İstanbul Bir Dişi Orospu
Acının ve ölümün kucağındaki İstanbul ona sığınmış aşk çocuklarıyla beraber yitirdiği erdemini geri ister. Bu aşk çocukları sürekli ezber bozarlar. Sevdikleri için o kim? demezler de, o ben, derler, üstüne basa basa.
Acının ve ölümün kucağındaki İstanbul ona sığınmış aşk çocuklarıyla beraber yitirdiği erdemini geri ister. Bu aşk çocukları sürekli ezber bozarlar. Sevdikleri için o kim? demezler de, o ben, derler, üstüne basa basa.
Biliyoruz ki Mevlâna belki de İslam dininde dans eden ilk erkek.
Mevlevî'nin dönüşü, Bolero'nun ezgisi gibi; tekrarı olmayan tekrar.
Biliyorum yüreğinin nasıl kuruduğunu
Git desem dönüşün izi kalır
Açık ara
açık oturum
açık öğretim
Açık saçık
Açık seçik
açıkgöz
açıortay
Adale
adamakıllı
Adile Hala (tarihî ise)
Aerobik
Affetmek
Afra tafra
Aforoz
Afyonkarahisar
AGİK’in
agresif
ağababa
ağabey
Ağaçkakan
ağırbaşlı
Ağrı Dağı’na
ağrı kesici
Ağır sıklet
Ağustos böceği
Ahududu
aidat
Akademi
akciğer
akıl almaz
aksesuar
akşamüstü
Bir roman okudum. Kuyumcu inceliğiyle işlenmiş bir roman. İncelikli, derin ve insanı alıp ta gerilere götüren. Ağlatan. Aşık ettiren bir roman. Sayfalar ilerledikçe bir insanın her zaman nasıl kendi doğal çevresini aradığını ve doğal çevresinin içinde nasıl rahat ettiklerini görüyoruz. Ermeni Katliamından sonra yaşanan trajedileri okudukça roman sizi alıp götürüyor. Romanın yarattığı atmosferin içinde yaşadıklarınız da aklımıza geliyor. Başkası olmanın acısını yaşayanlar olarak, onların duygularıyla bütünleşiyorsunuz.
Bir Türk olarak Kürt, Ermeni, alevi, solcuları, anarşistleri yazmıştı. Aykırıydı alabildiğine. Farklıydı. İnce ve narin bir ruha sahip olduğunu her bir paragrafında hissettiriyordu. İnsanlıktan yanaydı. Eşitlikten yanaydı. Eserleri insan kokuyordu baştan sona. Ve romanlarında bir şiirsellik de vardı. Ama şair yanını bilmiyordum. Sınırsız Kitap ve Yayıncılık’tan çıkan, ‘’Geçtiğin Yollar Benim’’ adlı şiir kitabıyla da şairliğini ispatlamış. Yine zifiri karanlığın ortasında küçücük bir ışık hüzmesi aramış. Karanlığa savaş açmış.
Bu son yıllarda okuduğum en iyi romanlardan biri Babil'de Sürgün adlı kitap. İnsanı alıp geçmişe götürüyor; dayak yiyişlerimize, hakaretlere... Çocukluğumuzda yaşadığımız ayrımcılıklar bir bir gözlerimizin önünde geçiyor. Kitabı okurken hüzünleniyoruz. Düşünüyoruz. Kadim halkın evladını kendisine konu aldığı için, sevinçli hiçbir anına rastlamıyoruz. Ve insanı bir kimlik arayışına götürüyor. Romantizm, sosyoloji, felsefi ve psikolojik öğelerle romanını daha da zenginleştirmiş. Ekseninde ise insanlık var.
İktidar hırsınız bir koltuğa çakılsa da
ölüme ve ölümünedir nicedir vuslat, ben bağışlasam seni kuşlar unutmaz