Fakat dünyada kişisel olarak verilmesi en zor karar, kişinin kendisini objektif şekilde sorgulamaya kolayca yanaşmamasıdır. Bu kişilik yapısı dünyada yaşayan insanların en az %95'inde mevcut olup, kendini sorgulamaktan korktuğu kadar, düşmandan o derece korkmaz.
İnsan biyolojik olarak fiziksel, duygu ve düşüncede değişim içerisinde yaşayan varlık olmasından kaynaklı, karakter yapısının ne zaman oturacağını kesin olarak ifade etmek çok zordur. Bu birazda hava koşullarının gelecek sene nasıl olacağını tahmin etmeye benziyor. İklimle ilgili doğru bilgiler, Klimatolog ile Meteorologların bilimsel analizlerine bağlı olduğu gibi, insan karakterinin ifadesi felsefeci ve psikologların çözümlemeleriyle mümkündür. Karakterin oturmasında birden çok engeller var. Ancak yeterli olduğunda olumlu, yetersizliği durumunda büyük olumsuzluklara yol açan sosyal imkan, maddiyat, eğitim, kültür ve adalet temel belirleyicidir.
İnsan düşünce sayesinde çocukluğundan itibaren her yaş döneminde, sosyal koşullarına bağlı çevresini bilinçsizce sorulayarak büyür. Bu sorgulama ilk dönemler içgüdüsel gerçekleşirken, eğitim ve yaşın etkisiyle biraz daha bilinçli yapıya dönüşür. Oluşan bu yapı insan karakterinin oturması için hiçbir zaman yeterli değildir. Birey ve toplumlarda karakterin daha erken oturmasında öncelikle atılması gereken adımlar, doğru bilimsel eğitim ve demokratik yönetimin var olması şarttır. Demokratik adalet sisteminin olmadığı her toplumda, bireyler birçok imkana sahip olsa dahi, düzendeki anormallikler karakterin oturmasını hep engeller. Yine de tüm olumsuzluklara rağmen kişi çok istekli ve ısrarcı olursa, nitelikli bir kültürle karakterini oturtabilir. Bu söz konusu demokrasi dışı yapılarda istisnadır.
İnsan duygusunun sürekli değişkenliğiyle birlikte, devletin adaleti burjuvazinin fahişesi durumuna düşürülmüşse, toplumun sahip olduğu karakter her zaman pezevenkçe rol oynar. Bu tür devlet ve toplumlarda karakter özellikleri daha fazla değişkenlik gösterip, aklın alamayacağı anormal insan tipleri türer. Her ortam ve koşullarda bireylerin karakterinin oturması veya oturmamasında en etkili güç, tercihleri öne çıkaran devlet ve adalet sistemidir.
Bazen her türlü olanağa sahip kişilerin karakteri oturmazken, bazen de olanaksızlık içerisinde yetişenlerin karakter yapıları daha erken oturduğu görülür. İnsanın bu derin ve anlaşılması zor olan kişilik özelliği, bireyin doğru sorgulama yapıp yapmadığıyla ilgili olup, elde edilen cevaplara uygun düşünüp yaşamasıyla bağlantılıdır.
Doğadaki tüm canlı varlıklar içerisinde en hareketli, sürekli değişim isteyen tek varlık insandır. İnsanın ciddiyetsiz eksik eğitilmesi, telafisi olmayan karakter bozukluğuna yol açar. Sorgulama, düşünce ve sürekli değişim insana üstün bir özellik katarken, bunun nasıl kullanılacağı iyi bilinmelidir. Kullanılması bilinmediği sürece, aynı derecede birey için işkence demektir bu özellikler. Tüm karakteristk yapılar, beyindeki hücrelerin (Nöron) milyarlarca sayıyı bulması ve ahenk içerisinde sürekli hareketli olması sonucunda gerçekleşen bir durumdur.
Mevcut olan yapının iyi bir karaktere dönüşmesi, yaşanılan dünyayı, evreni, çevresini bilinçli sorgulayıp doğru cevaplarla yaşanırsa mümkündür. Derin bilgiye ve kültüre dayalı sorgulama olmadan ya da üstün körü düşüncelerle hareket eden kişi, doğru karaktere asla sahip olamaz. Bilinçli sorgulama yapamayanlar, sürekli değişken biyolojik arzu ve isteklerinin arkasından koşar. İnsanın bu özelliği, bilgi ve kültürle donatılmadığı zaman, canavara dönüşmesini sağlayan egoist ince noktanın, bilincinde olmak çok önemlidir. Toplum ve insan psikolojisiyle ilgili bilince ilk sahip olacak yapı devlet yönetimleridir. İstisnaların dışında bireylerin kendi başına karakterlerinin bilincinde olması ve oturtması çokta mümkün değildir.
