Türkiye Solu ve Birlik Sorunu

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Sol bir siyasi anlayış, düşüncesinde samimiyse diğer sol yapılardan farklı ilkelere sahip olsa dahi, insanlığın kurtuluşu adına birliği sağlamak için fedakârlıktan asla geri durmaz. Kaldı ki liberallerle dahi belirli çerçevelerde birlik sağlamak mümkündür.

 
Solda birlik; sol düşüncede samimi ve ilkeli olanlar için hayati öneme sahiptir. Çünkü Anadolu coğrafyasındaki yaşam ele alındığında, İslami ırkçı tüccar burjuva zihniyeti, bölgede egemen olduğu günden itibaren, toplum yaşamını cehenneme çevirmekten başka bir icraatı olmamıştır. Ve her geçen gün daha da çirkinleşerek insani yaşamı yok etmekte ısrarını sürdürüyor. Böyle bir gerçeklik içerisinde demokrasiden bahsedip, marjinal siyasetle kendine göre gerekçeler ileri sürüp solda birlik iradesi göstermemek, demokrasi ve sola düşmanlıktan başka bir anlama gelmez.
 
Türkiye toplumunda kendisini sol gösteren anlayışlar doğru, gerçek demokratik yaşam için bir adım atmamış veya atamamışsa, önce kendisini sorgulamalılar. Birleşme veya uzlaşma her şeyden önce, solcular için diyalektik tarihsel materyalist felsefenin ilkeleri gereğidir. Materyalist felsefi ilkelere uygun hareket etmeyip, bunu birtakım çıkarlarda kullanmak, tarifeli işbirlikçiliktir. Solda birlikle ilgili engeller genel olarak bu çerçevedeyken, Türkiye’de solcular kimlerdir? Nasıl bir ilke, düşünce ve pratiğe sahip olduklarını net anlamak gerekir. Bu bakımdan solun evrensel tanımını hatırlayarak değerlendirmek yeterli olacaktır.
 
Sol veya Sosyalizm: Diyalektik Materyalist Felsefi ilkelere bağlı dil, din, ırk, cinsiyet ve sınıf farkı gözetmeden, her farklılığın kendi özgünlüğüyle eşit, ortak, insanca yaşanacak düzeni savunan siyasal felsefedir sosyalizm.
 
Türkiye’deki sol sosyalistlerin kaçı, tarifi yapılan evrensel felsefi teoriden hareketle farklılık gözetmeden tekçi, ırkçı, şoven yapıya karşı yeterli pratiği göstermiştir? Bu pratik solda istisnadır. Üstelik Türkiye’de toplumsal yapı dinsel, dilsel ve kültürel açıdan hiçbir şekilde homojen niteliğe dönüşmesi mümkün değilken. Derin heterojen bir yapı mevcutken, gizli ya da açıktan tekleştirme siyaseti yürütmek, faşizmden başka bir anlam taşımaz.
 
Türkiye toplumu dil etimolojisi bakımından en az 11 farklı kültürel yapıdan oluşur. Bir de İslam, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Ateistler eklendiğinde buna, mevcut gerçeklerden arındırıp homojen toplum yaratmak, eşyanın tabiatına tamamen aykırı hareket etmektir. Türkiye devlet anlayışı ve doğal ortakları, var oldukları günden bu zamana tek dil, tek din, tek düşünce ve ırkçı ilkelerden başka bir kültürü tanımamıştır. Buna sahte laikliğin de ilave edilmesiyle, toplumun en dinamik kesimi emekçi sınıflar dahi, ırkçı tekliği en yüce değer görmektedir. Tekçiliğin temelini oluşturan “İslami Demogoji” samimi sosyalistler tarafından, akılcı bilimsel metotlarla deşifre edilip, her türlü kültürün resmiyet dışında özerk olarak, daha doğru yaşanacağına toplum ikna edilmelidir. Bu akılcı yöntemlerle yapılmadığı sürece, Orta Doğu toplumlarının demokratikleşmesi kolay bir iş değildir. Demokratik özerklikten uzak, her şeye muktedir gösterilen İslam’a sahte modernizm ve sahte laiklik şerbeti bulayan solculuk, asla sol olamaz. Türkiye’deki bu dezenformist yapıyı şu şekilde daha net deşifre edebiliyoruz.
 
