İsmel Enişte

Münevver Ongun kullanıcısının resmi
İsmel enişte eskiden bize sık sık gelirdi, sonraları gelmez olmuştu. Uzun, gür kaşları, pembe pembe yanan yanakları, anlamsız bakışları vardı. Her zaman siyah, geniş bir paltoyla gezer, kocaman ceplerinde sürekli bir şeyler arar dururdu.

Sonbaharın başlangıcıydı sanırım. Çardaktaki büyük asmamızın yaprakları geniş avlumuzu kaplar, biz de sık sık temizlemek zorunda kalırdık. Hemen hemen günümüzün tamamı evimizin avlusunda geçerdi. Annem nakış ustasıydı. Her yaz öğrencileri olurdu. Onlara bir aylık nakış kursu verirdi avluda.
 
Beş altı öğrenci makineleriyle gelir, annemden nakış öğrenir giderdi. Bu yüzden kayrak taşlı avlumuzun her zaman temiz olması gerekirdi. Fakat sonbaharda bahçemizdeki yıllanmış koca badem ağacıyla asma, bizi her zaman uğraştırırdı.
 
Babaannem bir gün ev işlerinden bunaldığım bir anda ''Kızım, hadi seni Naciye Nine’ne götüreyim.'' dedi. Naciye Nine babaannemin "ahretlik" dediği bir arkadaşıydı. Biz ona da ''Nine' 'derdik. Onun evi bize biraz uzaktı.
 
Kasabamızın dar ve taşlı yollarından Naciye Nine’ye vardık nihayet. Avlu kapısı açıktı. Çalmadan girdik. Avludaki ocak başına oturmuş, bir elinde sigara, bir elinde maşa durmadan ateşi karıştırıyordu. Toprak tenceredeki yemeğin kokusu da her tarafa yayılmıştı. Aç olmadığım halde ‘Ne zaman pişer de yeriz?’ diye geçirdim içimden.
 
Naciye Nine ufak tefek bir kadındı. Esmer teni, zamanında tarlada çok çalıştığının bir göstergesiydi. Normalde neşeli olan Naciye Nine o gün nedense çok üzgün görünüyordu. Sigarasını içiş tarzından efkârlı olduğunu anlamak pek zor değildi.
 
Bizi pek de iyi karşılamadı. Babaanneme yavaşça ''İsmel ölmüş.'' dedi, bir taraftan da küçük demliğini ocağa sürdü. Babaannem donuk ve şaşırmış bir halde ''Başın sağ olsun kardeş, hepimizin sonu bu.'' dedi. Fakat bir tuhaflık olduğunu sezmiştim. Öldüyse "Nerede? Neden?" soruları geliyordu aklıma.
 
İsmel enişte eskiden bize sık sık gelirdi, sonraları gelmez olmuştu. Uzun gür kaşları, pembe pembe yanan yanakları, anlamsız bakışları vardı. Her zaman siyah, geniş bir paltoyla gezer, kocaman ceplerinde sürekli bir şeyler arar dururdu.
 
Hiç unutmuyorum bir kış günü bize gelmişti. Ellerini ovuşturuyordu durmadan. Babaanneme; ''Esma ne yiycez ,ne içcez, beni işten attılar.'' demişti. Kaygılı bir hali vardı. Ceplerini karıştırıp; ''Şeker, şeker kalmamış, bana şeker versene!'' demişti. Elleri pek temiz değildi, uzun tırnaklarının arası simsiyahtı. Ceplerini tekrar karıştırıp çocukluğumda yemekten pek hoşlandığım delikli halka şekerlerden bir avuç çıkarmıştı. Ben, uzattığı şekerleri almak istemeyince yüzünü buruşturup cebine geri koymuştu.
 
Babaanneme dönüp, ''Esma ne yiycez, ne içcez? Beni attılar.'' diye tekrar edip duruyordu. Babaannem onu rahatlatmaya çalışsa da boşunaydı. ''Çocuklar, çocuklar, onlara kim bakacak? Beni attılar, beni attılar!'' diyordu durmadan. Belli ki yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.
 
Naciye Nine’den dönüşte babaannem, İsmel eniştenin durumu günden güne kötüye gidince, onu önce İstanbul Bakırköy'e, oradan da Manisa Akıl Hastanesine götürdüklerini anlattı. Meğer o gün Manisa'dan ölüm haberi gelmiş. "Kaderi yokmuş Naciye'min." dedi. Naciye Nine, İsmel enişteye dördüncü eş olarak gelmiş. Daha önceki hanımları evlendikten kısa bir zaman sonra ölmüş.
 
Kadersiz Naciye Nine’nin kocasıyla yüzü hiç gülmemiş. İsmel eniştenin işine son verilmesinden sonra geçim kaygısı onları mahvetmiş. İsmel enişte, işine son verildiği için mi hasta olmuştu; yoksa hasta ve sorunlu olduğu için mi işten atılmıştı. Burası tam aydınlanamamıştı. Aile içindeki bu sır asla çözülemedi.
 
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen evlatlarından da Naciye Nine’den de İsmel enişteyle ilgili hiçbir şey duymadım. Ayıp, kötü, bulaşıcı bir hastalık gibi herkesten saklandı. Köyüne gömülmesi bile uygun görülmedi. Kim bilir Manisa'nın hangi köşesinde hangi dağında?

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...