Alevilerin Yolda Birlik Olmalarının Önündeki Engeller

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Aleviler; inançlarını polteist, düalist ve monoteist metafizik inanç felsefeleriyle tanımlayıp izah etmedikleri gibi, pozitif bilimlerin temeli materyalizmle de tarif etmekten hep uzak duruyorlar. Üçüncü bir evrensel felsefe olmadığına göre, Aleviliğin bu belirsizliğinin tek tanımı felsefesizliktir.

Aleviliğin Yolda Birlik sağlamasındaki engellerden en önde geleni, Alevilik inanç felsefesi olarak görevi ve işi olmadığı halde, pozitif bilimsel alanlara giren konuları kendi ilkesiymiş gibi savunmasıdır. Şayet Alevilik bilimsellikten dem vuracaksa, pozitif bilimlere gerek yok. Pozitif bilimler varken, inanç felsefesi olarak Aleviliğin doğacılığı gereğinden fazla yüceltmesi, çıkış yolu bulamayıp bir çeşit işgüzarlıktan başka bir anlam taşımıyor. Her inançsal düşünce öz yapısına dayanan konularda fikir belirtip, kendi tabanının o doğrultuda yaşamasını ister. Aynı zamanda Aleviliğin adalet, demokrasi, hümanizm ve çevre konularında duyarlı olup taraf olması demek, Aleviliğin bilimsel felsefe olduğu anlamına asla gelmiyor. Doğacılık, insan sevgisi, kültürel vb. sosyal yapılar ya Pozitif bilimlerle değerlendirilerek yaşanır ya da inançların temelini oluşturan metafizik düşünceye göre maneviyata hitap eden temennilerle yetinilir. Aleviler doğayı kutsayıp yüceltirken hem pozitif hem de maneviyata hitap ediyor görünmekle, tabanının bilincinde derin karmaşalara yol açtığını tartışma konusu yapmaması, düşünsel güvensizlikten kaynaklanan bir durumdur. Derin düşünsel karmaşaya sahip Aleviliğe, devletin katliam, baskı, yıldırma, yozlaştırma ve asimilasyonu da eklendiğinde, Alevilerin yolda birlik sağlamaları daha da zorlaşıyor.
 
Alevilik her ne kadar evren, doğa, hümanizm, kuantum, kâmil insan, yetmiş iki millete bir nazarla bakan, bizim dinimiz sevgidir gibi söylemlerden dem vursa da hepsi retorikten ibarettir. Çünkü istisna birey ve ailelerin dışında bu söylemler gerek geçmişte gerekse günümüzdeki Alevilerin, gerçek yaşam pratikleriyle hiçbir noktada uyuşmadığı için fazla bir anlamı yoktur. Ki bunların hepsi daha çok sosyoloji, psikoloji, filoloji ve antropoloji bilimlerinin konularıdır. Aleviler ibadet ve ritüellerinde doğacılık, hümanizm gibi insani kamili gereğinden fazla kutsarken, gizli bir paganizm yarattıklarının farkında değiller. Derin bu belirsizlikle birlikte Alevilik, Aleviliğe manevi (Metafizik) olarak bağlı olan büyük çoğunluğun psikolojik ruh yapısına cevap oluşturmadığından, Alevi kitlesi iki arada bir derede onarılması zor bir ruh ve bilinç yapısıyla yaşamaya çalışmaktadır.
 
Örneğin evren ve doğa felsefesi üzerine derin çalışmaları olan Yunanlı felsefeci Thales, canlıların temel oluşum kaynağını doğa ve suda görmüştür. İnsan yaşamının ikinci temel kaynağının ekonomi, din, siyaset, kültür, askeri ve tekniğe bağlı olduğunun üzerinde derince durmamıştır. Astronomi ve Geometriyle uğraşarak yaşamı son bulur. Yunanlı diğer birçok felsefeci ise doğaya büyük önem atfederlerken, insanla var olan kültürel yapılar doğayla bütünlüklü şekilde ele alınmadan, yalnızca doğacılıkla insanın ileriye gitmesinin mümkün olmayacağını savunmuşlardır. Buradan bakıldığında Aleviler 21.yüzyılda Thales’in de gerisinde kalıp, her şeyde doğayı öne çıkarmaları, esasında inançsal ve siyasal çaresizliktir.
 
Aleviler; inançlarını poloteist, düalist ve monoteist metafizik inanç felsefesiyle tanımlayıp izah etmedikleri gibi, pozitif bilimlerin temeli materyalizmle de tarif etmekten hep uzak duruyorlar. Üçüncü bir evrensel felsefe olmadığına göre, Aleviliğin bu belirsizliğinin tek tanımı felsefesizliktir. İnsan yaşamı temel bir felsefeye dayanmıyorsa, ciddi bilinçsizlik söz konusudur. Alevilerin büyük çoğunluğu evren ve dünyayı üstün bir gücün yarattığına inanan kitleyi oluşturuyorlar. Alevilikte böyle bir gerçeklik olduğuna göre, Alevilik ya metafizik felsefeyle kendisini tanımlayıp bu topluluğa cevap olmalıdır veya materyalizmle pozitif bilimsel felsefeye destek sunması gerekir. Sadece söylem düzeyinde doğayı yücelterek var olmaya çalışmak, derin boşluğa kürek sallamaktır ki, bunu binlerce yıldır Alevilerin yaşadıkları her yerde herhangi bir statüye sahip olmayışlarından herkes biliyor. Derin ikilemli çelişkiler taşıyan Alevilik, arkasından sürüklediği toplumu tarihler boyunca büyük bilinmezliklere sürüklediğini kabul edip, bundan kurtulmadan yolda birlik sağlaması olası görünmüyor. Devamında yaşattıkları inançsal ritüelleri günün gerçekliğine uygun şekle getirmelidirler. Olmuyorsa vaz geçmek zorundalar. Alevilerin sosyolojik yapılarıyla ilgili daha farklı bir değerlendirme yaptığımızda, şöyle bir gerçeklik karşımıza çıkıyor.
 