Seksen milyonu aşkın insanın yaşadığı Türkiye’de siyasi, askeri, dinsel ve maddi gücü eşitsiz şekilde elinde bulunduranların oranı %85’tir. Bunların tamamına yakını İslami kültüre tapınıp, bunu asla tartıştırmayan kemikleşmiş nicel yapıyı oluşturmaktadırlar. Geriye kalan %15’lik oransa dine fazla ihtiyaç duymayanların yanında, sosyalist ve ateistlerden oluşan demokratlar olarak düşünebiliriz. 80 milyonluk ülkede, %15 orandaki demokratların sayısı, yaklaşık 7 milyon insan demektir. Bunların örgütsüz, dağınık, farklı siyasal tercihlerini de düşündüğümüzde, etkileri sıfır noktasındadır.
 
Yine %85’lik oran içerisinden en az %50’si, tartışmasız dinci ve ırkçı düşünce kültürüne sahip şartlanmış topluluktur. Geriye kalan %25 veya %30’u, Kemalist İslami sahte laik ve sahte solcu modernistlerden ibarettir. Elde kalan %5’lik oransa, kimin kayığına bineceğini önemsemeden hareket edenlerden oluştuğunu düşünürsek, böyle bir toplumsal gerçeklik içerisinde, sosyalistlerin varlığı ve yokluğu büyük bir tartışma konusu değil midir?
 
Daha somut örneklerse, Türkiye’de sol sosyalistlerin çoğunu Aleviler oluştururken, Alevilerin önemli bir kesimiyse Kemalistlerle benzer şekilde düşünmeleri, evrensel sol tanımdan uzak, sağ tekçiliğe yakınlıklarını ifade eder. Kemalist anlayış; Mustafa Suphi ve yoldaşlarını, Kızılbaş Alevileri katliamdan geçirmedi mi? Aynı şekilde Denizleri idam ettirdikten sonra iyi çocuklar diyerek küstahca sahiplenenlerle birlikte solculuk yapmak, faşist katliamları hoş görmektir. Bir diğer çarpıcı örnek; Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ulusal özgürlük mücadelesi verdiği halde, Kemalistlere yakın düşüncede olan sözde solcuların, FKÖ’ye methiyeler düzmesi... ve kırk yıldır burunlarının dibinde “Kürt Ulusal Özgürlük Mücadelesi” verenleri, ulusal gerilikle suçlamanın bilinçaltındaki şu gerçek ortaya çıkıyor. Psikolojik olarak aşağılık kompleksini aşamamış niteliksiz siyasi kültürle solculuk yapmak, ya solu bilmemektir ya da bilinçli bir çarpıtmadır.
 
Düşüncede burjuva modernliğine bulanmış felsefe dışı Kemalistliğe yakın sol anlayışların, solda birlik diye bir dertleri olmadığı nettir. Halbuki gerçek evrensel sol tanıma uygun ilkelere sahip tüm solcular, faşizmi yenmek için şartlar ne olursa olsun farklılık gözetmeden mutlaka birliktelik sağlarlar. Türkiye’de istisna bir iki sol oluşum dışında, diğerleri aşağılık kompleks ile her şeyi bireysel çıkarlarına kurban edip, solun bölünmesi veya yok olması umurlarında bile değil. Evrensel sol sosyalist bilince sahip olanlar şahsi, kültürel, bölgesel ve ilkesel farklılık gözetmeden, özgürlük mücadelesi veren her yapıya, maddi manevi destek sunmayı devrimci görev bilendir. Bu niteliğe uygun Türkiye’de nicel çoğunluğa sahip kaç siyasi örgüt vardır? Bu konular objektif olarak incelenip netleşirse, solda birliğin mümkün olup olmadığı daha net anlaşılmış olur.
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...