Komünalizm: Latince commünis, Fransızca commune kelime kökenlerinden türetilmiş olup, tüm dünya dillerinde komün veya komünist şeklinde ifade edilmektedir. Her iki kelimenin ortak anlamı, müşterek, halk meclisi, mülkiyeti ortak kullanmak şeklindedir. Bu da eli iş tutan herkesin yapabildiği alanda üretime katılıp, birlikte üretip, adaletli paylaşıma dayanan ilk ortak yaşamın adıdır. Kom ya da komün yaşam kültürü; dünya tarihinde somut olarak düşünülüp planlı şekilde ilk önce, Neolitik Çağ’da, Anatanrıçaların toplumu yönettiği M.Ö.12 binli yıllarda gerçekleşmiştir. Şu nokta rahatlıkla ifade edilebilir ki, komün yaşam asla bir ütopya değil. Komünalite; her çağın somut ekonomik, sosyal, siyasal, insan nüfusu, arz ve taleplere göre rıza şehri, komünizm, sosyalizm ve sosyal demokrasi olarak, bugüne kadar yaşanmıştır. Ve komün yaşam düşüncesini işlevsizleştirmeye çalışan düşünce ve anlayışların tarihi kısaca şu şekildedir.
M.Ö.5000 yıllarında Sümer Uygarlığı adıyla, Kral Tanrıcı erkek egemenlikçi (Ataerkil) anlayış, kast sistemiyle efendi-köle yaşam biçimini, egemen olduğu her yerde dayatmıştır. Bu yapı, Neolitik komün kültür yaşamını bitirme noktasına getirmişti. M.Ö.2500’lerde Sümerlerin kültürüne muhalif ya da ona yakın yaşam biçimini devam ettiren Akad, Luvi, Hitit, Lidya, Mısır, Babil, Asur, Mittani vb. krallıklar, tekrar insanlık yaşamında etkili oldular. Söz konusu krallıklarda komünaliteye yakın bir yaşam biçiminin varlığını ileri sürmek, çok fazla iyimserlik olur. Çünkü erkek egemenliği, çoğu toplum ve krallıkta, artık gemi azıya almış bulunuyordu.
M.Ö.2000 yıllarına gelindiğinde, Hz. İbrahim’in Gök ve Tek Tanrı düşüncesi, tanrı kral anlayışını aratacak anormal bir durumu ortaya çıkarmış oldu. Hz. İbrahim’in Peygamberlik düşüncesiyle M.Ö.1000-M.S.610 yıllarında ortaya çıkan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet, peygamberleri kutsayarak adeta ikinci bir tanrı yarattılar. Böylece kendilerinden önceki tüm kültürleri değersiz, yok sayıp, tek yaratıcı, yaşatıcı Allah’tır diyerek, insanları düşünceden uzak korku, içgüdüsel, egoist kurnazlığı, kutsal manifesto gibi dayattılar. Efendi- köle anlayışına dayanan sınıf farkı ve servet sahibi olmak, yüceltilerek tanrı emri olarak tapınıldı. Soyut, hayalci, kaderci, yalancı, katliamcı egemen bu yapı, komün kültürü yok etmek istemesine rağmen, komünalizm demokrasi adıyla şu tarihlerden itibaren tekrar hayat bulmaya başladı.
Demokrasi: Yunanca demos halk, krati yönetim anlamındadır. Halkın kendi kendisini yönetmesi demektir. İlerleyen tarihlerde tüm insanlığın yaşamını direkt dolaylı etkileyen insani ve eşitlikçi bu idare biçimi, M.Ö.4.Yüzyılda ilk önce Helen Uygarlığı’nın yönettiği şehir devletlerde hayat buldu. Halkın söz sahibi olduğu, kendilerini yönetecek kişileri kendilerinin belirlediği siyasal yapının adıdır demokrasi.
Helen Uygarlığı’ndaki demokrasi yaşamıyla, pozitif bilimsel felsefi düşüncenin gelişmesi, tek tanrılı dinleri kullanan merkantalist, kapitalist ve emperyalist servet avcılarına karşı, ciddi uyanışı sağladı. Ezilen köylü, çoban, işçi, sanatkâr, ticaretçi, küçük esnaf, onur kırıcı her uygulamaya karşı direnerek, dindar veya farklı anlayıştaki tüm efendilere baş kaldırmışlardır. 1500 yıllarına gelindiğinde dönemin felsefeci, aydın ve siyasileri topluma öncülük ederek, ezilen her katmandan insanları çağın gerçekliğine uygun, “Komünist ve Sosyalizm” çatısı altında iktidar olmalarını sağladılar. Bu örgütlenmelerin daha somut şekli, Karl Marks ve Friedrich Engels başta olmak üzere, diğer komünistlerle ortaklaşarak hazırladıkları Komünist Manifestoyla start almıştır. Manifestonun ana sloganı, “Tüm Dünya Emekçileri Birleşin” diyordu. 1700’lerden itibaren Avrupalı emekçiler siyasal, askeri ilkelerini netleştirerek, ilk önce 1789’da Fransız komün devrimini gerçekleştirdiler. Bunu takiben 1848’den itibaren tüm Avrupa ülkeleri, burjuva demokratik yönetimlerine geçmek zorunda kaldı.
Rusya proleteryası komünist parti çatısı altında 1917 Ekim Devrimiyle, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni (SSCB) kurup, reel sosyalizmi inşa ettiler. 1945’lerden itibaren Balkan Ülkeleri, Çin, Küba, Kuzey Kore, Vietnam, Nikaragua gibi devletlerde, komünist düşünceye dayanan yönetimler iktidar oldu. Dünyanın diğer ülkelerinde ise, sosyalist veya komünistler siyasi mücadelelerle zamanla iktidar olsalar da çoğu, kısa sürede iktidarı tekrar kaybetti.
