Yitik Bir Aşkın Gölgesinde

İsmail Cömertoğlu kullanıcısının resmi
Yazar Mehmet Uzun’un Kürtçe romanı. Muhsin Kızılkaya Türkçeye çevirmiş. Çevirisi bu kadar güzel olan bu romanın keşke Kürtçesini okuyabilseydim

Çevirisi müthiş güzellikte olan bu romanın Kürtçesinin, yani aslının daha güzel olduğu tartışma götürmez. Anadilim Kürtçe ile okuyup yazamadığım için kendimden utanıyor, bu hakkı elimizden alan asimilasyoncu sisteme kahrediyorum.
 
Mehmet Uzun, Kürtçeyi ustalıkla kullanarak ortaya şaheser eserler çıkarmıştır. Kürtçenin zengin ve edebiyat dili olması, ayrıca Mehmet Uzun’un yeteneği ve geniş kültürü böyle değerli eserlerin yaratılmasında etkili olmuştur. Mehmet Uzun hem Kürt dilini hem de Türk dilini iyi biliyor. İki dilde de yazabiliyor. Mehmet Uzun bunlarla yetinmeyip dünyaya açılıyor, dünya kültürünü ve edebiyatını da özümsüyor. Böylece Mehmet Uzun büyük yazarlar arasında yer almayı hak ediyor. Roman sanki Emin Ali Bedirhan’ın 1906’da yazdığı şu şiirin açılımı gibidir:
“Feleğin Devranı kin tutuyor bize
Bahtımız kara, ciğerimizde yara
Meskenimiz şimdi ölüm döşeği
Uyu ciğerim uyu Loyi Loyi
Ne mülk ne sağlık ne rahat
Talan edilmiş mutluluklarımız
Sürgün acısı çokça büyük
Uyu ciğerim uyu Loyi Loyi”
 
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde romanı iflah olmaz iki aşkın romanıdır. Bir tanesi kalbi esir alan kadın aşkı, diğeri bir davanın, ülkenin bağımsızlık aşkıdır. Vanlı olan Memduh Selim Bey İstanbul’da okumuş, İstanbul aydınlarıyla, kültürüyle tanışmış, kendini geliştirmek için kitapla yatıp kitapla kalkan bir kitap kurdudur.
 
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’den sürgün edilen Memduh Selim Bey, o sıralarda Fransızların egemenliğinde olan Suriye’de daha çok Antakya ve Halep’te yaşıyor, Antakya’da Çerkez kızı Feriha’yla tanışıyor ve ona âşık oluyor. Kalbini fetheden Feriha’yla sözleniyor, evlilik hazırlıkları yapılırken Ağrı isyanı başlıyor. Memduh Selim Bey, Kürt bağımsızlık mücadelesi veren Hoybun Partisinin kurucu üyesidir. Feriha’ya körkütük sevdalı olan Memduh Selim Bey iki aşk; vatan aşkı ve yürek aşkı arasında bocalar. Sonunda vatan aşkı yürek aşkına galip gelir ve düğün hazırlıkları sürerken Ağrı’ya gider. Ağrı’da ateş çemberinde açlık, yoksulluk ve sefalet içinde çok kötü günler geçirir. Ağrı isyanı yenilgiyle sonuçlanınca tekrar Antakya’ya döner. Antakya’da acı ve dayanılmaz bir sürprizle karşılaşır. Ağrı isyanı sırasında sevgilisi Memduh Selim Bey’in öldüğü haberini alan Feriha yaşlı zengin bir Arap’la evlenmiştir. Sürekli Memduh Selim Bey’i düşünen Feriha kendisine mutluluğu haram eder, geleneklerin baskısıyla yarı ölü bir hayat yaşar. Ağrı yenilgisinin arkasında sevdiğini kaybeden Memduh Selim Bey yıkıma uğrar, ama yine de politik çalışmalarını sürdürürken yürek aşkına sahip çıkmadığı için kendisine kızar.
 
Bu roman gerçek bir trajedidir, aynı zamanda Kürt isyanlarını anlatan bir belgeseldir.
 
