Feriştah Nine
Kesik toprağından yapılmış yüksek duvarlarının kuytu köşelerinden fışkıran güz çiğdemleriyle karşıladın beni ilk. Sonbaharın tatlı serinliği vurdu yüzüme. Dal dal kızılcıkların ateş kırmızısı içimi ısıttı. Ayağımın altında ezilen sarı kırmızı yaprakların hışırtısı, değişeceğinin, başkalaşacağının müjdesini verdi. Güneşi kıskanıyordun. Oysa yaprakların aralığından ara sıra yüzünü gösteren güneşle fark ettim güzelliğini. Geçtiğim yolların iki yanında yükselen ağaçlar ve onlara sarmalanan sarmaşıklarla sözleşmiştin sanki. Beni de sarmış, sarmalamışlardı. İrimlerle* kesişiyordu bütün yollar.