Her Yazı Kayan Bir Yıldız

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Aksilik kiralık katil
Talihin kan davalın 
Vurulursun her köşe başında 
Soyu tükenir merhametin 
Yılma! 
Yum gözlerini yedi renginde hayatın 
 
Hep eksik kalıyoruz yarımımızı bulduğumuz ve detaylarımızı tamamladığımızda da. Meğerse hayat yaşanılmak için ardından koşmaya hükümlü kılar durmadan. Eksik, yaralı ve incinmiş sözcüklerle baş başa bırakarak. Meğerse umut ardından koşulanmış aslında yakalandığında yine eksik bırakan ve izini sürmeye diz çöktürenmiş. 
İade edilmiş suretler ve rüzgâra savrulmuş suların kavminden kovulmuş yeminlerin, kalbimizde bıraktığı yaralara mülteci kalma mecburiyetinde saklayarak kederimizi, sonra unutma sancısında mekik dokumak, başını ellerinin arasına alıp geceye dönüşmek… Ah geceye dönüşmek bir daha sabahın olmayacağına inanarak ve takılmak her zerresine uğultulu karanlıklara… Sıcacık bir sesten mahrum boylu boyunca gömülmek karanlıklara… 
Ağlayışın ne cinsiyeti nede yaşı sorulmadan teslim olmak, ışığımızın pusularda vurulduğu yerde, giyinerek karamsarlıklarımıza… Bundan ötesi var mıdır çığa dönüşmesi naçarlığın, işte burada çıldırır insan “ Ey umut nerelisin” diye bağırarak, ulu orta kalbimizin kalabalık kimsesizliğinde. 
 
Dizelerle kuşanıp çıkarız ömrümüzün sokaklarına. Üşüyen bir bedenden titreyen sevgimizin ufuğuna dönerek belki ışıl ışıl beklide buğulu bakışları da alarak refakatimize dilekler sıralarız artsız istemlerimize. Eksik gelişlere, bekleyen gidişlere, kahrolan ayrılıklara, sarı buğdaya, kan damlayan kayalıklara, çiy damlasından boynu bükülmüş bir gül yaprağına bir sevgilinin ellerinin değdiği her yere şiirler yazarız. 
Biz yazarız ve akşam gelir her harfini siler yaslı bir dokunuşla. Ve sonra… Sonra sabah gelir her imgeyi koynuna alıp salar yolculuklara, sil baştan kederli-kaderimize… Eksik kalırız! Tamda “ bitti” diye bağırışlarımız çıkarken yengilerin kınından. Ve yine kulağına fısıldar “ey umut nerelisin, nerelerdesin” diye fısıldar tamamlanmamışlığımıza paylarız kendimizi. 
 
Kemirirken tırnaklarımızı, sırt dayadığımızda duvarlara ve özlerken birer birer eriyen dostlarımızı. Dumanlar içinde ateşimizle yakarken düşlerimizin himayesinde ruhumuzu. Her yönünden kopmuş zaman gibi yelkovanına, akrebine küskün, kendi kendine infilak eden mayın gibi… Başı dönen voltalara asılan tutsağın özleminden kıvılcımlanan ve adresine hep gecikerek varan mektuplar gibidir eksikliğimiz. 
Ah… eksikliğimiz içimizin vadilerini usulca işgal eden, eritirken memnun olmadığımız geçmişimizi aramaya sürükleyen şarkılara kapılmışlığımız gibi.. 
İstemsizce atılan adımlar… Beynimize üşüşen düşünceler yağmuru… Dilimize dolanan karmaşık mırıltılar ve mecalsizce bir oturuşun yanı başında kurulan nefesi kesik, sesini içimizde boğduğumuz feryatlardır eksik kalanların mirası bazen. 
O samimiyetin örsünde dövülen temenniler, sadakate iliştirilen sözler… O tanrısal hevesler ve tutkuyu bile gerilerde bırakan bağlılıklar ardı hüsran kırılganlıklar. Rüyaların barındırmadığı yüzler, yalanın aforoz ettiği çırpınışlar kocaman bir meçhul ve ne faili belli nede kurbanı. 
Adına hayat dediğimiz yeşeren apansız büyüyen ve kuruyandır savrulup yitendir, eksiklikler bilmecesinde. 
Yumarız gözlerimizi aklanmak için ölülerimizin günahlarında. 
Hani derdin “ her yazı kayan bir yıldız” misali. Yazılan her şey koynunda kaldı sayfaların ve boğazında düğüm düğüm kalemlerin. Yıldız kayar teni çizilir gecenin.. Sayfaların miadına kırışıklar düşer. Ve kalem yenik düşer boranına senelerinin. Yine de gözlerimizi yumarız her yankısında yazılanların eksik kalırız bile bile şişirirken albümünü acılarımızın. 
 
 
Karanfilin kızılı büzülürse 
Ne çıkar deme 
Biriktirme müzminleşen dinginliği 
Huysuzlaşırsa kasvetin 
Dinleme! 
Hayır, gelmez tekdüzeliğin öğüdünden 
 
Kararma / karamsarlaşırsın... 
 
Aksilik kiralık katil 
Talihin kan davalın 
Vurulursun her köşe başında 
Soyu tükenir merhametin 
Yılma! 
Yum gözlerini yedi renginde hayatın 
 
Kararma / karamsarlaşırsın... 
Hep eksik kalan bir şeyler vardı çözmeye çalışırken yaşam deryasında açılma vesilemiz olan.
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...