Koyuluğun şarkısı/ Emirhan Ertas

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Tahta zemin çığlık atıyor durmadan. Soğumuş sesler sarıyor her bir yanımı. Yelkovan her değişinde akrebe, eziyor benden düşmüş parçalarımı. Kinle yıkanmış duvarlar izliyor beni solmuş yüzleriyle. Rüzgârlar sarılıyor tenime, nefesleri değiyor güneşin gözlerime. Tozlar esir alıyor beni, anılardan kelepçeler vuruluyor bileklerime. Camdan tuğlaları yıkıyorum tek bir hareketle. Karanlığın eline geçsin istiyorum ruhum. Solusun beni ve kaybetsin kara ciğerlerinde bu ev. Havaya sinmiş seslere kaçıyorum, yalvarıyorum onlara. Çıplak ayaklarıyla dolaşan çocukluğumu görüyorum. Yol gösteriyor bana, uçurumun kıyısına sürüklüyor beni.

Merdivenlerden düşüp dağılıyor hafızam önüme. Lekeli fotoğraflarda görüyorum gençliğimi, yırtıyorum hiç durmadan. Anıların kara elleri boğuyor zihnimi. Fotoğraflardaki zamansız, kaskatı suratlar alay ediyor benimle. Çığlıklarım susturamıyor onların kahkahalarını. Zamanın esir almasını diliyorum beni, parçalanmak istiyorum binbir parçaya. Güç yok bacaklarımda, kaçamam peşimdeki gölgesiz adımlardan. Gömülmeliyim evin ortasına, kefenim olmalı bu ev.

Saklanıyorum okyanusların yosunlarına. Açık tutmalıyım gözlerimi. Susmazsa yırtılmış fotoğraftaki silik yüzler, kapanır gözlerim. Yağmur olur gölgeler, yağar üzerime. Ölürüm soğuk damlalarıyla. Koca ağızlarını açar körleşmiş ruhlar, dökülür vicdansız harfler. Dolanır boynuma kelimeler, bir yılan gibi zehirler kanımı. Aşağılarına düşerim evrenin. Yıkılır ruhum koca kâinatın kucağında.

Vurulmamalıydım güneşin buzdan mermileriyle. Aynalar dağılmalıydı, parçalanmalıydı kuşların göğü, ben adım atarken bu mezarlığa. Titriyor zihnim, çamurlu sudan farksız bilincim. Evin içinde geziniyor sinsice nefesleri rüzgârın, buluyor beni en sonunda. Yeşeriyor nefretin tohumları usulca, fırtınalarım öldüremez onların köklerini.

Tablolardaki yüzyıllık esirler koparıyor prangalarını, boğazlamak için beni. Kapılar ardına kadar açılıyor mezarlığıma, diri diri gömüyorlar beni Mısır’ın lanet kokan lahitlerine. Susuyor taştan aslanlar, gülümsüyor gök, acı acı. Kuşlar uçuşuyor yaslı adalara, kimsesiz mabedime.

Soğuyor sarı ateşin damlaları, kurtlar sağır ediyor kulaklarımı inleyişleriyle. Koşturuyorum evimin içinde, korkuyorum doğan aydan. Üşüyorum nefesleriyle gecenin, yamalarla örtüyorum açık pencerelerimi. Kanlanmış sular temizleyemiyor ellerimdeki koyuluğu.  Geçmişin günahlarını örtemiyor kalın duvarlar, aynalar vuruyor yüzüme eskimiş sözlerimi. Pişmanlıklar yarıyor yeri ve buluyor beni yalnızlığımdan ördüğüm duvarların ardında. Kemiklerimi sarıyor ifadesiz siluetler, yığılıyorum karanlığın kollarına.

Perdelerini zor kaldırıyorum kör gözlerimin. Karşımda tozlarla yıkanmış oyuncaklar duruyor, sarıyorlar dört bir yanımı. Şarkılar söylüyorlar hiç durmadan. Dışardan berrak bir çağlayana benziyorlar. Oysa ben, yanıyorum onların gözbebeklerindeki cehennemde. Alevler nefretten dağlar dikiyor önüme, ayın doğurduğu koyuluk hiç korkmadan deliyor demirden tepeleri ve çalıyor beni sığındığım düşlerden.

Yaşlanmış kağıtlara kaçıyorum heceden silahlarımla. Mürekkep olup akıyor kalemin ucundan kanım. Dökülüyor sakladığım en koyu sularım, evrenin sınırından düşüyor ruhum. Bilincim konuşuyor kör duvarlarla, sağır kağıtlarla. Sayfa sayfa yırtılıyor bedenim, saçılıyor her yana üzülmüş anılarımın kırıntıları. Bağırıyorum içime, fark etmiyor bu mezarda kimse beni. Tavanlar çöküyor üstüme yavaşça, köşelerinden çıkıyor örümcekten insanlar. Kaçıyorum onlardan, soluyacaklar yoksa içimdeki beni. Dipsizliğe kaçıyorum, karanlığın en koyusuna sığınıyorum.

Emirhan Ertas 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...