Gerçekten Biz İnsan mıyız? -3-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Gerçek ahlak ve namusun kültür olarak kavranmasında, hiçbir insanın kütüphaneler dolusu kitap okuyup eğitim almasına gerek yoktur.

 
Tek yapılması gereken şey, varlıkların adaletli paylaşımı, kadın erkek eşitliği ve evrensel ahlak namus değerlerinin her toplumda uygulanmasını mecbur koşmaktır. Bunu yapmayan toplum, devlet ve birey insanlıktan uzak canavar demektir.
Mevcut Ahlak ve Namus Kavramı, İnsan Olmaya Yetti mi?
İnsanı insanileştiren temel değerlerden birisi, ahlak ve namus kavramıdır. Bunu yaratan etkense, maddi varlıklara sahiplenmede sürdürülen yalan ve tecavüzler olmuştur. Bazı zeka sorunluların düşündüğü gibi namus kavramının cinsellikle doğrudan alakası yoktur. Maddi talan ahlaksızlığının cinsellik üzerinde de sürdürülmesi, cinselliğin namusla bağı olduğu algısı yaratılmıştır. Çünkü her türlü servet kolayca elde edilip hoyratça harcamasında, kadın en büyük sömürü aracı görüldü. Sahip olunan tüm kültürleri din ve siyasal düşünceler var ettiğine göre, bu düşüncelerin ilk başlangıç tarihlerine bakmak yeterlidir.
 
Bugün bilincimizdeki insan profilinin kökeni, M.Ö.65 bin yıllarında Avcılık (Paleolitik) Çağ'da Totem-Animist inanç ile, M.Ö.10 binlerde Tarımcı (Neolitik) Ana Tanrıçaların eseridir. Söz konusu düşünce yapılarında tüm maddi varlıklar ortak paylaşılıp, kadın erkek eşitliğine dayanan bir kültürdü. Kişilerin birbirini rahatsız etmesini gerektirecek hiçbir ortam bulunmuyordu. İlkel komünal bu toplumsal yaşamda iç evlilik ve cinsel ilişkiler, kadınların onayı doğrultusunda gerçekleşiyordu. Onun içindir ki, ahlak ve namusla ilgili ne cinayetler ne de yaptırın izine rastlanmaz. Topluluklar ortak üretip ortak tükettiğinden, gerçek insani sevgi sürekli yükseliyordu. Ne zaman tek tanrıcı din ve düşünceler icat edildi, kadın hem sermaye hem de namus objesi görülüp, her tülü kötülükler çoğalmaya başladı.
 
M.Ö. 2500 yıllarından itibaren Tek Tanrıcı dini inançlarla, insanın düşüncesi geliştiği halde, maddi varlıklara gösterilen tapınmacılık, namus ahlak kavramını şart koştu. Çünkü erkeğin cinselliğe ve maddiyata olan ölçüsüz düşkünlüğü, en büyük insanlık sorununu yaratmış oldu. Bunun en açık örneği, tanrı adına adaleti sağladığını söyleyen kutsal ordular, kadın ve kızlara tecavüz edip cariye olarak pazarlarda satmaktan utanmadılar.
 
Bu tarihte yaşatılan ahlaksızlıkların insanlıkla, insan olmakla, kutsanan tanrı ve dinle bağdaşmayacağını söyleyen insani düşünürler, talancı ve ganimetçi güçlere karşı olmayı sürdürmüşlerdir. İşte bu muhalif insani düşünceler sayesinde, gerçek ahlak ve namus kavramının ne olduğu ortaya çıktı. Bir toplumun ahlaklı ve namuslu olduğunu kanıtlayan yapılar, maddi varlıkların adaletli paylaşımı ve kadınların sömürü aracı görülüp görülmediğidir. Bilindiği gibi insan her zaman cinsellik ve maddi varlıklara düşkünlüğü ile ahlaksızlığa düşer.
 
İki sosyal yapıyı sürekli yönetip kontrol edenlerse, serbest piyasa ekonomisine dayanan kapitalizmle, helal ticaret ganimetini yaşatan dinler olmuştur. Sosyalist ve komünistler, her iki maddiyatçı düşünceye karşı çıkıp, ortak üretip ortak tüketimde ısrar etmelerine rağmen, bunda başarılı olmadılar. Nedeniyse, kendi içlerindeki hainler ve diğer bazı ülkelerin çeşitli saldırganlıklarıdır.
 