Bilimsel olarak terbiye (Eğitilmemiş) edilmemiş her karakter, hızlı değişkenlik gösterdiği gibi sınırsız istemlerde bulunur. Sınırsız arzu ve istemlerle yaşamak, doğanın tabiatına ters olduğu gibi her zaman insanı ahlaksızlaştırmaktadır. İşte insanın doğal karakter yapısının ahlaksızlaşmasını önceleyecek etkili güç, devlet yönetimlerinin sahip olacakları evrensel düşünce, adalet ve eğitim yapısıdır. Yarım veya hiç eğitilmeden yaşama devam eden toplumlar özenti, sınırsızlık ve de tatminsizlik içerisinde sürekli egoistleşirler.
Egoizm bilindiği gibi benciliği yükselterek kavga, çatışma ve savaş demektir. Dünyadaki tüm felaket ve olumsuzluklar, cahil bırakılıp yarım eğitilmiş egoist karakterlerin eseridir. Kişilerin her an olumsuzluk göstereceği hesap edilerek, evrensel adalet ve demokratik eğitimin hayata geçirilmesi tek çözümdür. Evrensel ölçüler ciddiyetle uygulanmadığı sürece, diğer yapılanların hiçbir etkisi görülmez. Bu noktada öncelikle devlet yönetimi kendisini felsefi olarak sürekli sorgulamalıdır. Kendisini sorgulamayan/sorgulatmayan her birey, toplum ve devlette, şu karakter bozuklukları görülür.
1- Ülkedeki mevcut ekonomik ve maddi varlıkların adaletsiz paylaşımı.
2- Kişilerin yaşadığı yoksulluk ve ezilmişliğin sürekli agresifliğe yol açması.
3- Yetersiz ve yanlış eğitimin, anlama ve çözümleme yeteneğini köreltmesi.
4- Devlet yönetiminin gerçek adaletten uzak belirli güçlerin elinde oyuncak yapılması.
5- Din vb. soyut yapılara gereğinden fazla önem verilip, bilimsel düşünmeyi engellemek.
6- Toplumun sürekli ağır baskı, korku ve zorbalık altında yönetilmesi.
7- Baskı, zorluk ve ayrımcılıklar yüzünden, bireylerin birbirine düşmanca bakması.
8- Adaletsiz yönetimlerde varlıklı kişilerin sürekli, en büyük ben egosuyla haksızlıkların normalleştirilmesi.
9- Gelecek kaygısı ve maddi korkular, sorunlarla mücadele azmini zayıflatması.
10-Gerçek adalet ve ahlakın olmayışı, bireylerin birbirine ve çevresindekilere yükseklik kompleksiyle bakması.
11-Oturmuş karakterin, kişileri özenti gibi gereksiz alışkanlıklarından uzaklaştıracağını bilen devlet yönetimi, bunu tersinden özgürlük adıyla toplumu apolitikleştirmesi.
12-Yetersiz eğitim ve kültüre sahip toplumlar, yalnızca kendisine göre önemli gördüğü sorunları öne çıkarıp felsefesini yaparak, karakterin oturacağını düşünmesi.
13-Demokrasiye düşman yönetimlerin, oturmuş iyi bir karaktere de aynı gözle bakması.
14-Eksik kültür, yarım ve yanlış eğitime sahip kişiler moda, özenti, şaşaa, lüks ve gösterişi, çoğunluğa uyma ya da nimetlerden faydalanma olarak düşünmesi.
Sıralananlara baktığımızda, bunların hepsi hem devlet sisteminde hem de insanların çoğunluğunda mevcuttur. Günlük olarak yaşanan olumsuzluklar hakkında, çevreden felsefi, bağımsız ve bilinçli eleştiri olmadığından, bir sorun yokmuş gibi herkes kendisini pirü pak görüyor. Şayet düşünülen şekilde her şey yolunda olsaydı, asırlar boyu dil, din, inanç, kültür, cinsiyet, sınıf, insanlık çatışmaları bu kadar derin, incitici ve yaralayıcı olmazdı.
Türkiye gibi devlet ve toplumlarda karakterin hiçbir şekilde oturmadığını anamızın, eşimizin, kızımızın, nişanlımızın, sevgilimizin, bacımızın, kardeşimizin, koşumuzun katledilmeleri en büyük kanıttır. Herkes kültürüne göre kendisini biraz adaletli, objektif sorgulayabilse, nerede ve hangi noktada karakterin oturmadığı rahatlıkla anlaşılacaktır. Fakat dünyada kişisel olarak verilmesi en zor karar, kişinin kendisini objektif şekilde sorgulamaya kolayca yanaşmamasıdır. Bu kişilik yapısı dünyada yaşayan insanların en az %95'inde mevcut olup, kendini sorgulamaktan korktuğu kadar, düşmandan o derece korkmaz.
“Empati Yapma ve Sorgulama Kültüründen” dünya toplumlarının çoğunluğu bilerek uzak duruyor. Başta devlet yönetimleri ve bireyler, samimi olarak empati yapma, kendini sorgulama kültürüne inanmış olsalar, iyi karakterin oturmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır.