Diktatörler Ve Benzerlikleri

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Diktatörler için söylenen her söz düne dair söylenmemiştir. Çünkü onlar halk ve halkların kanını emmekten hiçbir zaman vazgeçmediler. Bugün dünü aratmadı Geçmişi daha kanlı ve ustalıkla sürdürüyorlar Ve biz hepsini iyi tanıyoruz onlarda bizi...

 

Diktatörler hakkında derin bir araştırma içine girilse veya konu kısmi olarak eşelense bile, çoğunun iyi öğrenci olmadığı ve başarısızlığa uğrayan okul hayatları olduğu görülmektedir. Daldan dala atlayıp, değişik uğraşlara ilgi duyup hepsini de yarım yamalak bırakmışlardır. Çoğu üniversite okumamıştır. Çoğunun diploması yoktur. Genellikle entel bir birikime sahip değiller ama  politikanın pratiğinde payandaları iyi seçer ve zekice kullanırlar.
 Bütün diktatörler özgürlük vaadiyle gelir. Zengin ve fakir edebiyatını iyi yapar. Adaletten, şeffaflıktan dem vurup hırsızlık ve yolsuzluk yapanlarla mücadele edeceklerini söylerler. Hislere, duyguya yönelerek, gerçekliğin hangi noktalarına yükleneceklerini iyi bilirler. Ve doğuşları bir kurtarıcının ya da farklı kişilerin arandığı, çelişkilerin keskin olduğu zamanlara denk gelir.
Halklarını yüceltmelerinin nedeni, yüceltme ile beraber tabanını güçlendirip nicel bir artışa evirmek ve değer kazanmaya çalışmaktır.
Güce eriştiklerinde daha çok ister ve elindekini de korumaya çalışırlar. İstemek, korumak ve narsisizm üçgeninde her şey birbirini takip eder.
iktidarlarını tehdit eden ne varsa engeldir ve herkes düşmandır. Bunların ortadan kaldırılması için de her şey mûbahtır. Bunun ilegal ve yasal ayaklarının oluşturulması için seferber edemeyeceği güç ve imkan yoktur. İşin en göze çarpanı tasfiyeye kendi çevrelerinden başlarlar. Zamanla amaçdaş ve ilkedaş yürüyüşlerinde onlarla beraber hareket eden kişiler azalır.
***
Çevresindekiler hep lideri övmek zorundadır. En ufak bir hoşnutsuzluk ve eleştiri kapısına yönelecek ima ve belirleme, lideri kusursuz, güçlü göstermeyen tavırlar ve görüşler lidere muhaliftir ve karşılığını bulur. Sürekli övmek lideri kitleler gözünde tek ve kusursuz kılarken realiteden tümüyle uzaklaştırır. Kendisini vazgeçilmez, koruyan ve kurtaran olarak görür. Saddam da, Kaddafi de, Esad da böyle olmuştur.
Doyumsuz ve açtırlar.
Kendilerini tanrılar kadar güçlü ve yenilmez görürler.
Kendilerinden önceki devlet yöneticilerinin yaptıklarını yapmayıp, yaşadıkları yerlerde de yaşamak istemezler. Zaten onların yaptıklarını yapsalar ve yaşadıkları yerlerde yaşasalar onlardan bir farkları olmaz. Onlar farklıdır.
Hepsinin sarayları vardır. Güzel şeyler giymek, yemek ve pahalı taşıtlara binmek bir ayrıcalık ve gücün gösterisi iken hepsinin de sarayı hatta bir kaç sarayı vardır.
Sarayı ve soytarısı olmayan ‘Kral’ olur mu?
O vazgeçilmezdir. Yaşam onun çevresinde dönerken herkesin de onun düşüncelerini tekerleme gibi ezberleyip her sözüyle yaşamına yön vermesi gerekir.
Bu yüzden yaşamın sesi, sözü olan ne varsa müdahale ederler. Yazımsal, görsel ve ahlaksal her şeyi kendine mahkum ettiği güç ve korkunun felsefesine uydurur.
Özgürlükçü sloganlarla gelenler ama özgürlük adına bir şey bırakmayan bu tipler çok sıradışılaşır bu felsefe ile. Narsist kişilikleri, şizofren yapıları ve durmadan tasfiye girişimleri ve susturma yöntemlerinden ötürü korku içindedirler diktatörler. Politik ve ekonomik güçleri, kurtarıcı ve vazgeçilmez his ve düşünceleri onları dünyadaki en güçlü kişiler ile ilişki, iletişim içinde olmaya doğru sürükler. Süper devletlerin liderleri, kraliyet aileleri ile haşır neşir olmak gibi. Çünkü onlar da süper kişi, güçlü, zengin, vazgeçilmez bir kraldır. Neyi savunuyorlarsa savunsunlar tekleşen, demokrasiden uzaklaşan o sistemde, görüntüde çağdaş söylemler sarf eden, fakat tekleşen adama dönüşmüştür. Söylemleri, demokrasi ve özgürlükçü anlayışı, giyimi, yaşam tarzı, barındığı yer, diplomatik ilişkilerini ağırladığı yerler itibarı ile farklı biri ve iktidar sahibidir artık.
Son zamanları ilk zamanlarını film şeridi gibi gözler önünde canlandırır. Çünkü artık o tamamıyla icraatlarıyla ters bir grafik seyir içinde ilerlemiştir.
İnsanları korku ikliminde hayata dair, umuda dair her şeyden mahrum bırakırlar.
Yeni bir hayat vaadiyle gelen, canavara dönüşen ve bunun sürmesi için elindekilerin kayıp gitmemesi için kan dökmekten zindanlara atıp, sürgün etmekten çekinmeyendir. Halkı, değişsin dediği ondan önceki hayata özlem duyacak aşamaya getirir.
Bu aşama ve umut birikmesinde insanların kaybedecekleri bir şeyleri kalmadığından yenilmez, vazgeçilmez, kendini tanrı yerine koyan diktatörün aslında tükenmeye başladığı andır. O an artık insan çığlıkları umut olarak yeşertecekleri her yere dökülmüştür sarayı ve içindekilerini yıkmaya başlayarak..
Mitoslarda da gerçekte de hepsinin büyümesi de yitmesi de aynı şekilde gelişmiştir, gelişecektir.
Bilinmesi gereken şudur: Zulüm ve ezilmek asla kader değildir !
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...