Öyle ya da böyle Alevi olduğunu söyleyen toplulukları abartılı bir rakamla ifade etmek gerekirse, dünya genelinde sayısal olarak en fazla 30 ya da 40 milyondur. Bunların %70’i metafizik anlamda dünyayı manevi üstün bir gücün yarattığına inananlardır. Diğer %20’nin Atesit veya inanca çok fazla ihtiyaç duymadan yaşayanlardır. Ve geriye kalan %10’dan daha az durumunda olanlarsa doğacı yücelikle, Aleviliği metafizik ve materyalizme dayandırmadan, kadim kelimesiyle yeniden derin belirsizliklere yelken açmışlardır. Elde böyle bir toplum ve inanç gerçekliği varken, bağımsız bilimsel araştırma yapılmadan, yolda birlik sağlamak mümkün değildir. Kaldı ki dinsel inançlarda dahil tüm siyasi düşüncelerde farklı anlayışlar her zaman mevcuttur.
 
Doğal olarak her düşünsel anlayış sahip olduğu farklılığı öne sürerek, birlik olmayı direkt veya dolaylı engellediklerini kolayca kabul etmezler. Ancak hiçbir tolum ya da topluluk dağınık şekilde uzun süre yaşayamadığından, tüm farklı yapıları birleştiren ya da birlik olmalarını sağlayan temel organ “Siyasal Otoritelerdir.” Alevilikte de inanç ve bağlanma farklılığı mevcut olup, birlik sağlamalarının en kısa yolu ya kendilerinin oluşturacağı siyasi otoriteyle hareket etmeleridir veya kendilerine yakın gördükleri siyasi otorite çatısı altında toplanmalıdırlar. Alevilik gibi derin düşünsel çelişkiler taşıyan bir yapının, başka türlü birlik sağlaması olası değildir. Bu analizlerle birlikte Aleviliğin yaşattığı inançsal felsefi ritüellerin genel mantığını değerlendirdiğimizde, Alevilerin düşünce ve yaşamsal pratikleri arasında dağlar kadar aşılması zor çelişkiler taşıdığını rahatlıkla ifade edebiliyoruz.
 
1-Alevilerin hepsi; Dört Kapı Kırklar Makamı inancındaki ortak (Komün) yaşamdan 1500 yıldır uzak, İslami ve kapitalist yapıya göre yaşadıklarından, düşünceleri ile yaşam pratikleri birbirine tamamen zıt bir hal almış olması.
2-Doğa ve inançsal yaşam felsefesinden bahseden Aleviler, Aleviliğin temel bir felsefe olmadığını bildikleri halde, üçüncü temel felsefeymiş gibi algı yaratmaları, toplumun zihninde derin düşünce, bilinç ve inanç karmaşasına yol açması.
3-Alevilerin büyük çoğunluğu feodal, bölgeci, köylülük ve modern şehirli yaşamı birbirine karıştırırken inanç, duygu, düşünce pratiklerinde bunları olduğu gibi uygulamaları, çağdaşlıklarını sorgulatması.
4-Aleviliğin yaşattığı ritüeller çağlar öncesi mitolojilere dayanan doğacı inanç kuralları olduğu halde, bunu kabullenmeyip mitoloji ve modernizm arasında bocalamaları.
5-Aleviler mevcut siyasi otoriteye mesafeli oldukları halde, kendi siyasi otoritelerini oluşturmadıkları gibi kendilerine yakın herhangi bir siyasi otoriteye de sıcak bakmayıp, sürekli bölünerek ileri gidileceğine inanılması.
 
“Alevilerde Yolda Birlik” konusuyla ilgili daha birçok benzer engelleri saymak mümkün. İfade edilen ve edilmesi muhtemel tüm konular üzerinde Aleviler, herhangi bir siyasi yapıya angaje olmadan bağımsız, bilimsel bir Alevilik araştırması yapmadıkları sürece, birlik hep hayal olacaktır. Tüm olumsuzluklara rağmen Alevilerin daha erken yolda birlik sağlamalarının tek yoluysa, kendilerine yakın gördükleri siyasi bir otoriteyle ortak çalışıp hareket etmeleridir. Bunun dışında sadece inanç örgütü şeklinde düşünüp sözde bağımsız hareket gibi davranılması, egemen siyasi otoritelerin hakimiyetinde ezilerek yok olmak demektir.   
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...