Talan ganimet mantığıyla helal ticaret yapan tek tanrılı dinler, şu felsefeden hareket ettiler sürekli. Kadını akılsız, zavallı, erkeği yoldan çıkaran, erkeğin her türlü hizmetinde, erkeğin merhametine muhtaç, çeşitli yöntemlerle alınıp satılan ticari ve zevk aracı görmeleri. Ve bunun resmi kaynağıysa, Ademle erkeği yüceltip, Havva adıyla kadını yerin dibine soktular.
 
Arkasından kadınlar sokaklarda kalıp ırzına geçilmesin adıyla, isteyen erkek istediği kadar kadını karı olarak alabileceği kutsal emirlere sığınılması. Böylece erkeler ister para karşılığı ister gönül ilişkisi, isterse zorla sınırsız kadına sahip olabiliyor. Bu tam anlamıyla seks haremi ve ticareti iken, kadının korunduğu nasıl ifade edilir? Evinde seks haremi kurmak yerine, kadınları koruma merkezleri neden akıllarına gelmemiş bu mübareklerin? Üstelik bir kadın babası ya da ailedeki erkeğin izni olmadan, bir erkekle ilişkide bulunması durumunda, taşlanarak veya boğularak öldürülmesi. Aynı şeyi erkek yaptığında hiçbir ceza uygulanmadığı gibi, erkek tecavüz ettiği kadını veya kızı nikahına aldığında sorun tamamen bitiriliyor. Toplulukların çoğuna kabullendirilmiş bu namus ahlak anlayışı yıkılmadığı sürece, hiçbirimiz insan olduğumuzu söyleyemeyiz.
 
Kapitalizm ise; modernlik, çok para, moda ve lüks yaşam adıyla başta kadınları kişiliksizleştirerek işe başlamıştır. Paranın patronu erkek olduğuna göre, kadın her zaman erkeğe yaranmak zorunda. Kapitalizmin bu namus ahlak anlayışı, dinci yapılardan daha kurnaz ve profesyonelce. Çünkü hem bilim, teknik, hem de ırk ve dini değerleri kullanıyor. En son sözü erkek söylediği için, bir kadın erkeğe ya yapmacık aşık olmak zorunda veya erkeklere imrenip kadın kişiliğini yitirerek erkekleşmekte. Ve kadınların namusu kirlenmesin diye, erkeğin himayesine sokulması, kapitalizmin modern pezevenkliğidir.? Her iki ahlak namus anlayışı tüm toplumlarda benzer şekilde yaşanmaya devam ediyor.
 
Yaşatılan anormallikler yerine, erkek ve kadının siyasal, sosyal, ekonomik, düşünsel olarak eşit olduğu, ortak üretip ortak tüketimle birbirini mecbur, zorunlu görmeden yaşaması çok mu zor? Bilinçli olarak en büyük sorun haline getirilen doğal insani cinsel ihtiyaç, aslında insanların birbirini rencide etmeden yaşayabileceği en kolay sosyal yapıdır. Cinsel sorunları çözecek yöntemlerden birisi şu şekilde olabilir. İnsanların akıl, fiziki yaşları, psikolojik durumu, cinsel dürtüleri ve ekonomik olanakları dikkate alınarak, hem cinsel ihtiyaçları gideren hem de eğiten meşru, resmi kurumlar oluşturmak mümkündür. Görülecektir ki, her türlü kadın cinayetleri ve pezevenklikler anında ortadan kalkacaktır.
 
Kapitalist ve dini şeriat yönetimleri, sadece erkeklere hitap eden Genelev gibi yerlere müsaade etmekle hiçbir sorun yokmuş gözüyle baksalar da, buralarda yaşananlar insanı insanlığından utandırıyor. Bırakalım buraların bazı ihtiyaçlara cevap olmasını, mafya ve devlet eliyle daha büyük namussuzluklar yaşanıyor. En basitinden Genelev benzeri yerlerde çalışan kadınlara insan gözüyle bakılmadığı gibi, emeklerinin karşılığı bile ödenmiyor. Ondan sonrada din, iman, ahlak, namus ve hukuktan bahsetmek en büyük alçaklık değilse nedir?
 
Sıralanan çirkinlikler dünyanın her yerinde, eğitimli eğitimsiz çoğu kişilerin gerçekleştirdikleri sapkın fiillerdir. O zaman şu ifadeyi kullanmak yerinde olacaktır. Gerçek ahlak ve namusun kültür olarak kavranmasında, hiçbir insanın kütüphaneler dolusu kitap okuyup eğitim almasına gerek yoktur. Tek yapılması gereken şey, varlıkların adaletli paylaşımı, kadın erkek eşitliği ve evrensel ahlak namus değerlerinin her toplumda uygulanmasını mecbur koşmaktır. Bunu yapmayan toplum, devlet ve birey insanlıktan uzak canavar demektir.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...