BİTMEYEN ARAYIŞ- HOŞÇAKAL AMCA

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Güneşin yavaş ilerlediği, hafif esen bir rüzgârla birlikte yaprak hışırtılarının duyulduğu bir günde tanımıştım Vakkas Amcayı. Besni'ye " Kürt Obası ve Küçük Moskova" gibi söylemleri çok duydum, merak edip araştırdım.

Şimdiye kadar büyük devrimcileri hep kitaplardan okurdum. Şahsen tanışmayı düşünmek bile bana bir hayal gibi gelirdi. Araştırmalarım beni 1960'ların ikinci yarısında gelişen sosyalist gençliğin, emekçi kitlelerin verdiği mücadeleye katılan önemli ve tanınmış önderlerine götürdü beni.
 
Teslim Töre, Ergun Adaklı ve Vakkas Özgüler.
 
Vakkas Özgüler'in Besni' de yaşadığını öğrenince sevinçten o gece uyuyamadım. Mutlaka Vakkas Özgüler' i ziyarete gitmeliydim, ama kimdi, neydi soruşturdum.
 
Yaşlı bir amca olduğunu, haftada 3 gün Adıyaman' a diyalize gittiğini öğrendim. Partideki arkadaşlardan hemen ev adresini alıp, ertesi sabah hızla hazırlanıp evden dışarı çıktım. Ayaklarımdan önce kalbim en önde hızlı hızlı yürüyordu sanki. Kalbim bir dağın yanından geçer gibi geçti.
 
Yıkık dökük harabe bir okulun önünden geçtim. Tarif edilen ev, demirleri yeşil olan küçük bir köprünün diğer tarafıydı. Hızla köprüden geçtim ve mavi kapılı evin önüne geldim. Altı ahır olan bu evin ikinci katına çıktım. Kapıyı çaldım. Kapıyı yaşlı bir teyze açtı. Belli ki teyze de çok heyecanlıydı. Geleceğimden haberi varmış gibi sevinçle karşıladı beni. Ona durumu anlattım. Adının Heyce olduğunu ve Vakkas'ın eşi olduğunu söyledi. Çok memnun olduğumu belirtip içeri geçtim.
 
 İçeriden bir ses :" Heyce o kim?" dedi. Yüksek bir sesle ve inleyerek, Heyce Teyze:
" Seni görmek isteyen bir misafir." dedi.
 Kapıyı açtık ve içeri geçtik. Saçları beyaz, göz çevresi baya kırışık, bacakları ince, göğsü geniş, yaşlı bir amcaydı.
 
Beni görür görmez ağladı, çok şaşırmıştım. Çok sonradan anladım ki onu hatırlayıp da ziyarete gelen kim olursa olsun oturup ağlıyormuş. Hemen yanına gittim, oturdum.
 
Ben: "Neden ağlıyorsun." dedim.
Vakkas amca:"Ben bu kadar Pirin' de işkence gördüm, her eylemde yoldaşlarımla birlikteydim. Ama şu anda doğru düzgün yanıma gelen ziyaretçim yok, ben onlara ne yaptım" dedi.
Bende :" Aaaa neden üzülüyorsun, tek derdin bu olsun. Daimi ziyaretçin benim artık." dedim.
 
Vakkas Amcanın ve Heyce Teyzenin çok hoşuna gitmişti bu sözlerim. Bir an kendimi gerçek evlatları gibi hissettim.
 
Ben :" Vakkas Amca bana biraz hayatını anlatır mısın." dedim.
Vakkas Amca :" Aman kızım ne görmedim ki. Pirin’de işkence gördüm. Üzerlerimizden, sırtlarımıza tekerlekle geçiyorlardı. 5 ay 20 gün her gün işkenceyle geçiyordu. Bizi dövdükten sonra üzerlerimize bir de soğuk su dökerlerdi. Tabi biz o zaman Besni, Antep, Burunçayır, Gölbaşı' nda örgüt yapılarından sorumluyduk. Teslim buralara çok geldi, çok çalıştı, çok kaldı." dedi.
 
Ben :"Teslim' in soyadı nedir?" dedim.
Vakkas Amca:" Kim olacak Teslim Töre. Başka Teslim yok. Onun da eşi benzeri yok. Çok yiğit, uzun boyluydu. Fakat şimdi dışarıda ne yapar, ne eder bilmiyorum, buradayken birlikteydik. Ax bir haber alabilsem eski yoldaşlarımdan başka bir şey istemem." diye söylendi.
 Bir an düşündün. İsim bana yabancı gelmedi, dedim.
Müsaadelerini isteyip kalktım. Artık aklımda şu vardı: Bu yaşlı amcamın yoldaşlarına ulaşabilmek.
 
Eve geldim hemen internetten Teslim Töre'yi araştırmaya başladım. 1960'ların ikinci yarısında gelişen Sosyalist gençlik içerisinde yer alan aktif bir devrimci olduğu bilgisine ulaştım.
 
