Üleşildi özgürlük ateşi her birimizin bilincinde, düşünde
Acı; etinde sancıdı gözünde yaşardı yine de bahardı haziran tazeliği ile kuşanmıştı.
Sonra çıktı Ethem sahneye kuşanarak direnişi baştan aşağıya Kurşunun namludan çıkışından ürkmedi tedirginse hiç değildi
Direnirken zulmüne tanıyordu celladını binlerce yıl öncesinden.
Direndi Ethem Sarısülük, direnenler taksim taksim birleşirken Sel olup akmışlardı dört bir yandan Taksime.
Toprağın bağrına saplanan süngü gibi solarken ağır ağır Mehmet Ayvalıtaş
Parçalandı anaların ciğerleri parçalandı babaların dağ yürekleri
Kuş sesleri hala canlı toprak diri, gök maviyle örülü...
Bağır bağır bağırıyordu insanlık her an her dakika
Bitsin diye bu atalet silsilesi bitsin diye bu kuşatılmışlık sarası.
Parçalandı anaların ciğerleri parçalandı babaların dağ yürekleri
Kuş sesleri hala canlı toprak diri, gök maviyle örülü...
Bağır bağır bağırıyordu insanlık her an her dakika
Bitsin diye bu atalet silsilesi bitsin diye bu kuşatılmışlık sarası.
İrin dolu gözlerinde bezirganların salyalı şehvetleridir sağa sola bulaşan
Kurbanına saldıran aç kurtların iğreti bakışları eşliğinde
Ali ismail Korkmaz henüz on dokuzunda dövüldü dövüldü öldüresiye...
İnsan eti yiyenlerin insan kanıyla beslenenlerin homurtuları arasında kala kaldı
Ölüsü faili meçhuller kervanına katıldı Direndi gezi direndi insanlık...
Sonra; temmuz çaldı kapımızı usulca yükselir ışığı özgürlüğün temmuz sıcağıyla.
Mırıldanırken yaşam ninnisini kulaklarımıza,
Okşar saçımızı ılık bir rüzgar olup direnenlerin şehitleri,
Çalınır kulaklarımıza yaprak hışırtıları gibi direnenlerin senfonileri,
Duyumsanır ve yaşanır yükselirken ay ışığı günün öflezinde direnenlerin ezgileri.
10 Temmuz 2013 –