AKP diktatörlüğünün “Kayyum Tehditi” ve Amaçladıkları

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Özgürleşmeye giden en iyi yol direniştir.
 
Kürt ve dilleri var mıdır yok mudur tartışmalarından bu yana uzun bir zaman dilimi geçti. ’Kürtçe ıslık çaldı’ diye içeri alınanların döneminden ve kart-kurt safsatalarının üzerinden bu yana geçen zamanı kast etmekteyiz. Hem ilegal hem legal mücadelenin her karışında bir savaşçı bir demokrasi neferi kanını akıtmıştır. Özellikle de faili belli olan TC karanlık çetelerinin işlediği cinayetlerin hemen ilkleri ve sonrasındakilerin büyük bir bölümü legal mücadelede öne çıkan, halka ön ayak olan, toparlayıcı, sürükleyici seçkin kişiliklerden seçildi. Vedat Aydın, Hayrettin Çetin, Abdurahman Söğüt, Muhsin Melik ve daha bir çok özgürlük emekçisi halkın en nadide evlatlarıydı, devlet tereddütsüz bunları hedefleyip aramızdan aldı.
Her birinin gidişi bile başkaldırı dalgasına dönüştü ve arkalarında bıraktıkları zengin deneyimleri ve o dalgadan yayılan sesleri, mücadelelerini sürdürme yeminine bağlı kalmamızı vasiyet etti.
 
Legal mücadelenin kalbi ise dağlarda isyan ateşinin alınlarında parladığı umuda sevdalanmış yüreklerdi. En ufak bir yurtsever bilinci olan gençler bile yaşadıklarını özgürleşmenin onuru ile temize çekmek için oradaydılar. Düştükleri kadar kalktılar; çoğalarak ebediyete akmaya devam ederek.
Hepsinin de kazanımları bir halkın özgürleşmesinde değer hanesine akıyor.
Ordulaşan ve demokratik siyasal cephelerde kendi iradeleriyle şehirlerinin ve yaşamlarının organizesini tayin etmek için örgütlenen alanlar yaratıldı.
Bu kazanımlara karşı devlet, gerillaları yok etme intikamı ve kiniyle 1984’lerden bu yana dağlarımızın, ovalarımızın şeklini bombalarla, yangınlarla adeta değiştirdi. Aynı devlet, siyasal alana da yüklenmeye devam ediyor. Öldürmeler, zindana atmalar, sürgünler, açlıkla dize getirmeye çalışma, örgütlenme bağlarının dağıtılıp, küçük parçalar halinde korkuyla birbirinden uzaklaşması için tüm yoğunluğuyla imkanlarını seferber etmektedir.
Belediyelere, derneklere, gazetelere, TV’lere el koyan devlet, darbe tezgahının ardından hangi taşı nereye, hangi isimle bırakmışsa yerinden oynatılmaması için ikazlar yapmakta, aynı havanın hakim kalması senaryolarını üst üste yazmaktadır.
Seçimlerde Kürt halkının oylarını çalarak, yakarak, tehdit ederek bile halkın iradesinin barajları aşmasını engelleyemedi. Halk her şeye rağmen karanlıklardan mavi göklere uzanıp sesiyle aydın günlere uzanmaktadır.
Son günlerde de kayyum kelimesi sıkça dillendirilmektedir. Erdoğan’ın, ”Teröre bulaşmış kişiler tekrar sandıktan çıkarsa beklemeden kayyım atarız’ şeklindeki cümlesi bir çok çevrede yeni tartışmalara yol açtı. Bu düşüncelerden bir kaçı şöyle;
’Seçime girilmemesi daha iyi. Meclisi tümden terk etmek ve Türkiye’nin anti-demokratik yüzünün RTE ile birlikte teşhirinin sağlanmasıyla, Kürtleri şiddeti seçmek zorunda bıraktığını göstermek en iyisidir.’
’Bağımsız adaylarla girilsin, desteklensin adaylar’
’Avrupa’dan yurtseverler aday olsun’
’Bu düşünce HDP’ nin de kayyum adaylar ataması içindir.’
’Kesinlikle HDP ve PKK mücadelesi ile yakından uzaktan bağı olmayan, bugüne kadar kariyer yapmış, başarılı bir şekilde yaşamını sürdürmüş, değişik meslek dalları ile uğraşan insanlarla iletişim kurularak onların aday olmaları sağlanmalı’ vb.
 
Bana göre, daha önce hem dağ hem legal mücadelede emek vermekten çekinmemiş ve bu uğurda bedel veren insanlara yapılan en hassas ve henüz kabuk bağlamayan, hatta ve hatta belediyelerin bundan ötürü kayyuma kolay yem olmasını sağlayan yanlışın tekrarlanması isteniyor. Hangi yanlış mı? ‘Emeksizlere makam mevki verme, değer verme ve bunlardan aday seçme yanlışı’
HDP’ye bazı tiplerin kapısı gösterilmektedir. O bazıları içten içe ’ ben kamuoyunda görünen bir yüz değilim, sicil olarak etliye sütlüye karışmadım. Bugüne kadar da HDP’nin ne kapısından geçtim ne de bir eyleminde ne de yürüyüşlerinde göründüm. Bütün sülalem de dağda. Ben aday olabilirim’ dedi bile.
HDP halkın hassasiyetini dikkate almalı ve halka dayanmalı. Çünkü onu en sağlam ve etkili koruyacak güç halktır. Halk kendisinden gelene dişi tırnağı ile sahip çıkar. Halkın en çok sevdiği, seveceği evlatlarıdır, onun halk olma yolunda ona evlat olan evlatlar…
Oyuna gelmeden, kötülerin iyisini seçmek zorunda bırakmamalıdır. Aynı yüzler ve aynı tecrübesizlere, yolsuzluklara bulaşanı, görmezden gelen, apolitik, emek ve mücadele geleneğinden gelmeyen kişilere dayanıp itibar etmeden, sözünü ettiğimiz kabuk bağlamamış halk yarasını hesaba katarak seçime ve seçmene hassas davranmalı.
Mücadele ettiğimiz devlet, durup dururken öldüren, işkence eden, köylerimizin, şehir ve sokaklarımızın isimlerini değiştiren, kültürel değerlerimizi yakıp yıkan, yeri geldiğinde dünyanın en masumları çocukların çizgi film kanallarını bile kapatan devlettir.
Bu tehlikeli oyun karşısında basın- yayın aracılığıyla dış ülkelerde siyasi istişare toplantıları yapılmalıdır. Etkinliklerle de bu konunun Avrupa Parlamentosu’nda gündeme getirilmesi sağlanmalıdır.
Nihai olarak; kendisine ait, sesinden, renginden insanlarla yoluna devam etmelidir. Aksi taktirde bir sürü dezavantaj bizi bekliyor. Bu diktatör devletin istediği yapılsa bile, onların iktidarına emir kulu olmayan makam ve makamdakilerin alaşağı edildiği unutulmamalıdır.
Ve görmekteyiz; en yanı başındakinin bile kusurunu gördüğünde etiketleyip, etkisizleştirilmektedir. Kendi kanunlarını kurallarını uygulamayan bir devletin nizamı yoktur, düzeni yoktur.
 
Özgürleşmeye giden en iyi yol direniştir.
Kendi sesimizden kendi rengimizden, daha da kenetlenerek, bildiğimiz yolda direnen, ısrar eden olmalıyız.

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...