Bu romanda Mehmet Uzun, profesyonelce yalın dille yeni betimlemeler yazmıştır. Kitaptaki betimlemeler doğal olup insanı adeta büyülemektedir. Betimlemeleri göze batmıyor. Okuyucunun haberi bile olmadan destanların dili gibi akıp gitmektedir. Doğayı betimlemesi destanların dili gibi zengin ve yalındır. Roman okuyucuyu adeta büyülüyor.
Romanı okurken Memduh Selim Bey’le beraber sürgüne gittim, muhacirlik yaşadım. Gurbet ellerde sığıntı gibi yaşarken memleket özlemiyle yanıp tutuştum. Vatan aşkı uğruna ölümüne sevdiğim Feriha’yı ve Mecnun’u kıskandıran aşkımı öteledim.
Romanı okurken Memduh Selim Bey’le dost oldum. Onu sevdim, ona imrendim, hayran oldum. Bazen kızdım ona, bazen onu kahraman gibi yücelttim.
Bu romanı okurken Kürtçenin ne kadar zengin olduğunu ve edebiyat dili olduğunu kavradım, bir Kürt evladı olarak Kürtçeyi bilmemenin sancısını yüreğimde hissettim.
Mezopotamya’nın eski dillerinden Kürtçeyle bu romanı Kürt halkına sunduğu için Mehmet Uzun’a Kürt halkı adına yürekten teşekkür ediyorum. Kürtçenin bir dil olmadığını ileri sürenlere bu kitabı okumalarını özellikle tavsiye ediyorum. Onlar kitabı okuduklarında Kürtçenin zengin olduğunu ve yazın dili olduğunu kavrayacaklardır.
Kitaptan bazı alıntılarla sizleri baş başa bırakıyorum:
“Şehir bir salıncak gibi, bir yaklaşıyor, bir uzaklaşıyor. Şehir yerinde sallanıyor. Bazen büyüyüp bazen küçülüyor. Yüksek binalar bazen çoğalıp bazen azalıyor. Şehirlerin etrafındaki su bazen hırçınlaşıp duvarları dövüyor, bazen de uysallaşıyor.”
“Yine kara bulutlar dolaşıyor. Talihsizlik dalga dalga yayılıyor. Kör yılanlar. Vahşi kurtlar, yeraltı ve yerüstü şeytanları yine gazaba geliyor. Dünya yine daralıyor.”
 “1923 güzü… Şeytanlar gazaba gelmiş, rejim muhaliflerin etrafında fır dönüyor. Ülkenin dört tarafında sehpalar kurulmuş. Tutuklamalar sürüyor. Ölenlerin çetelesini kimse tutmuyor. Kalanlar kaçıyor.”
“Hava puslu, gök zapt edilmiş. Sis ve dumandan İstanbul’un minareleri bile görünmüyor.”
“Özlem boğazını bir kement gibi sıkıyor, insanlar üzerine geliyor.”
 “Beden buralarda, kafa, bilinç ülkede. Muhacirliğin gözü kör olsun.”
“Keman sesi, serin bir su damlası olup kuruyan ruhuna akıyor.”
“Gözleri cennete açılan iki kapı.”
 “O, parlak bir yıldız gibi görünüyor gözüne, bedeninde bir mum yanıyor sanki.”
 “Kavuşmaları kurak topraklarla suyun kavuşması sanki.”
 “Saman sarısı saçlar güneş ışınlarıyla eş.”
“Her şey tadında güzeldir. Onun için tatlar fazla sözle haram edilmemeli.”
“”Yıldızlar göz kırpıyor, oynuyor.”
“Kafası ve beyni bugün virane bir kütüphane gibi. Kelime ve cümleler iç içe geçmiş, karışmış.”
“Yüreğinin sesi beyninin sesine düşman.”
 “ Savaş kuralları ölümü de yaşamak kadar düşünmeyi gerektiriyor. Elbette savaş yaşam içindir, ama ölüm de yamaçta dolaşır.”
 “Bir anda her taraf kararıyor. Gün ışığı kan içici bir canavara, otlar kör bir engerek yılanına, mezarlar canavarlara, kapılar leş kargalarına dönüşüyor. Yakınlardaki binalarda aslanlar kükrüyor. Her şey gazaba geliyor.”
 “Her şeye rağmen savaşçıların ekmeğini, suyunu bölüşmek, onların kaderini paylaşmak, onlardan biri olmak da güzel şeydir.”
“Ezilenlerin yürekleri çabuk tanışır ve tez buluşurlar.”
“Ağrı dağının başı göklere ermiş, bulutlarla sevişiyor.”
“Azrail’in keyfine diyecek yok. Ağrı ile Tendürek arasına çadır kurmuş, eğleniyor. Kılıcı durmadan çalışıyor.”
“Gözlerine ölüm kokusu sinmiş, yanakları kızarmış. Dudakları kurumuş.”
 “Her gün aşkla sulanan bir yaşam özlüyor.”
 “Anlamak bilmekten daha yakıcıdır. Bazı şeyler vardır ki yaşanmadan anlaşılmaz.”
“Karanlık ve çaresiz günlerde dostlar azalır.”
“Acı günlerde ihanetin, düşmanlığın, riyakarlığın, fetbazlığın, sahtekarlığın, keyfine diyecek yoktur. Kurt dumanlı havayı, ihanet dar ve acı günleri sever.”
 “Kendi hayatıma dönüp baktığımda gördüğüm tek şey yaşamış olduğum. Çok hata yaptım, çok kişinin kalbini kırdım. Bu zavallı yüreği paramparça ettim. Ancak hiçbir zaman prensiplerime yüz çevirmedim. Bilerek hiçbir kötülük yapmadım. Kimseye iftira atmadım. Sahtekârlık yapmadım. Yalan söylemedim. Zorbalık yapmadım. Yalnızca mazlum halkım için çalıştım. Halkımın kölesi oldum. Hâlâ onun için çalışıyorum; çünkü ben o halkın çocuğuyum.”
 “Odada zaman durmuş, akmıyor. Güneş ışıkları pencerede oynuyor.”
İsmail Cömertoğlu 30 Ağustos 2020

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...