonra, 19 Ocak 2007’de, on yedi yaşında birine öldürtüldü. Türkiye aydınlık bir yüzünü daha kaybetti.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...