YİTİRENLER, BULANLAR ve TOTEM

Sibel Karakız kullanıcısının resmi
Çalıştığım resmi dairede öğlen arası tüm arkadaşlar sokaklara dökülür. İşlerin yoğunluğu herkesi bunaltıyor.

Arkadaşımla beraber yemek sonrası sokakları turlayalım, dedik. Maksadımız biraz stres atmak ve de hava almak.

Yolumuzun hemen üstünde ilköğretim okulu var. Her yer çiçek bahçesi… Kelebekler gibi koşuşan çocuklarla dolu. Sesler o kadar güzel ki! Dünyadan hiçbir müzik çocukların sesleri kadar hoş gelmez kulağıma. Hele bir de mutlularsa, gülüp oynuyorlarsa, tadına doyulmaz.

Etrafımda koşup duruyorlar. Onlara çarpmadan geçeyim derken yolda 5 TL para buldum. Huyumdur, yerde bulduğum paraya elimi sürmem. Benim de bazı prensiplerim var. Şimdilerde buna “Totem” diyorlar sanırım. Bazı şeylerin kutsal olduğuna inanmak gibi. Ben de bana ait olmayan şeylerin sahibine veya ihtiyaç sahibi olan birine vermenin uğuruna ve bunu yapmazsam da uğursuzluğuna inanırım. Bu konuyla ilgili yıllar önce yaşamış olduğum bir de anım var:

Yine iş çıkışında dört bayan arkadaş evlerimize doğru yürüyorduk, (Hasibe, Feryal, Asuman ve ben)  yerde eski püskü siyah bir cüzdan gördüm. Cüzdanı Hasibe'ye ayağımla göstererek:

"İçinde para olabilir" dedim.

 "Neden sen bakmıyorsun?" dedi.

"Yerde bulduğum hiçbir şeyi almam!" dedim.

Kızcağız “neden?” dercesine yüzüme baktı, ama benim kararlı olduğumu görünce kendisi almak zorunda kaldı. Çekine çekin açtı cüzdanı, içinde kâğıt paralar ve bir de telefon numarası vardı. “Ne yapsak acaba?” dedik aynı anda.  Geç olmuştu. Herkesin evinde çocukları yemek bekliyordu. Birkaç lira için uğraşmaya hiçbirimizin vakti yoktu.  Aramızda: “Bugün akşam oldu, yarın telefonla ararız, gelir dairden alırlar…” diye karar verdik. Ama arkadaşlarım ısrarla cüzdanı neden benim almadığımı da merak ediyorlardı. Onlara çocukken başımdan geçen bir olayı anlattım:

"Ortaokul yıllarıydı. Defterim bitmişti. Kırtasiyeye defter almaya giderken, yerde 1 TL buldum. Dondurma alıp yedim. Kırtasiyeye gittiğimde ise defter parasını cebimde bulamadım. Büyük ihtimalle düşürmüş olmalıydım. O an aklıma, yerde bulduğum ve harcadığım 1 TL geldi. Kendimi suçladım. ‘Ben o parayı harcamasaydım, şimdi benim param da kaybolmazdı,’ diye düşündüm. O günden sonra, bulduğum hiçbir şeyi almamaya karar verdim. Alsam da ya bir ihtiyaç sahibine veririm veya görmezlikten gelirim." Bu olayı anlatmak arkadaşlarımın hoşuna gitmişti. Hatta "Artık biz de almayalım yerde bulduğumuz parayı" dediler yarı şaka, yarı ciddi yolla…  Hep beraber gülüştük. 

Ertesi gün işe gidince saat 9-10 gibi cüzdandan çıkan telefon numarasını aradım. Durumu anlattım. Cüzdanı tarif ettim ve içindeki paralardan bahsettim.

"Sahibini tanıyorsanız işyerimize gelsin verelim" diye de tembih ediyordum ki, telefona çıkan bayan bana bir güzel fırça attı:

 “Siz eğlenecek başka birini bulamadınız mı?” diye de bağırdı ve telefonu yüzüme kapattı. Bunun üzerine yine de belki gelen olur diye cüzdanı çekmeceye koyup birkaç gün bekledik. Gelen giden olmadı. Cüzdanı alan arkadaşım Hasibe onu ben bulduğum için,

"Bu cüzdandaki parayı oturduğumuz binanın kapıcısına vereyim, razı gelirsen?" dedi.

 "Olur, sen nasıl istersen" dedim.

Kızcağız parayı kapıcıya vermiş, cüzdanı da çöpe atmıştı. Ama birkaç gün sonra işyerimize ağlayarak bir kadın geldi. Benim masam girişte, en başta olduğu için derdini direk bana anlattı:

"Burada birileri benim cüzdanımı bulmuş, evlere temizliğe gidiyorum. O gün telaşla eve dönüyordum, o zaman düşürmüş olmalıyım. Temizlikten aldığım para vardı içinde, cüzdanı kaybedince harçlıksız kaldık. Zaten ayda yılda bir iş çıkıyor" diye hıçkıra hıçkıra ağlayarak anlatıyordu. Kadının durumunu gören diğer arkadaşlar başımıza toplandı. Durumu anlattım. Hemen kendi aramızda para topladık, -kaybettiğinin belki de on katıydı verdiğimiz-  ve kadını gönderdik.

İşte böyle, buna benzer birçok anım var…

Yerde bulduğum 5 TL’yi eğilip aldım ve önümden hızlı adımlarla giden 7-8 yaşlarında bir erkek öğrenciye:

"Canım, bakar mısın?"  dedim.

 Çocuk telaşlandı:

"Buyur Abla" dedi.

"Elimdeki bu parayı yerden buldum.” dedim,  “bunu al okulda arkadaşlarınla harcarsın"

Çocuk telaşla elini pantolonunun cebine soktu. "Aaa, ekmek parasını düşürmüşüm. Bu para benim…" dedi. Işıl ışıl yanan gözleriyle teşekkür etti ve koşar adımlarla bakkaldan ekmeğini alıp evinin yolunu tuttu. Genelde bulduğum parayı, daha önceden de söylediğim gibi ya dilenciye veya ihtiyacı olan birine verirdim ama bu defa gerçek sahibine vermiş olmanın mutluluğunu yaşadım. Hem de dünya tatlısı bir çocuk.

Karakız...

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...