Çağın gerçekliğine uygun komünist veya sosyalist yönetim, yaşam biçimini ortaya koyan söz konusu devletler, birçok konuda hep eleştirildiler. Bu eleştirilerin çoğu haklıydı. Çünkü sosyalist devletler, insanların temel ihtiyaçları olan sağlık, eğitim, konut ve iş garantisi dışında, diğer ihtiyaçları hep tali gereksinimler olarak gördü. Bireysel psikolojik duygular olan özgün çalışma, özel uğraşı, inanç, seyahat, özgür düşünme ve tartışma gibi önemli kültürel noktalar, hep geri plana itilip bastırıldı. Haksız eleştirilerse; çoğu toplum ve ülkeler üzerinde hegemonya kurmuş kapitalist emperyal yayılmacı saldırganlık, sosyalist devletleri ciddi anlamda sıkıştırıyordu. Komünist devletler, buna yenik düşmemek için, daha çok askeri teknoloji ve proletarya diktatörlüğüne önem verip siyasal, sosyal ve kültürel gelişmeler hem zayıfladı hem de gittikçe önemsizleşiyordu.
Aynı zamanda komünist liderlerden çoğunun, kariyerist ve vizyosuzlukları yüzünden, birbirlerini eleştirip benliğe oynamaları, komünist enternasyonalzmin işlevsizleşmesine sebep oldu. Diğer taraftan kapitalistlerin doyumsuzluk, lükse özendirme ve sözde özgürlük reklamları, sosyalist yönetimleri ciddi şekilde sıkıştırıyordu. Bilindiği gibi Sovyetler Birliği öncülüğünde kurulan Varşova Paktı, 1989 yılında dağıldı. Yaşanan bu olumlu olumsuzluklardan dersler çıkarılıp, 21.Yüzyıl gerçekliğine uygun “Demokratik Komünalizm İlkelerle” daha objektif, gerçekçi, ahlaki bir yaşamın gerçekleşmesi mümkündür. Bu aynı zamanda hem kapitalist ve emperyal yayılmacılığı zayıflatmak hem de insanları, reel ahlaki ilkelerle eğitip yaşamasını sağlamaktır.
Maddeler:
1-Her türlü lüks ve sınırsız varlık sahibi olmaya dayanan düşüncenin, insandaki en büyük hastalıklı psikolojik yapı olduğunu, bunu yok etmek ya da minimalize etmek için, temel dersler içerisinde insanlara öğretilmesi.
2-Kadın ve erkeğin her alanda kesinlikle eşit haklara sahip olduğu, fiziksel herhangi bir farklılığın birbirinden üstünlük sağlamadığını, tüm dünya ülkeleri buna anayasalarında yer vererek, toplumun bu düşünceye göre eğitilmesi.
3-Cinsiyet tercihinde insanların kendi iradelerine dayanarak seçim yapmaları, doğal ve insani gerçeklik olduğunu kabul etmek.
4-Mecburi ve zorunlu öz savunmanın dışında tüm örgütlenmeler demokratik, kültürel ve siyasal şekilde, her farklı yapının kendi komününü oluşturup, “Deemokratik Komünal Meclislerle” merkezi yapılarda temsil edilmesi.
5-İnsan yaşamı yalnızca parasal (Maddi) varlıklara göre düşünülemeyeceği, buna eşit gelen özgün mesleki, yetenek, hobi, kültürel, siyasal ve inançsal tatmini sağlamak için, bireysel şekilde yaşama imkânı tanımak.
6-İmkanlar dahilinde bireylerin dünya ülkelerine seyahat edip farklı toplum ve kültürleri tanıma olanaklarını oluşturmak.
7-Her ülkenin kendi ekonomik yeterliliğine uygun devlet, grup, şirket ve şahısların sınırlı sermaye, sınırlı varlıklara sahip olmayı kabul edeceği, tüm kurum, kuruluş, kooperatif benzeri ekonomik faaliyetlerin, bu yasal çerçevelere göre şekillendirilmesi.
8-Din, dil ve etnik ırkçılığa dayanan faşizan her türlü faaliyet kesinlikle yasaklanıp, bunların dışındaki diğer tüm kültürel, siyasal örgütlenme ve çalışmaların önü her türlü açılması.
9- Canlı, doğa ve insan sağlığına zarar veren her türlü ekonomik vb. faaliyetler, mümkün olduğunca zayıflatılarak, ileriki aşamalarda tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamak.
10-Bu makaledeki düşünce, öneri ve maddeleri kabul eden devlet, toplum, siyasi parti ve kültürel oluşumlar, anayasa ve de tüzüklerinde temel ilkeler olarak yer verip, diğer maddelerin bu yapıya göre şekillendirmesi.
Demokratik Komünalizm düşüncesini geliştirmek, zenginleştirmek isteyen kişi ve düşünceden olanlar, öneri ya da eleştirilerini sunabilirler. Samimi demokratik düşünce sahibi kişilerin, destek ve önerileri önemlidir.
Demokratik Komünalizm Nedir?
Neolitik komün toplumdan, Avrupa burjuva demokrasisi ve 20. Yüzyılda gerçekleşen sosyalist devrimlerden çıkarılan derslerle, 21. Yüzyılda ekonomik, sosyal, siyasal tüm özgürlüklerin sınırlarını etik kurallarla belirleyen akılcı, ahlaki, modern, çağdaş ortak yaşam düşüncesidir komünalizm.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...