Sosyal Medya ve Kadın

Yıldız Karagöz kullanıcısının resmi
Sosyal medyayla internetin özellikle büyük şehirlerde geçim kaynağı haline geldiği ve İnternet kafelerin her köşe başında bit gibi türediği yıllarda tanıştık. Feodalitenin katı olduğu bölgelerde, bu kafelerin önünden dişi bir sineğin bile geçemediği, erkeklerin ise çeşitli chat-romlarda sanal hovardalık yaptığı yıllardı.

Aynı zamanda İnternetin görsel iletişimde de bir cazibe haline dönüştüğü yıllar. Kadir dayının Almancı oğluyla annesinin görüntülü görüşmesine yardımcı olurken, titiz bir şekilde aileye uygun bir internet kafesi aradığı yıllar… Ve yine aynı zamanda Ayşe teyzenin de kızının bu kafelerde, hiç görmediği Almancı olan nişanlısı ile Msn’de görüşmesine, ancak üç erkek eşliğinde izin verdiği yıllarda tanıştık. Daha sonraki yıllarda internetin bir lüks gibi belirli evlere girdiği ve ardından süratle lüks olmaktan çıkıp, her evin başköşesine konduğu yıllar geldi. Tıpkı radyo ve televizyon gibi.
 
   Sosyal medya denince: bugün başlıca Facebook, Twitter, İnstagram ve bunun yani sıra çeşitli bloglar, siteler, forumlar geliyor akla.  Bu günlere gelinceye kadar elbette bu ağlarla tanışmamız ciddi önyargılar da getirdi kendisi ile. Ama her ne olursa olsun, bu sosyal ağlar etkisini güçlü bir şekilde koruyup hayatlarımızın merkezine konuverdiler. Öyle ki daha okuma yazma bile bilmeyen kadınlarımız bugün kocalarının şifrelerini kırıp onların sakıncalı davranışlarını ortaya döküveriyorlar. Oysa önceleri Facebook gibi bir hesap açma cesareti olmayan kadınlardı hepsi de. Bugün Facebook hayatlarının olmazsa olmazı haline gelmiş olan bu kadınlar, bununla kalmayıp diğer ağlara da ulaşabiliyor, kendileriyle bağdaşan uğraşlar bile ediniyorlar. Mesela: bu kadınlar özel sayfalarında yeteneklerini cesurca ortaya koyuyor, daha önce eşlerine ve çocuklarına kırk nazla beğendirdikleri mutfak becerilerini tüm ihtişamıyla görsel olarak da sergiliyor ve bu alanda ilgi topluyorlar. Aynı zamanda hiç göze görünmeyen emeklerinin ne kadar değere şayan olduğunu fark edip hem ekonomik hem sanatsal olarak daha ileri adımlar atıyorlar. Erkeklere gelince: onlar, hayatin temeli, anası olan kadınların emeklerinin üzerine bedavadan konup, her konuda parmak kaldıran ve kılıç sallayan doğuştan iktidarlardı zaten.
 
     Tabii ki de bu sosyal ağlardan her kadın faydalı bir biçimde yararlanamadı. Bununla birlikte çeşitli nedenlerden dolayı kendini kaybetmiş olan kadınlar da vardı. Bu kadınlar, bir anlık ucuz bir teselli, arayış içine giriverenlerdi. Elektronik aygıtların ardındaki, ağızlarını açıp bekleyen göze görünmeyen kurtları, tilkileri göremeyecek kadar kaybolmuşlardı. Ve işte bu kadınlar namus anlayışı kadının bacak arasında sınırlı olan erkekleri haklı çıkarıyorlardı. Çünkü adi olmayan kadınlar kendi namuslarının değil, yine kafaları kadının iki bacağı arasına gömülü olan, aslında hiçbir değeri olmayan bu erkeklerin namus anlayışını korumakla görevlilerdi.
       
    Sosyal medyanın faydalarını ve zararlarını sadece bu örneklerle sınırlandıramayız elbette.  Sıralayacak olursak; özetle söyle birkaç madde halinde sıralayabiliriz.  Olumlu olarak: Daha çok takip ve takipçiye ulaşmak, Anında tepki geri bildirimle yeteneklerinin farkına varmak, İstenilen bilgilere kişilere kolay ve hızlı ulaşabilmek, dünyayı daha geniş bir açıdan hızlıca takibe alıp, geniş bir ve kültür birikimine sahip olmak.
 
      Olumsuz olarak da: Aforizmaya ve içi boş bir hayata yönelim. Gizem ve kapalılığı öldürmekle birlikte özel yaşamların öldürülmesi. Popülarite sevdası ile ailenin ve ahlakin çöküşü olarak sıralayabiliriz.
 
Sonuç olarak sosyal medya kimilerine göre annelerimizin 40- 50 yıl önce sokakta kapı önlerinde akşamüstü yaptıkları sohbet. Ama bu sohbetlerin öteki mahalleye ancak aylar sonra belki de birkaç yıl sonra ağız ve dil değiştire değiştire farklı bir boyutta ulaşırken. Bugün sosyal ağlar, o mahallelerin alanlarını genişleterek artık ülkeler arasına dönüştürdü. Üstelik ışık hızı denebilecek bir hızla. Artık bizim yerine göre de, arada bir, belki de, tabiri caizse kırk yılda bir gidilen konferanslara eğitim kurumlarına sanat camiasına istediğimiz an götürüp getiren bir araç.
 
 
Yildiz Karagöz  
 
14.01.2018 Biel/ Bienne
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...