Ayla

Sıdıka Yakşi kullanıcısının resmi
Gazetede kadın cinayetlerini okudukça üzülüyordu yaşlı kadın. Yine bir adam karısını pompalı tüfekle öldürmüştü. Hem de yaşadığı şehir Eskişehir’de.

Kendi kızı da mutlu değildi eşiyle. Sık sık gelip, "Ben daha fazla dayanamayacağım bu duruma. Anne ben boşanacağım Ayhan'dan. Ayhan istemiyor boşanmamızı" diyordu.

Kadıncağız üzüntüsünden kahroluyordu. "Kızım boşanıp da ne yapacaksın? Buraya gelsen babanın kahrını çekebilecek misin? Ayhan babandan daha iyidir. Kusursuz kimse yoktur evladım. Sabret. Kocandır. Bak evladın var." deyip kızını ikna edip kocasının evine tekrar yolluyordu.

Biliyordu kocası istemezdi. "Elin yüzüne nasıl bakarım! Halil'in kızı kocasını bırakmış geri gelmiş diyecekler. Ben istemem. Kendisi buldu. Çeksin şimdi. Benim bulduğum adama varmadı. Kaçtı gitti. Ana babasını saymadı. Hiç boşanıp buraya gelmeye kalkmasın. Boşanırsa gözüme gözükmesin" diyordu.

Kadıncağız iki arada bir derede kalmıştı. Kızına acıyordu. Kocasına laf geçiremiyordu.

Ayla çok bıkmıştı. Her gün her gün eve alkollü gelen kocasına dayanamıyordu artık. Ay sonunda maaşını aldığı gibi gidip barlarda kadınlarla, kızlarla yiyip bitiriyordu kocası. Eve para bırakmıyordu. Para istemeye kalksa bir ton dayak atıyordu Ayla'ya. Ayla ufak tefek el işleri, dikiş işleri yaparak karınlarını doyurmaya çalışıyordu. Yoksulluğa razıydı ama kocasının olur olmaz şeylerden ötürü ona saldırması, küfürler etmesi artık canına tak etmişti. Oysa yeni evlendiklerinde onu ne çok seviyordu. Ayhan da onu hiç kırmıyordu. Ama çalıştığı fabrika kapanınca, işsiz kalınca, girdiği yeni işlerde de doğru düzgün ödeme yapılmayınca kendisini alkole vermişti. Şimdi de alkol bağımlısı olup çıkmıştı. Ayhan şimdiki işinde iyi kazanmaya başlamıştı ama alkolün etkisinden artık kendini kurtaramıyordu.

Ayla "İçme, yapma, gitme başka kadınlara," dedikçe karısını düşman gibi görür olmuştu.

Ayla'nın dayanacak gücü kalmamıştı. Birkaç kez karakola sığınmıştı, ama komiser onları barıştırıp evlerine göndermişti. Eve gelince Ayhan:  "Hele bir daha beni karakola şikâyet et, ben sana o zaman gününü gösteririm" deyip, onu bir güzel dövmüştü.

Hiç anlayamıyordu Ayla. Bir insan bu kadar nasıl değişebilirdi! Bir zamanlar sevdiği, deli gibi aşık olduğu, uğruna ailesini bile karşısına aldığı bu adam bu kadar nasıl değişebilirdi?

Oğlunun öğretmeni durumu biliyordu. Ona birkaç kez “boşan bu adamdan, gel bana” demişti ama Leyla, “Olmaz!” demişti.

Oğlunun öğretmeni İbrahim iyi biriydi biliyordu, annesiyle birlikte yaşıyordu. Eşini kaybetmişti. Onun da bir oğlu vardı. Ayhan'a boşanmak istediğini bir iki kere söylemeye çalışmıştı, ama yine dayak yemişti.  Ayhan ona rahat vermezdi. İbrahim'i bilse öldürürdü onu.

Ayla cesaret edemiyordu. O akşam Ayla oğlu Arda'yı uyuttu, salona geçti. Üçünün baş harfleri de A harfi ile başlıyordu. Özellikle böyle olsun istemişti Ayhan. Bu Ayhan o Ayhan mıydı? Birileri kocasını alıp yerine başka bir Ayhan mı getirmişti acaba? Elindeki dikiş işleriyle uğraşmaya başladı. Saat gece yarısını geçmişti. Biliyordu. Ayhan yine alkollü gelecekti. Ayla kararını verdi. "Ne olursa olsun bu gece beni dövmesine izin vermeyeceğim" dedi, "Allah’ım bana bugün yardım et"

Ayhan kapıyı çaldı. Ayla o sıra lavabodaydı. Kapıyı biraz geç açtı. Ne olur ne olmaz diye eline de mutfaktan bir bıçak alıp pantolonunun arka cebine sokuşturdu.

Ayhan kapıdan girdiği gibi, "Neredesin sen? Beni neden bekletiyorsun? Mahsus mu yapıyorsun?" diyerek Ayla'nın saçlarına yapıştı. Ayla can havliyle elindeki bıçağı Ayhan’a sapladı. Ayhan kanlar içinde yere yuvarlandı. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Ne yaptın sen? Ayla beni bıçakladın!” deyip kendinden geçti.

Ayla bir süre öylece kalakaldı. Sonra apartmandan bağırtıları duyan geldi. Ambulans çağırdılar. Ayhan'ı hastaneye kaldırdılar. Ayhan ölmemişti. Ayla hemen boşanma davası açtı. İbrahim'in Adana'da kız kardeşi vardı. İbrahim onu gizlice kız kardeşinin evine götürdü. Mahkemesi oldu, bitti. Avukatı Ayla'nın nerede olduğunu hiçbir zaman açıklamadı. Ayhan çok uzun bir süre hastanede yattı.  Hastane de yatarken boşanmayı kabul etmek zorunda kaldı.

Ayhan hastaneden çıktı. Evine geldi. Deli gibi her yerde Ayla'yı ve oğlunu arıyordu. Kaç kez kayın pederini, kayın validesini tehdit etti. Ama Ayla'yı bir türlü bulamadı. Ayla Adana'da bir dikiş atölyesinde işe başladı. Üç yıl geçti. Ayhan hâlâ Ayla'yı arıyor. Bulamadı. Çünkü Ayla ismini değiştirdi.

Şu an kendi ayakları üzerinde durabiliyor.

Ayla kendini kurtarabildi. Şanslıydı. Ama ne yazık ki bu ülkede her gün dört kadın öldürülüyordu. Ayla kurtulduğuna sevinemiyordu bile.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...