Aksilik kiralık katil
Talihin kan davalın
Vurulursun her köşe başında
Soyu tükenir merhametin
Yılma!
Yum gözlerini yedi renginde hayatın
Hep eksik kalıyoruz yarımımızı bulduğumuz ve detaylarımızı tamamladığımızda da. Meğerse hayat yaşanılmak için ardından koşmaya hükümlü kılar durmadan. Eksik, yaralı ve incinmiş sözcüklerle baş başa bırakarak. Meğerse umut ardından koşulanmış aslında yakalandığında yine eksik bırakan ve izini sürmeye diz çöktürenmiş.
İade edilmiş suretler ve rüzgâra savrulmuş suların kavminden kovulmuş yeminlerin, kalbimizde bıraktığı yaralara mülteci kalma mecburiyetinde saklayarak kederimizi, sonra unutma sancısında mekik dokumak, başını ellerinin arasına alıp geceye dönüşmek… Ah geceye dönüşmek bir daha sabahın olmayacağına inanarak ve takılmak her zerresine uğultulu karanlıklara… Sıcacık bir sesten mahrum boylu boyunca gömülmek karanlıklara…
Ağlayışın ne cinsiyeti nede yaşı sorulmadan teslim olmak, ışığımızın pusularda vurulduğu yerde, giyinerek karamsarlıklarımıza… Bundan ötesi var mıdır çığa dönüşmesi naçarlığın, işte burada çıldırır insan “ Ey umut nerelisin” diye bağırarak, ulu orta kalbimizin kalabalık kimsesizliğinde.
Dizelerle kuşanıp çıkarız ömrümüzün sokaklarına. Üşüyen bir bedenden titreyen sevgimizin ufuğuna dönerek belki ışıl ışıl beklide buğulu bakışları da alarak refakatimize dilekler sıralarız artsız istemlerimize. Eksik gelişlere, bekleyen gidişlere, kahrolan ayrılıklara, sarı buğdaya, kan damlayan kayalıklara, çiy damlasından boynu bükülmüş bir gül yaprağına bir sevgilinin ellerinin değdiği her yere şiirler yazarız.
Biz yazarız ve akşam gelir her harfini siler yaslı bir dokunuşla. Ve sonra… Sonra sabah gelir her imgeyi koynuna alıp salar yolculuklara, sil baştan kederli-kaderimize… Eksik kalırız! Tamda “ bitti” diye bağırışlarımız çıkarken yengilerin kınından. Ve yine kulağına fısıldar “ey umut nerelisin, nerelerdesin” diye fısıldar tamamlanmamışlığımıza paylarız kendimizi.
Kemirirken tırnaklarımızı, sırt dayadığımızda duvarlara ve özlerken birer birer eriyen dostlarımızı. Dumanlar içinde ateşimizle yakarken düşlerimizin himayesinde ruhumuzu. Her yönünden kopmuş zaman gibi yelkovanına, akrebine küskün, kendi kendine infilak eden mayın gibi… Başı dönen voltalara asılan tutsağın özleminden kıvılcımlanan ve adresine hep gecikerek varan mektuplar gibidir eksikliğimiz.
Ah… eksikliğimiz içimizin vadilerini usulca işgal eden, eritirken memnun olmadığımız geçmişimizi aramaya sürükleyen şarkılara kapılmışlığımız gibi..
İstemsizce atılan adımlar… Beynimize üşüşen düşünceler yağmuru… Dilimize dolanan karmaşık mırıltılar ve mecalsizce bir oturuşun yanı başında kurulan nefesi kesik, sesini içimizde boğduğumuz feryatlardır eksik kalanların mirası bazen.
O samimiyetin örsünde dövülen temenniler, sadakate iliştirilen sözler… O tanrısal hevesler ve tutkuyu bile gerilerde bırakan bağlılıklar ardı hüsran kırılganlıklar. Rüyaların barındırmadığı yüzler, yalanın aforoz ettiği çırpınışlar kocaman bir meçhul ve ne faili belli nede kurbanı.
Adına hayat dediğimiz yeşeren apansız büyüyen ve kuruyandır savrulup yitendir, eksiklikler bilmecesinde.
Yumarız gözlerimizi aklanmak için ölülerimizin günahlarında.
Hani derdin “ her yazı kayan bir yıldız” misali. Yazılan her şey koynunda kaldı sayfaların ve boğazında düğüm düğüm kalemlerin. Yıldız kayar teni çizilir gecenin.. Sayfaların miadına kırışıklar düşer. Ve kalem yenik düşer boranına senelerinin. Yine de gözlerimizi yumarız her yankısında yazılanların eksik kalırız bile bile şişirirken albümünü acılarımızın.
Karanfilin kızılı büzülürse
Ne çıkar deme
Biriktirme müzminleşen dinginliği
Huysuzlaşırsa kasvetin
Dinleme!
Hayır, gelmez tekdüzeliğin öğüdünden
Kararma / karamsarlaşırsın...
Aksilik kiralık katil
Talihin kan davalın
Vurulursun her köşe başında
Soyu tükenir merhametin
Yılma!
Yum gözlerini yedi renginde hayatın
Kararma / karamsarlaşırsın...
Hep eksik kalan bir şeyler vardı çözmeye çalışırken yaşam deryasında açılma vesilemiz olan.
Kategori: