DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI IV

Görülmüştür kullanıcısının resmi
Bir ülkenin demokratik olup olmadığının ölçütlerinden biri de kitap ve yazıların teşhir malzemesi diye medyada sergilenmesine yol açan kriminalizasyona tabi tutulmamasıdır. Kitap, dergi ve yazılardan korkulmamalı ve yasaklanmamalıdır. Özellikle de hapishanelerde böylesi durumlar sıradan edimler derekesine dönüşmüştür. Şair Metin Altıok “Hapishaneler insan dolu kum gibi Dışarda bir buruk özgürlük zakkum gibi” der. Ayhan Kavak. Siverek hapishanesi

 
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
IV
Madde 31: Birikim Dergisi’nin bir sayısında Adonis ile yapılan bir röportajı okumuştum. Adonis şöyle diyordu: “Sanat yaşamında ilk adımlarını atmak isteyen genç bir şair, ünlü bir şaire gidip şiirlerini eleştirmesini, kendisini yönlendirmesini istiyor. Büyük şair “Git 10.000.000 beyit ezberle öyle gel” diyor. Genç şair ezberini tamamlayıp tekrar geliyor. “Şimdi” diyor ünlü şair, “eğer şair olmak istiyorsan bütün ezberlediklerini unut!”
            Kanımca unutma, başkalarının şiirleri ve poetik yazılarını önce okuyup belleyerek ardı sıra bizatihi kendi sesini ve rengini katacağı özgün yaratıları açığa çıkarmayı başarmaktır. Nitekim Murathan Mungan ”Küre” adlı eserinde şöyle bir saptamada bulunur: “Başkalarının geçtiği yolları bilip anlamadan kendi yolunu bulamaz ki insan. “Tabii şiirlere derinlik, nitelik, enginlik, imgelik ve de özgünlük katan arayış içinde olan şairlerin izlediği izlek hep öğretici olmuştur.
Madde 32: Temmuz’da yangın gelir aklıma. Yüreğim yangındadır Temmuz’da. Gözünü kırpmadan, planlı bir şekilde aydın, şair ve sanatçıların, kameraların önünde cayır cayır yakılmaları gelir aklıma. 93 Temmuz’u karanlıklardan beslenen güruhların önüne insanlığı yakmaları konulmuştu. Metin Altıok, Asım Bezirci, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Aşık Nesimi, M. Akarsu ve daha nice söz ve saz erbabını hayattan kopardılar…
            Metin Altıok, “Yazmak bir çeşit kendimi ve yaşadığımı ödemek sorunudur. Çirkinliklerle doldurduğumuz ama aslında kendi güzel hayata, benim ve insan olarak herkes adına ödemem gereken bir kefaret olarak görüyorum yazmayı. İsa çarmıha gerilerek ödedi ben yazar olarak ödüyorum “Ah, ne yazık! Yanarak da ödettiler kefaretini Altıok’a…
Madde 33: Sonradan edineceği Kurret’ül Ayn ve Tahire adlarıyla tanınacak Zerrin Tac, katledildiğinde 32 veya 36 yaşındaydı. Tahran’da, 1852 yılının Ağustos ayında bir bağda kiriş kullanılarak vahşice boğulur. O bağda bulunan bir kuyuya atılarak üzeri taşlarla doldurulur. Zerrin Tac, yaşadığı dönemde hiçbir kadının cesaret edemeyeceği bir eylemde bulunarak üstündeki çarşafı atar. Kadın-erkek eşitliğini savunuyordu. Erken dönem feminist, şair, alim, bilge ve devrimci bir kadındı Zerrin Tac, Babilik hareketinin ileri gelenlerindendi. Babilik, Sasaniler döneminde yaşamış Mazdek düşüncesinden çok şey almıştır. Onlar da tıpkı Mazdek gibi savunageldikleri komünal yaşam tahayyüllerini içlerinde barındırıyorlardı. Birbirlerini “Ahbap” diye çağıran ve zulme karşı durmuş bir halk hareketiydi… Zerrin Tac hercümerç içinde bulunan İran’da derdest edilerek İran Şahı’nın sarayına götürülür. Orada bulunan yabancı misyonerler, diplomatlar dahil duruşu, güzelliği, zekası ve kararlılığıyla herkesi etkilemiştir. Keza Şah da etkilenir ve Zerrin Tac’a şöyle der: “Tövbe edersen seni bağışlar, haremimin başköşesine alırım.” Zerrin Tac Şah’ın teklifini şiddetle reddeder. Derler ki orada şu şiirle dile gelmiştir:
“Demiyorum ki semender ol
veya pervane ol
Fakat yanmak meramıma düşünce
Merdane ol!”
Evet, tıpkı şiirindeki gibi merdane oldu Tahire! Öncesinde ve sonrasında da İran’da Babilere yönelik gerçekleştirilen sürek avı ve katliamlar akla hayale sığmayacak vahşet sahneleriyle doludur. Tahire’nin günümüze ulaşmış az sayıda şiiri olsa da o şiirlerdeki lirik tını çarpar insanı…
Madde 34: Bir ülkenin demokratik olup olmadığının ölçütlerinden biri de kitap ve yazıların teşhir malzemesi diye medyada sergilenmesine yol açan kriminalizasyona tabi tutulmamasıdır. Kitap, dergi ve yazılardan korkulmamalı ve yasaklanmamalıdır. Özellikle de hapishanelerde böylesi durumlar sıradan edimler derekesine dönüşmüştür. Şair Metin Altıok
 “Hapishaneler insan dolu kum gibi
Dışarda bir buruk özgürlük zakkum gibi” der.
            Kum gibi insan dolu mekanlarda en zoru da okumak isteyip de “yassak!” diye karşısına çıkarılan irrasyonel yönelimler olmaktadır. Sınırlandırılmış ve çepeçevre kuşatılmışsın ama buna rağmen her istediğini okuyamazsın! Alimallah bir şeyler yazarsan da yazdığın roman, öykü, şiir, deneme, makale olsun fark etmez, karşısına “mahsus mahale yabancı madde koyuyorsun” çıkar ve neticede disiplin ezası yetmezmiş gibi yargılanma çıkarılmakta. Ne mutlu özgürce her istediğini okuyabilene ve yazana!
Madde 35: Deruni sözleri olan deyişlerin birinde: “Kainatın aynasıyım madem ki ben bir insanım” cümlesi yer alır. Binyıllar öncesinde de bu sözle uyuşan anlam Hitit mitolojisinde karşımıza çıkar. Hitit anlayışında insan bedeni kozmosun aynası olarak görülürmüş. Geçmiş ânda vücut bulur. Tarihsel-toplumsal, kültürel birikimlerin birbirinden kopuk ele alınamayacağını günümüzde söylenen deyişten de anlamaktayız.
Madde 36: Kant’ın yazmış olduğu “Edebi Barış” makalesinin başlığına esin kaynağı olan, dönemindeki Hollandalı bir Hancının tabelasıydı. Hancının tabelasında yazılan Edebi Barış’ın yanında bir mezarlık resmi yer alıyordu. Hancı, Edebi Barış’ın ancak mezarda olabileceğine göndermede bulunurken Kant’ta ise dünyada nasıl gerçekliğe kavuşacağının felsefik düşünüşünü yazıyordu…
Madde 37: John Ralston Saul’un “Küreselleşmenin Çöküşü” (Ayrıntı Y.) kitabında okudum. ABD’de kahramanı tanrı olan “Geride Kalanlar” adlı roman serisi 16 cilt ve 58 milyon kopyayla en çok satışı olan kitapmış. Kitapta Tanrı’nın yanında Şeytan’a da yer veriliyormuş. Şeytan birden fazla dil konuşmasının yanı sıra oldukça görgülü ve dünyayı birleştirmek isteyen bir profilde kurgulanmış. Bir nevi evrenselciliğin şeytanileştirilmesi diye okunacak bir içerikteymiş. Değil mi ki iktidar ve devletlerde statüko tahkimi için sığındıkları ve işlevsellik kazandırdıkları Tanrı olgusunu çokça kullanırlar. Söz konusu siyasi iktidarın bekâsı olunca, yaptıkları her şey “Allah tarafından kendilerine yaptırıldığı” devreye girer.
Madde 38: J. M. Coetzee’nin “Kötü Bir Yılın Güncesi” adlı romanında; “Alçaklar” tabiri Avustralya’da kelimenin tüm anlamlarını kapsayacak şekilde kullanılır. Kendilerine üst dedirten ve demeyenleri kırbaçlayan kimseler için bir zamanlar hükümlülerin kullandıkları sözdü “alçaklar”. Bugünün “alçaklar”ı siyasetçiler, devleti yöneten erkekler ve kadınlar.”
            Başka söze ne hacet! Coetzee, taşı gediğine koyuyor…
Madde 39: Voltaire’nin “Candide” adlı eserinde, Candide’in öğretmenliğini yapan Bilge karakterin adı PANGLOSS’tur. Pangloss ismi sonradan insanlar arasında Panglossçu dünya görüşü diye kullanılır olmuştur. Yazarlar eliyle yaratılan çarpıcı karakterler günlük yaşamda da kullanılagelir. Panglossçu dünya görüşü diye tanımlama, dayanağı olmayan bir iyimserliğe kapılan görüşler için kullanılır. Çok öncesinde Don Kişot, sonrasında Oblomov, Gregor Samsa vd. karakterler de siyasal toplumsal literatürde kullanıma sokulmuştur. Edebiyatın gücü yaratılan karakterlerin toplum ve bireyde yansısını bulması olmaktadır.
Madde 40:
“Bizi kamyonlara doldurdular.
Tüfekli iki erin nezaretinde
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular
Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar
Tarih öncesi köpekler havlıyordu.”
Cemal Süreya, kılıç artıklarının bilinmeze, sürgüne yollanmaya tanıklığını böyle çarpıcı şekilde söze döker. Ancak yaralı insanlar duyumsar en derine işleyen acıyı…
 
Ayhan Kavak.
Fotoğraf: Arif Kılıç
(DEVAM EDECEK)
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...