Türkiye’de Hanzo Almanya’da Hans

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi
İş bulmak amacıyla okulu ve suyu bulunmayan köyünden çıkarak İstanbul'a gitmiş Hasan. Bozuk Türkçesiyle birisine adres sormuş, ama derdini bir türlü anlatamamış.

 
Tabi İstanbullu bu tür olaylarla ara sıra karşılaştığı için Hasan’a ''Hanzo'' diye takılmış. Aslında Hasan çalışkan ve zeki bir insan; İstanbullu nereden bilsin Hasan'ın okula gitmediğini.
Hasan, adres sora sora hemşerileri bulmuş sonunda. Onların yardımıyla iş bulup çalışmaya başlamış. Günler geçmiş ama o daha Hanzo’nun ne anlama geldiğini bir türlü çözememiş.
İki üç yıl içerisinde çalıştığı işlerde gözü iyice açılmış, yurtdışına gitme sevdasına kapılmış. Bir akrabası Hasan’ı Almanya’ya götürmek için ona pasaport çıkartmıştı ama kendisi ağır hastalanınca Hasan’ın yurt dışı özlemi de kendiliğinden suya düşmüş.
Hasan’ın artık canına tak etmiş. İstanbul’da tek başına oluşu, anne, baba ve yavuklu hasreti onu memleketine dönmeye itmiş.  Topkapı Otogarı'na giderek bir bilet kestirmiş. Biletçiye hareket saatini sormuş. ''Üç saat sonra otobüs kalkıyor.'' yanıtını alınca, “O zamana kadar şöyle biraz etrafı dolaşayım bari.” demiş. Epey gezdikten sonra tekrar otogara dönmüş.
''Kalkıyor, kalkıyor!” diye gelen sesi takip ederek, otobüse geçip yerine oturmuş. Çok yorgun olduğundan hemen uykuya dalmış.  Yavuklusunu gördüğü tatlı rüyadan bir süre sonra uyanmış.  Yanındaki yolcuya: 'Ne kadar kaldı?'' diye sormuş. Yolcu: ''Daha çok var hemşerim.'' diye cevap verince gene tatlı uykusuna dalmış. Otobüs Bulgaristan sınırında durunca, koltuk arkadaşı onu uyandırmış. “Pasaport kontrolü” deyince gayriihtiyari elini cebine atıp çıkardığı pasaportu ve nüfus cüzdanını yanında oturan adama vermiş.  
Kayserili Çavuş sınır kontrolünde topladığı pasaportları götürüp mühürletmiş.  Meğer bu otobüs Almanya’dan izine gelip geri dönen işçileri taşıyan otobüsmüş. O da yanlışlıkla bindiği otobüsteki Kayserili Çavuş’un yardımıyla sorun yaşamadan sınırı geçmiş, ama hâlâ haberi yokmuş, çünkü mışıl mışıl uyuyormuş.
Yemek molasında, kendisini uyandıran Çavuş’a teşekkür edip otobüsten inmiş,  ''Ula bura nere?'' Ben daha önce çok yerden geçtim ama böyle güzel bir yer görmedim.'' deyip şaşırmış.
Burasının Yugoslavya sınırına yakın bir yer olduğunu söylemişler ona. Meğer Hasan Adıyaman'a gitmeyi düşünürken yanlışlıkla Almanya’da çalışan Kayserili işçileri taşıyan otobüse binmiş. Kayserililer ‘'Hemşerim her işte bir hayır vardır.'' diyerek babalarının hayrına onu Almanya'ya kadar götürüp kendisine yardımcı olacaklarını söylemişler Hasan’a.
Hasan'ı bir düşüncedir almış. Bu işi nasıl çözeceğim diye kara kara düşünürken, Kayserililerin memleketten getirdikleri pastırmadan da bol bol yemiş. Hasan pastırmasını yerken bir yandan da onlara çeşitli konularda sorular yönelterek onların ticaret konusundaki tecrübelerinden epey yararlanmayı kafasına koymuş. Nihayet Hasan, Adıyaman yerine Almanya'ya gelmiş. Bakmış ki Almanya’da iş olanakları daha iyi ve insanlara Türkiye'den daha çok değer veriliyor. ''Ha İstanbul ha Almanya.'' diyerek Almanya'da kalmaya karar vermiş.
Çevresinin de önerisiyle ilticaya başvurmuş. Kürt oluşu ona kısa zamanda ilticasının kabul edilişine yetmiş de artmış.
Bu arada dil kursuna yazılarak Almancayı öğrenmeye çalışmış.  Günün birinde Taksici Monica'yla tanışıp onunla arkadaşlık yapmaya başlamış.  Zaman geçmiş, doğru dürüst Türkçeyi bilmeyen Hasan, Almancayı öğrenmiş. Sarı saçlı, mavi gözlü, kiraz dudaklı Monica ile işi ilerlettikçe köydeki esmer yavuklusunu unutuvermiş.
Hasan'ın pala bıyıklı ve heybetli cazibesine vurulan Monica, giderek o heybetli görüntünün arkasındaki hümanist duygulara tanık olmuş.
Hasan'ın iyi bir eş olacağını tahmin ederek ona evlenme teklif etmiş. Hasan da “kısmet ayağıma kadar geldi” diyerek evlenme teklifini kabul etmiş.  Güzel bir törenle orkestranın yanı sıra egzotik olsun diyerek davul zurna ve Adıyaman folklor oyunları eşliğinde neşeyle halay çekip evlenmişler.
Hasan öğrendiği Almancası ve Monica’nın sayesinde gece gündüz çalışmış.  Çalıştıkça para biriktirmiş. Birikimleriyle Monica’nın da tecrübesiyle taksi işini ilerletmiş. ''Nemrut Taksi'' firmasını kurarak birçok hemşerisine de iş olanağı yaratmış.
Hemşerilerinin memleket ürünlerine düşkünlüğünün farkına varan Hasan, yan iş olarak da bakkal dükkânları açıp bol baharatlı, karabiberli Kayseri pastırması ve sucuk satarak, kendince Kayseri'nin de kalkınmasına faydalı olacağına inanmış. Memleketten getirdiği kavun, karpuz, turşu ve çiğköfte malzemeleri elden ele kapışılmış. İyice palazlanan Hasan köye gönderdiği paralarla memleketinde bir okul, bir çeşme yaptırarak çocukların okuyup aydınlanmalarına kendince katkıda bulunmuş. 
Özel hayatında ise peş peşe atılımlar gerçekleştirerek yaşlı Almanya'nın nüfusuna gürbüz, sarı saçlı, siyah gözlü, ikisi oğlan biri kız, üç yeni insan kazandırmış. Ticari hayatına ise Kayserili ağabeylerinden öğrendiği taktikler ve Monica'nın desteğiyle kısa zamanda başarılı bir insan olmuş.
Almanlar, kendileri de biraz çalışkan bir millet olduklarından Hasan’ın başarıları onların da dikkatini çekmiş. Bu arada ''Hanzo'nun ne anlama geldiğini de öğrenmiş. Hatırladıkça kendi kendine gülüp geçiyormuş.
Hasan, Monica'nın ve çocuklarının mutlulukları çevrenin de ilgisini fazlasıyla çekmiş. Gazetelerde Monica ve Hasan'ın çocuklarla birlikte bol bol resimli röportajları yayınlanmış. Röportajlardan Hasan’ın hayat hikâyesini okuyan Almanlar da burada kazanılan paraların burada yatırıma dönüşmesi için bir plan yaparak, gösterişli bir parti düzenlemişler.
Hem Almanya'nın azalan nüfus bakımından çoğalmasına, hem de bu işsizlik döneminde yeni işyerleri açarak istihdama katkıda bulunan Hasan’a “örnek bir iş adamı” diyerekten “Alman Liyakat Nişanı” ve Alman Vatandaşlığı vererek onu ödüllendirmişler.
Böylelikle Türkiye'de “Hanzo'' diye hor görülen Hasan taksiciliği çok sevdiğinden, arada geçtiği direksiyonun başında yollarda göründüğünden, artık ''Taksici Hans'' diye ünlenir olmuş. 

 
 EKSİK HAYATLAR KİTABINDAN.

 
  

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...