Facebook hesabımdan arama motorunda Teslim Töre' ye ulaştım. Bulmuştum onu. Ekledim hemen. Ortalama birkaç saat sonra arkadaşlık isteğimi kabul etmişti. Teslim Töre' ye hemen yazmaya başladım. Kara Vakkas Özgüler' i anlattım. Hemen tanıdığını söyledi ve çok sevindiğini, selamlarını iletmemi söyledi.
 
Dünyalar benim olmuştu. Ürkek bir kuş gibi ömürler ömrüme sığmadı. O gece çok rahat uyudum. Ertesi hafta tekrar ziyarete gittim, Vakkas amcayı.
Ona Teslim Töre' den selamlar getirdiğimi söyledim.
 
Vakkas Amcanın yüzündeki ifade iliklerime kadar işlemişti o anda. Nasıl, nerde buldun der gibi, baktı bana.
 
Ben: "Onu internetten araştırdım, buldum ve konuştum. Sana selamları var. Bak resmi de burada." dedim.
 
Vakkas Amca baktı ve ağladı. Her ağladığında " yoldaşlarım, eldeşlerim." derdi.
 
Benim bu şekilde selam götürüp getirmelerim, ziyaretlerim bir süre devam etti. Adeta öz evlatlarından farksızdım onlar için. Görüştüğüm ziyaret ettiğim süre içerisinde Vakkas Amcanın yoldaşlarına ulaşmaya çalıştım. Bazen de onlar bana ulaşmaya çalıştı. Mustafa Irmak amcamın bana bu konuda müthiş yardımı oldu. Onu asla unutamam.
 
Töre ailesine de ulaştım Onlara ulaşmaya çalışırken, konuşurken hiç zorluk çekmedim. Hasan Töre, Muazzez Töre, Mukaddes Töre, Şükrü Töre, Serpil Töre, Nihal Iriz, Sinan Çiftyürek, Mukaddes Alataş, Esen Alataş, Müslüm Alataş, Ergun Adaklı, Sidenur Töre, Tülay Töre, Barış Töre,  Mehmet Töre, Hüseyin Töre,  Hüseyin Alataş, Güldane Töre, Abbas Seyrani Bozkurt, Yavuz Kaplan, Orhan Bilgiç, Mustafa Irmak sağolsunlar benden ne sevgilerini, ne de konuşmalarını esirgediler. Ne de Vakkas Amcama selamlarımı esirgediler. ( İsmini sayamadıklarım olduysa affola.)
 
Vakkas Amcayı en son ziyarete gittiğimde olduğundan çok farklı gördüm. Çok soluk, çok zayıf. İçime sıkıntı düştü o an.
Kapının önünde geldiğimi duyunca: " Hemen beni içeriye götürün." dedi.
Kolundan tutup içeriye yatağına götürdük, kızı Eylem ablayla birlikte.
Bana:" Yanıma otur. Benim bütün yoldaşlarıma selam söyle, onları bulmaktan, aramaktan sakın vazgeçme. Benden bu kadar, halim kalmamış." dedi.
 
Ben:"  Yapma amca daha neler göreceksin." dedim.
Hissettim, onu görür görmez son noktaya geldiğini, yolunda gitmeyen şeyler olduğunu anlamıştım. Ama panik yapmadım.
Heyce Teyzeye ve Eylem ablaya "Ölebilir." dedim.
 "Onlar da diyaliz onu çok yoruyor, ondan." dediler.
Vedalaşıp çıkmak istedim. Eve geldim. Gece 12' ye kadar uyuyamadım. Telefonuma bakıp duruyordum, haber bekliyormuşum gibi yatağımda bağdaş kurup, sırtımı da duvara yaslayıp oturdum. Telefonumun ışığı yandı. Mesaj gelmişti. Hemen açtım.
 
Vakkas Amcanın kirvelerinin kızı mesaj atmıştı : " Ayşegül abla Vakkas Amcayı kaybettik."
Bu mesajı belki on defa okumuşumdur.
 
Ne garip benim ziyaretimden 4 saat sonra vefat ediyor. Hem de onun son ziyaretçisi olarak.
 
Ağladım öz amcamdan daha da öte varlığımı, değerliğimi kaybetmiştim. Hemen onun tüm yoldaşlarına haber verdim. İlk aradığım Mustafa Irmak amcamdı.
 
 Yoldaşları bana destek verip, üzülmememi, ağlamamam gerektiği, tam tersine daha güçlü olmam gerektiğini söyleyip durdular.
 
Bana güç verdiler. Sabahın erken saatinde hemen yas evine gittim. Onun manevi kızı olarak son görevimi de yerine getirdim. Eylem ablanın yanında oldum hep ve olmaya da devam edecem.
 
Vakkas Amcanın yoldaşlarını aramaktan asla vazgeçmeyeceğim. Bulduğum her yoldaşın selamı biliyorum ki Vakkas Amcanın mezarına ulaşıyor. Ve o daha çok rahat uyuyor.
 
Hoşçakal Amca.

ayşegül karadağ
"aysegulkaradag15@gmail.com"

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...