Cumhuriyetin Alevileri Düşürdüğü Durum.!

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
1938’de tamamen çaresizlik içerisindeki Alevi öncüler, sahte laik cumhuriyeti kabul etmek zorunda kaldılar. Ancak Mustafa Kemal ve arkadaşları bununla yetinmeyip, ileri gelen her Alevinin Cumhuriyet Halk Fırkası’na (CHF) üye olup, bu partinin her türlü propagandasını yapma mecburiyetini de dayatmıştır. O günden bu zamana kadar, Alevilerin Kemalistliğin en sadık, keskin savunucuları olmaları, bu durumun bir sonucudur.

 
Aleviler; Anadolu’da 1235’ten 1700 yıllarına kadar Selçuklu ve Osmanlı’ya karşı, büyük küçük çeşitli şekillerde savaşıp karşılık vermişlerdir. Bölge toplumları ve farklı devletlerden, Alevileri destekleyen samimi bir müttefik olmayışı, Osmanlı karşısında yenilmeleri kaçınılmaz olmuştur. Yenilgiler sonucunda Alevilerin bir kesimi 1919’a kadar Bektaşilik adıyla yarı legal şekilde yaşamaya çalışırlarken, büyük çoğunluk yeraltına çekilip inançsal, siyasal ve diğer faaliyetlerini illegal olarak yürütmüşlerdir.
 
Özellikle Anadolu ve Orta Doğu toplumları içerisinden, Osmanlı İslam gericiliğine karşı faaliyet yürütenlerin önemli kesimi, Alevilik gibi doğa tanrıcılığına dayanan hümanist düşüncelerden ibaretti. İnanç dışı eşitlikçi siyasal faaliyet yürütenlerse genellikle Ermeni, Rum vb. gayri Müslüm halklardan küçük bir kesimdir. Bu iki yapının dışında, Anadolu’daki siyasal faaliyetlerin tamamı İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlığa dayanıyordu. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Anadolu’da dinsel ve siyasal faaliyetler özetlenen durumdayken, Cumhuriyetin kurucuları emperyalist destekle birlikte, kendileri için tehlikeli gördüğü Kızılbaş Aleviler ile, o günün sosyalistlerini tehdit ederek son tercihlerini yapmaya zorlamıştır.
 
İlk önce 1919’da Mustafa Kemal ve arkadaşları, Aleviliğin Ser Çeşmesi Hünkâr Bektaşı Veli’nin torunlarından ve Aleviliğin Postnişini, Mehmet Cemalettin Çelebi’yi ziyaret eder. Laiklik ve çağdaşlık aldatmacasıyla ikna edilen Mehmet Cemalettin Çelebi, diğer Alevileri de buna ikna etmek için aracılık yapmıştır. Böylece Aleviler arasında ikiliğin yaratılması başlamış oldu. Cumhuriyetçiliğin bir aldatmaca olduğunu ifade eden Alevi Pirlerden Alişer, Alişan Bey, Seyid Rıza, Doktor Nuri Dersimi ve arkadaşlarının etrafı sarılarak, teslim olmaya zorlandılar. Alevi Pirler en ufak çekinceye düşmeden, direnerek savaşmaktan geri durmadılar. Bu direnişler 1919 ve 1920 Koçgiri, 1922 Erzincan, 1923’ten 1938’e kadar devam eden Dersim ve çevresindeki katliamlardır.
 
1938’de Dersim’in her tarafı tamamen çevrildikten sonra karadan askerler, havadan uçaklarla bomba yağdıran Mustafa Kemal’in manevi kızı Sabiha Gökçen, Dersim halkından 90 bin insanı katletmişlerdir. Seyit Rıza ve arkadaşları insanların daha fazla ölümünü göze alamadıklarından, Mustafa Kemal’in sahte barış görüşmelerine olumlu cevap verirler. Ve bilindiği gibi Seyit Rıza ile birlikte yedi arkadaşı Elazığ’da idam edilir. Yapılan bu katliam ve aldatmacalarla, Türkiye’nin her bölgesindeki Alevilere tek bir seçenek sunuldu. Ya sahte ulusal, laiklik ve çağdaşlığı kabul edip yaşarsınız ya da topluca katliamlarla yok olursunuz. 1938’de tamamen çaresizlik içerisindeki Alevi öncüler, sahte laik cumhuriyeti kabul etmek zorunda kaldılar. Ancak Mustafa Kemal ve arkadaşları bununla yetinmeyip, ileri gelen her Alevinin Cumhuriyet Halk Fırkası’na (CHF) üye olup, bu partinin her türlü propagandasını yapma mecburiyetini de dayatmıştır. O günden bu zamana kadar, Alevilerin Kemalistliğin en sadık, keskin savunucuları olmaları, bu durumun bir sonucudur.
 
Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ya da günümüzdeki Cumhuriyet Halk Partisi, (CHP) yalnızca Alevilere uyguladıklarıyla kalmayıp, aynı tehdit ve katliamı Çerkez Ethem, Mustafa Suphi ve arkadaşlarına da uyguladı. Mustafa Kemal, Osmanlı baskısıyla Fransa’da sürgünde bulunan Nedim Tör ve Şefik Hüsnü’yü çağırıp resmi Türkiye Komünist Partisi’ni (TKP) kurdurup, sürgünde olan tüm komünistlerin ülkeye gelmelerini sağladı. Gelen komünistleri yakaladığı yerde hepsini imha ederek tüm sol ve sosyalistlere de şu mesajı verilmiştir. Ya Kemalist TKP içerisinde, Cumhuriyete övgü siyaseti yürütürsünüz ya da CHP içinde. Bu iki yapının dışında farklı düşünceyle faaliyette bulunanlar, devlete ihanetten en ağır şekilde cezalandırılacaklardır denmiştir. Aleviler ve solcular bu ağır insanlık dışı tehdit altında kaldıklarından, tek yaşama şansları CHP ve TKP’nin Kemalist düşüncesi tek din, tek dil, tek düşünce, tek ırk, sahte laik, sahte çağdaşlık ve sahte demokrasiyi yücelterek yaşayabilmişlerdir. Baskı altında kabul edilen bu sahte çağdaş cumhuriyet ideolojisi, ilerleyen zamanda sol ve Alevilerin esas düşüncesine dönüştü. O günden bu zamana kadar Türkiye’deki Aleviler, sol, sosyalistlerin büyük bir çoğunluğu solculuğu, laikliği ve demokratlığı, Kemalist tekçi faşizan anlayışıyla aynı gördüler. En ufak eleştiriye tabi tutmadan bunu topluma anlatmaları neticesinde, toplum solculuğun ve Aleviliğin Kemalistlikle benzer düşüncede olduğuna inandırıldı. Türkiye’de çoğu solcu ve Aleviler bu yüzden gerçek solu kavrayamadıkları için, bir arpa boyu yola alamadılar. Dünyanın her yerinde bireyler ve topluluklar, mecburiyet altında kaldıklarında üç şekilde tercih yaparlar.
 
1-Tamamen çaresiz bir ortamda mevcut katliamcı yapının her dayatmasına boyun eğip, asimile olmayı kabul etmektir. Ki bunu Aleviler, solcular, Balkan, Kafkas vb. bölgelerden gelen halklarda net olarak görüyoruz.
2-Taktik yaparak, mevcut rejimin her şeyini kabul ediyormuş gibi görünüp, ilk fırsatta buna yeniden saldırı ve isyanla karşılık vermektir. Bu düşünce ve siyasal taktiği uygulayan solcu, Alevi istisnadır.
3-Her türlü dayatma ve baskı reddedilip, sınır boylarına çekilerek çeşitli hazırlıklar yaratıldıktan sonra savaşla karşılık vermektir. Katliamlardan sonra bu taktiği uygulayan sol ve Aleviler görülmüyor. Üç tercihten hangisine göre Alevilerin düşüncelerinin şekillendiğine baktığımızda, şu sonuç net olarak ortaya çıkıyor.
 
İstisna birkaç lider veya öncü konumundaki kişilerin haricinde, Alevilerin %99’u Alevi inanç ve düşüncesini bir kenara bırakıp, cumhuriyetin sahte laik, sahte ulusal ve sahte çağdaş olduğuna tamamen inandılar. Bu asimilasyonu kabul etmektir ki, bugünde aynı noktadalar. Sol içerisinde ise İbrahim Kaypakkaya, Kürt Hareketi ve bir iki solcu önderin dışında, Kemalistliğin faşist gerici olduğunu topluma tam, gerçekçi şekilde anlatan sol düşünce bulunmuyor. Bulunanlarsa Türkiye gerçekliğine göre teori ve askeri yapıdan tamamen uzaklar. Kemalistliğin, Osmanlı’dan daha profesyonel asimilasyoncu ve katliamcı olduğunu Aleviler, solcular anlayıp kabul edilmedikçe, Anadolu’ya demokrasinin gelmesi hep hayalden ibaret olacaktır. 
 
 Örneğin Aleviler, solcular, demokratlar, hümanistler, cumhuriyetin İslam’ı her türlü destelediğini, laikliğin kılık kıyafetle alakasının olmadığını, ulusalcılığın tek bir ırka dayanmadığını anlayıp deşifre etmelidirler. 1925’te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulup İslam resmi devlet dini yapılırken, tekke, zaviye ve farklı inançların yasaklanmasının, laikliğe aykırı olduğunu kaç solcu topluma anlattı? Farklı dil, din ve düşünceden olanlara yapılan katliamların, devletin bilgisi olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını kaç sol ve Alevi haykırdı? İfade edilen ve daha birçok benzer konular deşifre edilip toplum bilgilendirilmediği sürece, sol ve Aleviler ne kadar dernek, parti kursalar da yerinde saymaya devam edeceklerdir. Çünkü yaşadığı devletin resmi ideolojisini ya bilmiyorlar veya bilindiği halde korku ya da başka hesaplar yüzünden, deşifre etmekten hep kaçıyorlar. Her seferinde en ağır darbeyi yiyen Alevi ve solcuların, Cumhuriyeti savunmaları veya doğru bir mücadele geliştirmeme durumlarının en kibar ifadesi, “Katiline Aşık Olmaktır”.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...